Yeni Hayat yazarı Bülent Keneş Cemaat’i analiz etti. Keneş’e göre Cemaat doğruya doğru yanlışa yanlış diyen bir global sivil toplum hareketi.

Gelişmeler karşısında Hizmet Hareketi’nin tavrı sıklıkla tartışılıyor. Herkesin bu konuda doğru ya da yanlış ama mutlaka bir fikri bulunuyor. Maalesef bu fikirlerin önemli kısmı kesif bir bilgisizliğe veya yaygın önyargılara dayanıyor.

1988 yılından beri Hizmet Hareketi’ni şöyle böyle tanıyan biri olarak benim de bu konuda bir fikrimin olması tabiidir. Arzum, bu fikirlerin 25 yıllık bir gazetecinin ve bir sosyal bilimler talebesinin gözlemleri olarak okunması. En son isteyeceğim şey ise, Hizmet Hareketi adına bir şeyler söylüyormuş gibi algılanmak. Böyle bir şey ne haddim, ne üzerime vazife, ne de böyle bir cürete sahibim.

İnanç bazlı bir oluşum olmakla birlikte Hizmet Hareketi’ni dini bir cemaatten ibaretmiş gibi görmek yanlış olur. Doğru, değişik katmanlarında cemaat özelliği taşıyan baskın unsurları yok değil. Ancak, bana göre Hizmet “dini cemaat” sınırlarını çoktan aşmış, çok kültürlülük özellikleri gösteren küresel bir sivil toplum hareketidir. Bu karakteri, kimliği üzerinde İslam’ın ve Anadolu kültürünün baskın etkisiyle çelişmez.

Hizmet, bidayetinden beri, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilen bir ilke hareketidir. Sağ-sol ayrımı yapmaksızın ülke, millet ve insanlığın hayrına uygunluk kriteriyle ayarladığı siyasetle ilişkisini de bu karakteri belirler. Hiçbir siyasi parti ile organik ilişki kurmayan Hizmet, tıpkı DYP-SHP, RefahYol, Anasol-D koalisyon hükümetlerinde olduğu gibi, AKP hükümetlerinin de doğrularını desteklemiş, yanlışlarına karşı çıkmıştır.

Geleneksel dini cemaatlerden farklılaştıran tüm modern görünürlüklerine rağmen “İslami” sıfatını en fazla hak eden bir sivil hareket olarak Hizmet, dini ideolojileştirerek iktidar arayışında araçsallaştıran siyasal İslamcılığa hep mesafeli olmuştur. Bununla birlikte, başlangıçta siyasal İslamcı köklerini retle merkez siyaset güden AKP’nin toplumun tamamını kucaklayan, ülke ve ekonomisinin dünyaya entegrasyonunu amaçlayan politikalarına destek olmuştur. İlk iki döneminde AKP iktidarının doğrularını desteklemiş, hüsn-ü zannından dolayı göremediği veya görmek istemediği bazı yanlışları hariç, yanlışlarına karşı çıkmıştır.

Demokratikleşme yönünde atılan her adımın yanında olan Hizmet, hukuk devletinin kurumsallaşması çabalarını da alkışlamıştır. Temel hak ve özgürlüklerin standartlarını yükseltecek Avrupa Birliği üyelik sürecinin en büyük savunucuları arasında yer alan Hizmet, nihayetinde tam üyeliğe varmayacak olsa dahi, hep AB kriterlerinin ülkeye mal edilmesini savunmuştur. Bu kriterlerin sulandırılarak Ankaralılaştırılmasına ise karşı çıkmıştır.

Türkiye’nin gerçek bir demokratik hukuk devleti olmasının önündeki engel olarak gördüğü vesayetçi yapılarla hukuk çerçevesinde mücadele de Hizmet’in desteklediği hamlelerden olmuştur. Hizmet’in bu konudaki tavrı, demokratik hassasiyete sahip yerli ve yabancı tüm kesimlerin tavırlarıyla örtüşmüştür.

AKP’nin ilk iki döneminde çevresine barış ve istikrar ihraç eden “komşularla sıfır sorun” politikasını alkışlamış, üçüncü döneminde savrulduğu temelsiz büyüklük iddiasına, büyüklenme edasına, ülkelerin içişlerine müdahale ihtirasına ve bu amaçla radikal örgütlerle giriştiği alengirli ilişkilere karşı çıkmıştır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilkeleri önemseyen Hizmet, demokrasi rotasından sapıp yeniden siyasal İslamcı despotluğa yöneldiği, yolsuzluklara gömüldüğü oranda AKP’ye mesafe koyarak muhalefete yönelmiştir.

Başta yolsuzluklar olmak üzere envai çeşit suça battıkça hoyratlaşan AKP’nin büyük zulmüne maruz kalmasına rağmen ilkesel duruşunu koruyan Hizmet, özgürlükçü bir sivil toplum hareketi olarak tarihteki yerini şimdiden almıştır.