Sorunun cevabını en başta vereyim…
HAYIR!
13 yıllık iktidarının en zayıf döneminde şu an…
Altındaki halının kaymakta olduğunu görüyor.
Sadece içeride değil, uluslararası camiada da giderek yalnızlaşıyor.
Nitekim Batı Avrupa’da değil, Batı Afrika’da dolaşıyor.
AKP iktidarının ilk yıllarında DARBE girişimlerine maruz kaldığı dönemlerde bile şimdikinden çok daha güçlüydü.
Arkasını hukuka ve buna önem veren uluslararası konjonktüre dayamıştı.
İktidarını ayakta tutacak kadar değil, mümkün olan herkesi kucaklayacak ölçüde topluma bir bakışı olduğu izlenimi veriyordu.
…ve bu nedenle, gerek toplum gerekse de uluslararası camia mümkün olan en yüksek krediyi açtı.
Avrupa Birliği’ne yaklaştıkça ve içeride HUKUK ZEMİNİNİ güçlendirdikçe içeride ve dışarıda GÜCÜ PEKİŞTİ.
Dünyada yıldızı parladı.
Diğer ülkelerin halkları arasında, keşke bizim ülkemizin yöneticileri de böyle olsa diye imrenenler oldu.
…ve sonra;
Tarihteki tüm örneklerinde olduğu gibi, gücü zaafı olmaya başladı.
Kanuni Sultan Süleyman, Mohaç Zaferi’nin ardından EN GÜÇLÜ anında birmezar kazdırıp geceyi içinde geçirmiş, HADDİNİ BİL SÜLEYMANdemişti.
Bu ise ise, HERKESE HADDİNİ BİLDİRMEYE kalktı.
Son olarak da, istese, tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle kendisini bir kalemdegörevden alabilecek olan Anayasa Mahkemesi’ne yaptı bunu..
Çok güçlü olduğundan değil, kim bilir, HUKUK ÇARKI İŞLEME DEVAM EDERSE, “la yüs’el” (yani hesap vermeye gerek bile duymayan) iktidarı sürdürme rüyası sona erer endişesiydi bu…
Kanuni HADDİNİ BİLMEK için mezara girerken, bu ise, yoksul bir ülkenin tüm kaynaklarını zorlama pahasına, hatta kimi eleştiriler karşısında YAPTIMSA YAPTIM salvosuyla SARAY yapma işine girişti.
En son, 50 otobüs hediyesine muhtaç olacak kadar yoksul bir ülkeye, iyi birsaray yapmaları tavsiyesinde bulundu. Saray yapacak paraları olsa, aslında onlar da otobüs alabilirlerdi. Şuur altında dillendirilmek için sabırsızlanan,“Seninkinden iyi sarayım var” duygusundan başkası değildi belki de…
Yukarıda iki güç noktası arasındaki final farkını da not edelim…
Mezardaki Kanuni Sultan Süleyman, ülkesi istila edilen, kendisi de tutuklu bulunan Fransa Kralı Fransuva’yı bir mektupla ayakta tutarken, şu an ülkemizi yöneten Saray halkı, Amerikan Başkanı ile telefon görüşmesi yapmayı bile saatler öncesinden duyurup bir itibar, bir lütuf gibi yansıtıyorlar.
Güçlerine yenik düştüler ve neticede reel güçlülerin yanında ağırlıklarını da kaybettiler.
28 Şubat’ın aktörleri de BU DUYGUYA KAPILDIKLARI AN başaşağı gitmişlerdi.
…ve 17-25 gerçeği ile böyle bir ruh hali içinde yüzleştiler.
Biz bilmiyorduk ama meğer göstere göstere geliyormuş.
17-25’ten 8 ay evvel MİT’in yazdığı iddia edilen, BAKAN ÇOCUKLARININ BULAŞTIĞI KİRLİ İLİŞKİLER İKTİDARINIZA ZARAR VEREBİLİR notu demek ki bu yüzden önemsenmedi.
Artık “BENDEN GÜÇLÜ KİM VAR, BENDEN KİM HESAP SORABİLİR Kİ” dedikleri an, hatalar üst üste geldi.
Nitekim “KAPIYI KIR AL”, ŞİRKETLERE ÇÖK AL” anlayışı da bundan sonra başladı.
Gelinen noktada; Hukuk çerçevesinde sürecin ve iktidarlarının artık sürdürülebilir olmaktan çıktığını görüyorlar.
Anayasa Mahkemesi Can Dündar’ı TAHLİYE ederse HUKUKSUZ CEMAAT OPERASYONLARI sürdürülemez diyen gazetecinin çırpınışı, AYM kararı karşısında “DAHA BİTMEDİ” diyen siyasetçinin yeni bir çıkış arayışıburadan kaynaklanıyor.
Dünyanın TEPKİ göstereceğini, kendisiyle ilgili TEREDDÜTLERİ daha daderinleştireceğini bile bile, Anayasa Mahkemesi’nin HUKUK EKSENİNDEKİ kararına bu yüzden MEYDAN OKUYORLAR…
Hukuk işlerse halimiz nice olur endişesi bu…
Valilere, kaymakamlara verilen ve günü kurtarmak için HUKUK DIŞILIĞItavsiye eden talimatlar da bunların yansımasıydı. Günlük siyasi çıkar, devletin geleceğini düşünmenin önüne geçmişti.
Üst üste yaşan hadiseler artık katmerli güçlerini değil, çaresizliğini gösteriyor.
Parti içinde çatlama olur da, kurduğumuz sistem ters yüz olursa endişesi nedeniyle, Abdullah Gül’ün ve Bülent Arınç’ın seçim çevresi olan illerde İNTİKAM OPERASYONLARINA girişiliyor.
Daha dün arkadaşlarla girdiğim BOYDAKLARA bugün yarın çökerlerİDDİASINI 24 saat geçmeden kazanmışsam, ENGİN HUKUK BİLGİMDEN değil, “lider kültü” üzerine akademik makaleler yazmış, tarih boyu bu tür liderlerin genetik reflekslerini az çok çözmüş bir akademisyen birikimimden kaynaklandı.
Her gün hayırsever masumların hanelerine, şirketlerine, kurumlarına çökülüyor.
ALLAH adına YEMİN ederek SÖYLÜYORUM…
İnanın şuna;
Mazlumun sessizliğini, tevekkülünü ve haklı olmanın verdiği sabrını, kendi güçlerinin etki gücü sanma gafletindeler…
Güçlü olsalar inanın bu tür pespayeliklere TENEZZÜL etmezlerdi.
Güçlü olsalar, 91 yaşındaki hayırsevere çökmezlerdi.
Güçlü olsalar, burs verdi diye bebekli anneleri içeri almazlardı.
GÜÇLERİ SADECE BUNLARA YETİYOR.
Güçlü olsalar HER GÜN ŞEHİT TABUTLARI GELMEZDİ gariban hanelere…
Güçlü olsalar SURİYE’de daha akıllı adımlar atarlardı.
Güçlü olsalar, haritada yerini gösteremeyeceğimiz Avrupalı ülkelerin liderleri, hatta “Eyy Amerika, o mu ben mi” dedikleri, dün Ankara’da ağırladıkları örgütlerin liderleri ülkemize ayar vermeye kalkmazlardı.
Güçlü olsalar, DÜNYADA ÜLKEMİZE HALA DOST KALMIŞ, ETİ BUTU BELLİ DEVLETLER olurdu.
Bu nedenle DEVAMLA diyorum ki;
BU DÖNEM BİTMİŞTİR…
Aklı başında herkes, bugüne göre değil, yarınki Türkiye ve dünyaya göre pozisyon alsın.
Günü kurtaralım derken, sakın ola GELECEKTEKİ İTİBARINIZI SIFIRLAMAYIN.
Yeriniz, duruşunuz belli olsun.
Bugünkü İKTİDAR SAHİPLERİNİN attığı her adımın HİZMET HAREKETİNE uluslararası alanda EN YÜKSEK İTİBARI sağlamasının birinci nedeni, gündeme odaklı değil, İNSANLIĞIN GELECEĞİNE ODAKLI sosyal bir iyilik hareketi olmasındandır.
Geleceğinizi kurtaracak adımlarınız varsa, gün içinde kaybettiklerinizi zaten zamanı geince fazlasıyla yerine koyarsanız. Gelecek tasavvurunuz yoksa, günü de kaybedersiniz.
Gündeme çok odaklanmak, mermer de olsanız, tepenize inen tek tek su damlası gibi aşındırır bünyenizi, sosyal ve fiziki yapınızı…
Hedefi belli düzgün biri su yatağında yol almaksa, akışa tempo kazandırır, okyanuslara açar insanı..
Her sabah kalktığınızda haberleri açmak, yeni olumsuz haberler görmek can sıkıcı oluyor biliyorum…
MORALİNİZİ BOZMAYIN…
Kişiliğinizi, değerlerinizi hala kaybetmediyseniz, üç kuruş dünya menfaatineTAKAS etmediyseniz, İNANIN SİZ KAZANDINIZ..
Bu ülkenin, 3-5 medya soytarısının çerçeve çizecek kadar küçük bir devlet ve millet olmadığını yakında göreceksiniz.
Her bir operasyon, HUKUKSUZLUK PEDALINI ÇEVİRMEYİ SÜRDÜRMEZLERSE, bir an sendelediklerinde, artık onları KİMSENİN TAKMAYACAĞI korkusundan kaynaklanıyor.
Nereye kadar gülüm?
Böyle gider mi?
Az evvel kahvaltıda, aynı tabaktan çatalla iki defa üst üste alınca, “AL AL NEREYE KADAR” dedi eşim ve aşırı utandım.
Aşırı alıngan olduğumdan beden dilime bunun etkisi hemen yansımış olmalı ki;
SANA DEMEDİM, BOYDAKLARA OPERASYON YAPMIŞLAR YA, TALİMATI VERENLERE diyorum… TOPLUM SANIYOR Kİ, HİZMET’İNHERŞEYİNİ ALIRLARSA DURACAKLAR… YARIN, BUGÜN SEYREDENLERİ DE YARIN TOKATLAYACAKLAR, FARKINDA DEĞİLLER dedi…
Kul seyredebilir… Allah hiçbir şey olmamış gibi seyretmez.
Rica ediyorum biraz daha sıkın dişinizi…
Onların zulmünün artıp biraz daha Gayretullaha dokunması için değil.. İşin bu kısmı Allah’a ait..
Her birimiz, daha iyiyi hak edecek bir kıvama biraz daha gelmemiz için…
Farkında değiliz belki de; Bırakın onlar kendi imtihanıyla kendileri uğraşsınlar.
Aslında bu bizim imtihanımız…
İmtihanı biz kazanırsak, sonunda kazanacağız.
Kaynak: Rotahaber – Osman Özsoy
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...