AB-Türkiye mülteci zirvesi öncesinde Brüksel’de kurulan PKK çadırı, Belçika ile Türkiye arasındaki tansiyonun yükselmesine sebep oldu.

Belçika’lı yetkililere yapılan baskılar sonuç vermeyince Türkiye misilleme olarak Brüksel’de kendi çadırını kurdu.

AB-Türkiye zirvesinin yapıldığı Konsey binasının hemen arkasında Brüksel Belediye’sinin verdigi 1 aylık izinle PKK terör örgütü sempatizanları Türkiye‘nin doğusunda yaşanılan hadiseleri duyurmak amacıyla, sözde kurdistan flamaları ve Öcalan posterleri ile donattıkları bir çadır kurdu.

Erdoğan ve Davutoğlu Belçikalı yetkililere seslenerek terörle mücadelede “böyle dost olmaz” mesajını verirken, Belçika Başbakanı Charles Michel ise ifade özgürlüğü vurgusu yapmıştı.

Çadırın kaldırılmasını sağlayamayan Türkiye misilleme olarak AKP’nin Avrupa’daki arka bahçesi olarak bilinen UETD’ye Brüksel’in merkezinde PKK aleyhinde (lobi) çalışma yapmak icin çadır kurdurdu.

UETD Belçika şubesi başkanı Basir Hamarat, çadır kurma amaçlarının PKK çadırına karşı bir girişim olmadığını, vatandaşları terör grupları hakkında bilgilendirmek olduğunu söylese de UETD’ye kurdurulan çadırda PKK ve YPG gibi terör örgütlerinin faaliyetleri anlatılıyor.

Hamarat, “PKK, sadece polislerimizi, askerlerimizi şehit etmiyor. Ankara’daki saldırısında anne karnındaki bir bebeği bile katletti. Şehirlerde intihar saldırılarıyla halkı, sivilleri hedef aldı, masum insanlara kıydı. Üstelik bunu yeni de yapmıyor” dedi.

AKP’nin bu çalısması ne kadar inandırıcı?

Dünyada PKK gibi terör örgütlerine karşı yapılan lobi calışmalarına ve faaliyetlerine olumlu bakmamak mantıksız olur.

Fakat UETD’nin de açıklamasında belirttiği gibi PKK bu saldırıları ilk defa yapmıyor.

Evet PKK masum insanları ilk defa katletmiyor.

Fakat anlaşılan o ki UETD (okuyunuz AKP) bunun farkına yeni vardı.

PKK partizanları/sempatizanları Brüksel’de bu gibi çadırları her yıl kuruyor. Brüksel’de olduğu gibi Avrupa’nın bir çok şehrinde PKK propagandası yapılıyor.

İşin ilginç olan yani, Türkiye‘de de yapılıyor. Daha geçtiğimiz günlerde Nevruz kutlamaları adı altında Diyarbakır’da (bilmeyen AKP’liler için; Türkiye devleti topraklarında!) Brüksel’de görülen manzaraların daha fazlası mevcut idi.

İstanbul gibi bir şehirde hiç bir müdahale ile karşılaşmadan PKK partizanlarının yaptığı izinsiz yürüyüş/gösteri hala akıllarda.

AKP hükumetinin Dolmabahçe mutabakatı adı altında bebek katili Apo ile kurduğu masayı AKP’lilerin dışında kimse unutmadı.

İç İşleri bakanı Efkan Ala’nın AKP hükumeti olarak Oslo’da PKK ile yapılan anlaşmayı itiraf etmesini duymayan kalmamıştır.

Hatta daha önce teröristlerle görüşmeyi (kendi sözü ile) “şerefsizlik” olarak niteleyen, fakat sonra çözüm adındaki çözülme sürecinin Hakan Fidan’ı görevlendirmesi ile bizzat başlatıcısı ve takipçisi oldugunu meydan meydan duyuran, ilerleyen zamanda PKK’nın bu çözülme sürecini silah stoklama amaçlı kullandığını ve Erdoğan’ın ve AKP hükumetinin verdiği talimatlar gereğince buna göz yumulduğunu televizyonlarda itiraf eden bizzat Erdoğan’ın kendisi idi.

Yukarıda da belirttiğim gibi mesele teröre tepki vermek, terör faaliyetlerine karşı lobi oluşturmak ise kabul.

Fakat bu tepki Suruç’ta, Ankara Garı önünde canlı bomba saldırıları ile çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden masum vatandaşlarımızı katleden terör örgütü için o gün de verilseydi bugün yapılan calışmalar daha samimi görülürdü.

Bütün ülkede emniyet ve istihbarat teşkilatlarını paralel safsatasıyla burs veren, kurban toplayan, eğitim kurumu açan insanların, muhalif yazı yazan gazetecilerin, tweet atan vatandaşların peşine takacağına teröristlerin peşine taksaydı daha inandırıcı olurdu.

Erdoğan dünyada ülke ülke gezip Hizmet Hareketi aleyhinde lobi çalışmasında bulunacağına, teröre karşı lobi çalışmaları yürütmüş olsaydı daha inandırıcı olurdu.

Dünya kamuoyunda haklarında terör besleyicisi iddiaları dururken AKP ve Erdoğan’ın teröre karşı yürüttüğü lobi çalışmaları ancak ikiyüzlülük olarak yorumlanır.