Sonunda bir havuz yazarı Kemal Öztürk AKP’nin büyütüp şehirlere girmesine göz yumduğu PKK ile çatışırken yıktığı SUR’u yazdı. Her ne kadar Öztürk yazısında AKP’ye söz söylemeyip sanki Sur’u yıkan PKK’ymış gibi tüm sorumluluğu PKK’ya yıksa da sonuçta Havuz’dan birinin dip not olarak bile olsa Sur’u yazması önemli. İşte o yazının ilgiki kısmı:
Diyarbakır’da, Sur’un son halini görmek için yıkıntıların arasından içeri girdiğimde, içimde derin bir sızı ve öfke belirdi. Diyarbakır’ın tarihi, hafızası ve tüm hatıralarının yaşadığı Sur, artık içinde yer yer yıkık binaların olduğu, dümdüz bir toprak sahaydı.
PKK’nın hendek terörü esnasında Sur’a gittiğimde, çatışmalar nedeniyle giremediğim her yeri dolaştım. Güvenlik kuvvetleri hala çatışmalardan kalan bombaları imha etmekle meşgul. Bir tanesi önümüzde imha edildi. Bombanın sesi ve basıncını hissettiğimde, bundan daha güçlü bombalar, insanlar bu evlerde yaşarken patladığında, çocukların, yaşlıların ne hissettiğini düşündüm. Çok korkunçtur eminim.
Sanırım, ‘tek sağlam ev kalmamış geride’ desem abartmış olmam. Tarihi eser olarak tescilli yaklaşık 550 bina zarar gördü bu çatışmalarda. Osmanlıdan kalma o güzelim camiler, medreseler, kiliseler, hanlar… yıkılmayanlarda ise kurşun izi, bomba yarası olmayan kalmamış.
SUR… HATIRALARIN VE ACILARIN DİYARI
Sur için sembol haline gelmiş, Dört Ayaklı Minare ve Kurşunlu Cami’ni görünce ayrı bir acı hissettik. Dört Ayaklı Minare’yi kurtarmak için yapılan basın toplantısında alçakça katledilen Tahir Elçi ve Kurşunlu Camii’ni işgalden kurtarmak için şehit olan polislerin, askerlerin vurulduğu yerleri yeniden hatırladım. Orada bulunan herkes derin bir üzüntü hissetti.
Sur’daki yeniden imar çalışmalarının yavaş gittiği yönünde eleştiriler vardı. Şehircilik Bakanlığı yetkilileriyle görüştüm sonradan. Sur için hazırlanan mastır planın hayata geçmesini yavaşlatan birkaç neden var dediler.
En önemlisi, tarihi eser olarak tescillenmiş sivil binaların, yıkılmış da olsa, enkazının dahi kaldırılması ve yeniden yapılması için anıtlar kurulunun sıkı kurallarını takip etmek zorundalar. Bu da işleri yavaşlatıyor.
İkincisi, gece kondu olarak, kaçak olarak inşa edilmiş, kayıtları olmayan yapıların yeniden inşası için bazı mülk sahipleriyle anlaşılamıyor.
Şehircilik Bakanlığı’nın Sur için hazırladığı proje bittiğinde dünyada ilgi görecek bir Sur’a kavuşmuş olacağız. Belki bürokratik işleri hızlandıracak bir şeyler yapmakta fayda var. Neticede, binlerce aile evleri yıkıldığı için başkalarının yanında, pansiyonda, yurtlarda kalıyor hâlâ.