Almanya’dan arkası arkasına ilginç hamleler geliyor. Önce bir teknokratı, istihbarat başkanını, çıkarıp “15 Temmuz’u Gülenin yaptığına dair bir kanıt yok” dediler. Bunun sarsıntısı bitmeden yeni bir hamle daha geldi. Hakan Fidan’ın Alman İstihbaratına yaptığı ziyaret sırasında götürdüğü fişleme listelerini esas alıp ülkedeki Güne yanlılarını uyardılar. MİT sizi fişliyor dikkatli olun dediler. Bu da yetmezmiş gibi bir de bu bilgileri medyaya sızdırdılar.

Bu hamlelerin hemen ardından Doğan Medya organlarında ilginç bir dil değişimi oldu. Doğan Medya’nın amiral gemisi Hürriyet’in haberlerinde “FETÖ” ifadesi azaltıldı. Sadece bazı trol yazarlar bu ifadeyi kullanmaya devam diyor. Örneğin Murat Yetkin gibi batıyla sıkı fıkı olan gazeteciler birden “FETÖ” demekten vazgeçti. İnsan bu hıza hayret ediyor ama nedeni belli; bir cisim yaklaşıyor…

Daha önemlisi Almanya Türkleri fişleyen MİT’çilerin peşine düştü. Şimdi AKP’nin Avrupa teşkilatı UETD’ye yolu düşmüş kim varsa, Diyanet Camilerinin dernek başkanları ve imamlarının tamamı MİT’in elemanı olma zannıyla karşı karşıya. Hoş onlar da MİT’ten çok uzak değiller.

Örneğin Belçika’da bildiğim bir Caminin dernek başkanı doğrudan MİT’ten gelen bilgilerle bölgedeki Türkleri fişlemekle yetinmiyor onları “Ankara’ya giremezsin” diye uyarıyor da.  Ama konumuz bu değil…

İngiltere ve Amerika’dan yükselen sesleri saymıyorum bile…

Görünen o ki Almanya Erdoğan’a karşı başlatılan operasyonun koç başı işlevi görüyor. Belli ki bunun bir nedeni var. Artık batı Erdoğan’ı bir GÜVENLİK RİSKİ olarak okuyor. Bu nedenle de Türkiye üzerinde yaptırım gücü en yüksek batı ülkesi Almanya’yı öne sürüp Erdoğan’ı durdurmaya çalışıyor. Mantıklı bir strateji. Rusya’nın yaptığını Almanya bir ay yapsa, Türkiye’den gelen ithalaatın musluklarını kıssa, Türk sanayisi de ekonomisi de çöker.

Erdoğan bunu bildiği için Almanya’dan yükselen sese karlı hemen pustu. Düne kadar “Ey avrupa gelirim, almazsanız sizi dünyaya rezil ederim” diyen Erdoğan gitti, Almanya ve Avrupa’ya tek ses edemeyen bir Erdoğan geldi. Neden? Bir cisim yaklaşıyor da ondan…

Peki Erdoğan’ın hesabı ne Avrupa ne yapar?

Belli ki Erdoğan’ın hesabı Avrupa ile bir at pazarlığına tutuşmak. Referandumdan EVET çıkarıp, Türkiye’nin tek hakimi olarak, Avrupa’nın Türkiye üzerindeki etkisini kırıp Avrupa’yı kendisiyle pazarlığa zorlamak.

Ancak Avrupa bir şantaj utası olarak Erdoğan’dan bıktı. Her seferinde Erdoğan’ın şantaj siyasetiyle yüzleşmek istemiyor. Daha önemlisi artık Erdoğan’ı avrupa güvenliği için en az IŞİD kadar tehlikeli bir kaynak olarak görüyor. Bunu bizzat Hollanda tecrübesiyle öğrendi. Bunun için iki kanallı bir strateji geliştiriyorlar. Bir yandan Avrupa’daki Türkleri Avrupa veya Türkiye’den birini seç tercihine zorluyorlar, bir yandan da kararlı adımlarla Erdoğan’ın etkisini kırmaya çalışıyorlar. Erdoğan’ı iktidardan götürmeden böyle bir şey yapamayacaklarını bildiklerinden yeni bir sayfa açtılar.

Gelişmeler bana biraz Saddam’ın Irak’ını hatırlatmaya başladı. Saddam da batı güvenliği için, enerji güvenliği için, tehdit olarak görülmeye başlamıştı. Batı kararlı ama yavaş adımlarla Saddam’ı götürdü. Olan Irak ve Iraklılara oldu. Maalesef Erdoğan’ın kör inadı bizi o tarafa doğru sürüklüyor.

Doğu toplumlarının aksine batı toplumlarının refleksleri kurumsal gelişir. Daha açık yazalım, Erdoğan veya Türkler dünyanın her hangi bir yerindeki bir gelişmeye tepki gösterirken saman alevi gibi parlar arkasını getiremezler. Oysa Batılıların refleksleri bir makinanın dişlileri gibi birbirini tamamlayarak gelişir. Yavaş çalışır ama sonuç alıcıdır…

İşte Almanya’nın tepkilerini böyle okumak gerek.

Önce Can Dündar gibi muhalif gazetecileri Avrupa’da yüksek rakamlı mevkilerinde ağırlayıp Erdoğan’a bir mesaj vermek istediler. Erdoğan bu mesajı anlamak şöyle dursun, Almanya’nın en etkili gazetelerinden birinin İstanbul Temsilcisini, Deniz Yücel’i içeri attı. Hem de meydanlardan terörist ilan edip normal mahkeme süreçleriyle dışarı çıkmasının önünü de kesti. Deniz Yücel’in çıkması artık Erdoğan’ın talimatına bağlı. Erdoğan  Deniz Yücel’i bir şantaj kartı olarak tutuyor elinde…

Almanya’nın buna tepkisi bir başka şekilde gelişti. İstihbarat başkanı çıktı ve Darbenin arkasında Gülen cemaati yok dedi. Böylece Erdoğan’ın dünyaya satmaya çalıştığı tüm hikayeyi bitirdi. Bu sözün anlamını Türkiye’den göremezsiniz ama gelişmekte olan ülkere gittiğinizde bunun ne demek olduğunu anlarsınız.

Erdoğan dünyayı dolaşıp Gülen okullarını kapattırmaya çalışıyor. Gerekçe olarak da “bize darbe yaptılar” diyor.  Ama Alman İstihbarat başkanı, İngiltere Dış İlişkiler Komisyonu, ABD istihbarat komisyonu başkanını “hayır darbeyi Gülenciler yapmadı” diyor. Sizce dünya bu üç büyük ülkeyi mi dinler yoksa Erdoğan’ı mı? Bir cisim yaklaşıyor…

Bu iki hamleden sonra Erdoğan birden bire sustu. Avrupayı ağzına alamaz oldu. Ağzına biber sürülmüş yaramaz bir çocuk gibi uslandı birden. Erdoğan’ın uslanmasına rağmen Avrupa’nın hamleleri arkası arkasına gelmeye devam ediyor. Bu sefer de Gülencileri MİT’in olası operasyonlarına karşı korumaya alıp açıktan HAYIR kampanyasına destek vermeye başladılar.

Avrupa’nın HAYIR kapmanyasına destek vermesinin referandum sonrasına de etkisinin olacağını görmek sanırım zor değil. Avrupa daha önceleri seçimlerden önce ses çıkarmaz “kazananla” ilişkilerini devam ettirmek isterdi. Oysa şmidi HAYIR kampanyasına açıktan destek vererek bir mesaj veriyor: EVET çıkarsa Erdoğa’la çalışmak istemiyorum mesajı bu. Bir cisim yaklaşıyor…

İşin özeti şu: Erdoğan referandumdan EVET çıkarıp Avrupa’yı kendisine mecbur etmek istiyor. Ama artık Avrupa Erdoğan’ın şantajlarından bıkmış durumda. Bunun için Türkiye’yi kaybetmeden Erdoğan’ı götürecek formül arayışına giriştiler. Kurumsal bir girişim bu.

Referandumdan EVET çıkarsa bu sefer Erdoğan’ın evdeki hesabı çarşıya uymayabilir. Çünkü Avrupa açıktan HAYIR kampanyası yapıyor. Kaybettiğinde “pardon yanlış yaptık” deyip Erdoğan’la masaya oturmaya kalkarsa, masada kaybedeceği çok şey olduğnu bilir Avrupa. Bu nedenle İster Erdoğan sandığa kedi soksun, ister bigisayara Rus virüsü, sandıktan EVET çıksa da Avrupa’nın başlattığı HAYIR kampanyasının arkası da gelecektir.

Bir cisim yaklaşıyor. Hazırlık yapsanız fena olmayacak…

Emre Uslu

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...