“Cennet Yurdumda”

“Son Kalede”

“Boyunduruğun düştüğü aziz topraklarda”

izansız,

vicdansız,

zalimâne,

boğucu bir iklim yaşanıyor…

Görmeyenlerin, duymayanların, ses etmeyenlerin alkışlandığı bir iklim.

Görenlerin, duyanların, ses edenlerin kafasına vurulup

susturulmaya

kör edilmeye

sağırlaştırılmaya çalışıldığı bir iklim..

Hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun, usülsüzlüğün, fuhşiyatın

ayetler ve hadislerle, işe geldiği gibi yorumlanıp

“mübah” (yapılmasına sakınca olmayan) sayıldığı bir iklim..

Karşısındakinin ailesine, anasına-babasına, inançlarına, değer verdiği kimselere, değer yargılarına, fikir

yapısına, düşüncesine..

rahatlıkla küfreden,

hakaret eden,

aşağılayan,

hedef gösteren,

itibarsızlaştırmaya çalışan ve hatta

“kâfir” ilan eden..

hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti alkışlayan, destekleyen..

sözünde durmayan,

yalan söyleyen,

iftira eden,

kendinden olmayanın ölümünü sevinçle karşılayan..

alçakça yapılan terör eylemlerinde ölenleri bile kâfir ilan edecek kadar şaşan

“profil Müslümanı”, “çakma Osmanlıcı” tipler..

Yani;

“Sulh, sevgi, ahlak dini olan İslam’a” leke sürenler..

Dindarlığın içini boşaltıp sadece sakala, başörtüsüne, tesbihe indirgeyenler..

“Cennet vatanımızı” yaşanmaz hâle getirenler..

Ne yaparsanız yapınız..

Ele geçirdiğinizi sandığınız devletin kalelerinden,

millete ne kadar gülle atarsanız atınız,

devletin imkanlarını kullanıp ne tür haksızlık-hukuksuzluk-zulüm-ahlaksızlık yaparsanız yapınız,

milleti ne kadar ifsad ederseniz (bozma) ediniz..

önünde sonunda bu dünyada hukuk önünde,

inanıyorsanız ahirette de Âdil-i Mutlak olan Allah’a hesap vereceksiniz…

Bu “Cennet Vatan”

bu “Son Kale”

“boyunduruğun düştüğü bu aziz topraklar”

asla ama asla Sizin gibilere kalmayacak inşaallah.

Nereden mi biliyorum..?

Estağfirullah..

Gaybı ancak ve ancak Allah bilir.

Lâkin, “Âdet-i Sübhâni” böyle..

biraz geriye, tarihin yazdıklarına dönüp bakınca

bakar körler de..

kulaklı sağırlar da..

dili lâl kesilmişler de..

vicdanı tefessüh (çürümüş) etmişler de..

her şeyleriyle kötüleşmiş nâdanlar da

görebilir onları.

Hakiki müminlere,

hakiki vatanseverlere,

hakikat ehline,

hakikaten “yaradılanı Yaradan”dan ötürü sevenlere sabretmek düşüyor..

bir de “dua”..

Gözümüzün önünde eriyen “en sevdiğimizi” kurtarmak için nasıl dua etmemiz gerekiyorsa öyle..

iki büklüm..

gözyaşlarıyla..

hıçkırıklarla..

kavrulan yürekle..

tek ve en büyük istinat (dayanma) noktamız Allah’ı kendimize vekil kılarak..

ve beklemek..

hükmü!

Allah (c.c.), şu ana kadar davasına sahip çıkanları yarı yolda hiç bırakmamış ki.. Sizi bıraksın.

twitter.com/asim_yildirim

facebook.com/ASIM.YLDRM

instagram.com/asimyildirim

e-posta: [email protected]