Uludere faciasının yaşandığı sabah saat 5:00’te, henüz tüm Türk medyası suskunluğa bürünmüşken twitter’dan avazım çıktığı kadar bağırmış ve Uludere’de bir facianın yaşandığını hükümetin öğlen olmadan özür dilemesi gerektiğini belirtmiştim. Doğrusu yerel yetkililerin beklentileri de bu yöndeydi. Hükümet yetkilileri olay gecesi bilgilendirilmiş ve hükümete bu feci hatadan dolayı özür dilemeliyiz şeklinde öneriler sunulmuştu. Ancak hükümet bugüne kadar özür dilemedi. Yarım ağız bir açıklamalarla facianın üstü kapatılmaya çalışıldı.

Aslında olay ilk gün netleşmişti; Ankara’da hükümetin de çok güvendiği kurumların içindeki bir damar ile PKK içindeki bir damarın ortak operasyonuydu Uludere faciası. Amacı da o dönemde hızla devam eden etkili nokta operasyonlarını durdurup, KCK operasyonlarını önleyip müzakere masasına oturmaktı. Yani Uludere’deki 34 masum Kürt vatandaşı aslında “müzakere şehidi” idi.

Tam da bu nedenle hükümet, Ankara’daki yakınlarından gelen telkinlerle özür dilememiş ve işi sürüncemeye bırakmıştı. Dahası Ankara’dan giden müfettişlere soruşturmanın üstünü kapatın şeklinde telkinlerde bulunulmuş, zaman kazanılması için de “soruşturma” değil “ön inceleme” başlatılmıştı. Yani Uludere olayında Ankara konunun üstünü kapatmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Zaten ilk başından beri Ankara’nın tutumu buydu. Tek umut yerel yetkililer ile savcılık makamının yürüttüğü soruşturma. Ancak bu da Ankara’nın desteği olmadan ilerlemez.

Olaydan yüz gün sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın kimseyi tatmin etmeyen raporu Meclis’e ulaştı. Raporda dişe dokunur bir bilgi yok. Bu rapor da Ankara’nın başından beri takındığı tutumu yansıtıyor aslında. Ancak Genelkurmay’ın raporunda bir ayrıntı dikkat çekiyor. Raporda “son istihbaratın 24 Aralık 2011 tarihinde milli unsurlardan alındığı” belirtiliyor. Oysa Başbakan “MİT’in herhangi bir terörist başına ilişkin son anda verdiği herhangi bir bilgi yoktur. Bunlar 9-10 gün öncesine ait bilgilerdir. MİT de bugün buna yönelik bir açıklamayı ayrıca yapacaktır” şeklinde açıklama yapmıştı.

MİT 5 ocakta yaptığı açıklamada “raporların 21 Aralık 2011 tarihli olanı hariç hiçbirinin Uludere-Ortasu kırsalı ile alakalı olmadığı” belirtilmişti. MİT Başbakan’ın söylediği 9-10 günlük zaman farkını bir gün geriye çekerek sekiz güne indirmiş ve konuyla ilgili en son verdiğimiz istihbarat sekiz gün öncesine ait demişti.

Şimdi Genelkurmay raporu “milli unsurlardan” alınan son istihbaratın 24 aralık tarihli olduğunu, yani operasyondan dört gün öncesine ait olduğunu açıklamış oldu. Yani MİT’in Başbakan’ı yanıltıp 9-10 gün dediği mesafeyi dört güne düşürmüş oldu. Mehmet Baransu operasyona ilişkin son istihbarat değerlendirmelerinin “telefonla” MİT ve Genelkurmay arasında yapıldığını yazmıştı. Yani muhtemeldir ki son güne ilişkin yazılı bir istihbarat raporu yok. (Telefon görüşmeleri tutanağa dönüştürülmüş olabilir.)

Neresinden bakarsanız bakın. Genelkurmayın son raporunda yer verdiği 24 aralık tarihi MİT’in kamuoyunu ve Başbakan’ı yanılttığını gösteriyor. Başbakana 9-10 gün önce o istihbarat raporları alındı açıklamasını yaptıran kurum aradaki beş günlük yalanı kamuoyuna ve Başbakan’a izah etmek durumunda.

Zira Başbakan kendilerine çok güvenerek Taraf’ı hedef aldığı açılamada çok üst perdeden şu açıklamayı yapmıştı: “İlk saatlerde ürettikleri komplo teorilerine kendileri de inandılar. Kuzu postu altında, çokbilmiş edası içinde millete istikamet çizmeye çalışıyor. Kendinizi gözden geçirin acaba nerede yanlış yapıyoruz diye bir sorun.”

Şimdi soru sırası bize geçti. İlk saatte önünüze konan yanlış bilgilerle bu kadar yüksek perdeden bu kadar güven içinde kamuoyuna hitap edip “olaya ilişkin istihbarat operasyondan 9-10 gün önce verildi” dedirten kurumlar mı komplo teorisi yazıp bunu size yutturmuş yoksa Taraf mı yazdığı komplo teorisine inanmış. Buyurun bilgiler ortada. En azından Genelkurmay Başkanlığı “milli unsurlardan” aldık dediği son istihbaratı 24 aralıkta aldık diyor. Sayın Başbakan, bu kadar yüksek perdeden meydan okumuş bir lider olarak şimdi size düşen şu; “milli unsurlar” Milli İstihbarat Teşkilatı değilse hangi kurum? Bu kurum sizi hangi cesaretle kamuoyu önünde açığa düşürebilir? Buyurun şimdi kim komplo teorisi yazmış kim inanmış açıklayın görelim. 24 aralıkta hangi kurum vermiş bu bilgiyi. Üç buçuk bürokratın yalanına ve komplosuna inanıp sizi sevenlerin gözüne sıçrarsanız böyle açığa düşersiniz. Her yeni çıkan bilgi sizi ve çok güvendiğiniz bürokratları biraz daha mahcup ediyor. Çok sevdiğiniz bir deyimle Halep ordaysa aşrın burada. Buyurun açıklayın bütün gerçekleri Uludere olayıyla ilgili mahcup edin bizi…

Son istihbarat 21 aralıktan 24 aralığa çıktı. 28 aralığa kadar yolu var… Arttıran var mı?

[email protected]

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...