Bu fotoğrafı yıllar önce ilk gördüğümde ‘İşte yol arkadaşlığı. Bu partinin sırtını kimse yere getiremez’ demiştim. Nereden bilebilirdim ki aynı resmin yıllar sonra‘Yolda satış ve harcanışın’ ibretlik resmine dönüşeceğini…

 

Uzun uzun düşündüm resim üzerinde. Sanki AKP’nin 15 yıllık geçmişinin ve geleceğinin özeti gibiydi.

 

Erbakan‘ı ‘tek adam’ olmakla suçluyor ve Fazilet’i ele geçirmek istiyorlardı. Kendilerine ‘Yenilikçiler’ diyorlardı. Fazilet’i ele geçiremeyince partiden ayrılarakAKP‘yi kurdular.

 

Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç veAbdüllatif Şener

 

Bu dört isim, lidere körü körüne bağlılığı gerektirenMilli Görüş geleneğinde bir tabuyu yıkarak, kendilerini yetiştiren liderlerine baş kaldırmıştı.

 

AKP’yi kurdular. Erdoğan Başbakan oldu, Gül Cumhurbaşkanı, Arınç ve Şener de Başbakan Yardımcılığı, bakanlık, Meclis Başkanlığı yaptı.

 

Yani Türkiye’de mevcut sistem içinde oturabilecekleri en tepedeki koltuklara oturdu hepsi.

 

Ancak içlerinden biri hep daha fazlasını istiyordu. Yola eşit şartlarda, beraber çıkmalarına ve en iyi koltukları almasına rağmen her istediği olsun, istediği olduktan sonra da ‘Dünya onun etrafında dönsün’ istiyordu.

 

İlk itiraz Abdüllatif Şener’den geldi. Bakanı olduğu hükümette farklı bir ses olmaya başlamıştı. Erdoğan’ın çok önemsediği Galataport ihalesine karşı çıktı. Laiklik, başörtüsü ve Köşk seçimi gibi Erdoğan’ın hassas olduğu konularda farklı düşündüğünü açıkladı.

 

Ancak partideki herkes gibi o da Erdoğan’dan farklı düşünmenin büyük bir suç olduğunu bilmiyordu. Öğrendiğinde kendisini kapının önünde buldu. Erdoğan’ın daha o yıllarda parti içinde kurduğu dikta sistemi ilk kurbanını almıştı.

Ve Erdoğan ilk yol arkadaşını yemişti.

 

Ama yetmezdi. Parti tabanının gözünden düşürülmesi ve ileride tehlike olmaktan çıkarılması gerekiyordu. Bunun için de ‘partisine ihanet eden hain’ ilan edilmesi gerekiyordu.

 

Edildi de…

 

AKP’nin parti mezarlığına ilk hain olarak taşı dikildi.

 

Erdoğan’ın kader ortaklığı yaptığı fotoğraftaki yol arkadaşlarından ikinci kurban ise ‘kardeşim’ dediği Abdullah Gül oldu.

 

Cumhurbaşkanlığı koltuğuna göz diken Erdoğan, önce Cumhurbaşkanın görev süresiyle ilgili yaptırdığı düzenleme sonrasında Gül’ün tekrar seçilmesinin önünü kapattı. Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyen Erdoğan, kendisine Başbakanlık koltuğunu bırakan ‘kardeşi’ Gül’e Başbakanlık koltuğunu dahi bırakmak istemiyordu.

 

Çünkü ülkenin Başkanı, Dünyanın lideri, alemlerin halifesi ve herkesin de her şeyi olmak isteyen Erdoğan, Gül Başbakan olursa onu yönetemeyeceğini düşünüyordu.

 

Bunun için de Gül’ün görev süresinin dolmasının ardından yapılması planlananAKP kongresinin tarihini Çankaya Köşkü’ndeki devir-teslim töreninden bir gün önceye aldırdı. Böylece Gül’ün Başbakan olmasının da önünü kesmiş oldu.

 

Ama yetmezdi. O da ileride tehlikeli olabilir, partiyi bölebilir ya da bir şekilde partinin başına geçebilirdi. Bu yüzden Gül’ün de ‘Hain’ ilan edilip, gözden düşürülmesi gerekiyordu. Bu da etiketini üstünde taşıyan gazeteciler ve troller aracılığıyla hayata geçirildi.

 

Yapılanlara dayanamayan Gül’ün eşi  Hayrunnisa Gül’ün, “Şimdi ben susuyorum, ama asıl intifadayı ben başlatacağım.” şeklindeki çıkışı ve Gül’ün “Yıllardır evladımız gibi gördüğümüz insanlar üzerinden bize saldırıyorlar” şeklindeki sitemi sonunu getirdi. Artık O da partisine ihanet eden bir haindi…

 

Gül’ün mezar taşı da AKP’nin parti mezarlığında yerini aldı. Kurucu çekirdekteki üç isimden ikisi, Şener ve Gül, AKP mezarlığına taşları dikilen iki isim oldu.

 

Geriye Arınç kalmıştı. Arınç ise ilk çıkışını 1 Kasım seçimleri öncesinde “ İnsan yol arkadaşını çok iyi seçmeli. Ama yola çıktıklarını, yolda bulduklarında değişirsen işler yürümez, en azından işler yürümez. Birilerine karşı sevgimi kaybettim”diyerek yaptı.

 

İşaret verildi ancak Arınç partinin ‘Abisi’ konumunda olması nedeniyle alt perdeden hedefe konuldu ve hemen harcanmadı. Ta ki hafta başında yaptığı ikinci çıkışa kadar.

 

Bu kez açık açık isim vererek, Erdoğan’ı ve partideki yanlışları eleştirdi. Erdoğan’ı eleştirmesiyle birlikte partinin ‘Abisi’ olan Arınç, bir anda ‘O zat’ oluverdi. Ama yetmezdi,  ‘Hain’ ilan edilmesi de gerekiyordu ve edildi de. Manşetlerden iyice ezildi, bonus olarak da ‘Paralel’ denildi. Trol yazarların bugün söylediklerine bakılırsa ‘Paralel’ diye içeri atmayı dahi düşünüyorlar.

 

14,5 yıllık tarihinin 13 yılını iktidarda geçiren AKP‘de, bu süre içinde partinin mezarlığına Erdoğan tarafından bir çok isim gömüldü. Kiminin mezar taşına‘tuzluk’, kimininkine de ‘paralel’ yazıldı. Mezarlığın adına da ‘Hainler mezarlığı’dediler.

 

On beşinci yıla girerken Erdoğan, beraber yola çıktığı üç dava ve yol arkadaşını, kendisine bir türlü yetmeyen koltuklar ve  tatmin etmeyen makamlar yüzünden harcamıştı.

 

Tek adam sultasına karşı çıkmak için Erbakan’a başkaldırmıştı ancak, çıktığı yolda kendisi tek adam sultası kurmuştu. Karşı çıkan, eleştiren, sesini biraz yükselten, o söylemeden önce söyleyeceğini düşünmeyen herkesi harcadı.

 

Sata sata, harcaya harcaya çevresinde sadece devşirdikleri ve parayla satın aldıkları kaldı. Bir de etiketi üstünde dolaşan yazar müsveddeleri ile troller.

 

Ne demişti Necip Fazıl; “Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu.”

 

Çıktığı yolda yolunu da kaybetti, dostlarını da…

 

En son kendini kaybedecek…

 

Kaybettiğini , bugün onu alkışlayan milyonlar yuhalamaya başladığında anlayacak.

 

O gün bu ibretlik resme ve kaybedenlere takrar bakın…

 

Ve bedel ödeyerek kazanmanın keyfini yaşayın…

 

AHMET MEMİŞ / HABERDAR