Türk Basın Tarihi’nin en kara günlerinden birini yaşadık dün.
AKP‘nin yolsuzluklarını, hukuksuzluklarını, baskılarını ve zulümlerini objektif bir şekilde okuyucu ve seyircilerine duyuran bir medya grubu, yüzlerce polisin katıldığı bir operasyonla basıldı.
Operasyon, Erdoğan’ın “O gazetelerin ve televizyonların kapılarına kilit vurulur”demesinden sadece 2 gün gerçekleşti.
Evet, İpek Medya Grubu’na yapılan Saray talimatlı polis operasyonu, Türk demokrasisi ve basın özgürlüğü açısından bir yüz karası olarak tarihe geçti dün.
Baskı ve baskınların sadece İpek Medya Grubu veya Cemaat’e yakın medya kuruluşlarına yönelik olduğunu sanılmamalıydı.
Zira şu an AKP’yi eleştiren her gazete, televizyon ve gazeteci, çok ağır baskılara maruz kalıyor.
Daha geçen hafta, Milliyet ve Vatan’ı bünyesinde barındıran Demirören Grubu’nda bir çok gazeteci kapının önüne kondu.
Suçları, AKP’yi eleştirmekti.
Havuz tetikçileri aylardır Demirören’e hedef gösteriyordu o gazetecileri.
Milliyet’in manşeti nedeniyle Erdoğan’ın telefonda hüngür hüngür ağlattığı Erdoğan Demirören de ‘rica’ları kırmadı, gazeteciler ekmeğinden etti.
Gazetecileri kapının önüne koyduğu akşam da soluğu Kaç-Ak Saray‘da aldı; oğlu Yıldırım Demirören ve kendisi, Erdoğan’la birlikte objektiflere gülen pozlar verdi.
Ertesi gün de Total’in istasyonlarını aldığı duyuldu.
Sözcü, baskılara meydan okudu, “Susmayacağız” dedi manşetten tam sayfa.
En ilkeli duruşlardan birini Cumhuriyet Gazetesi gösterdi. İpek Medya grubuna baskını manşetten yayınladı ve tüm gazetecilere “Medyaya baskılara karşı bir arada duralım” çağrısı yaptı.
Orhan Bursalı ve Bedri Baykam, meselenin Cemaat meselesi değil, basın özgürlüğüne vurulan bir darbe olduğu çok net şekilde ifade ettiler.
Ortadoğu Gazetesi, manzarayı çok güzel özetleyen bir manşet attı ve “PKK’yı bıraktılar. Basını hedef aldılar” dedi.
Son iki yıldır sağduyulu ve hakkaniyetli yayınlarıyla dikkat çeken Yeni Asya da “İpek Holding’e yapılan operasyonlara büyük tepki. Gündem değiştirme operasyonu” dedi manşetten.
Medyada her kesimden aynı ses yükseldi: Susmayacağız!
Ancak baskıyı ve zorbalığı gerektiği ölçüde görmeyen gazete ve televizyonlar da vardı.
“Alo Demirören”, “Alo Nermin” ve “Alo Fatih” hatlarıyla uzaktan kumandayla yönetilen medya gruplarını kastetmiyoruz.
Doğan Grubu da ne yazık ki medyaya yapılan baskıya karşı etkili bir şekilde sesini yükselt(e)medi.
Hürriyet, İpek Medya Grubu’na yapılan baskını ilk sayfadan duyurdu ama konuyu basın özgürlüğüne müdahale yerine, bir holginge yapılan baskın şeklinde yansıttı.
Kısık sesler yükseldi Hürriyet’ten denge gözeten.
Taha Akyol’u istisna tutarsak, Kaç-Ak Saray’ın gazabından çekinildiği çok açık olan kısmi ifadeler kullanıldı haberle ilgili yorumlarda.
Hele Kanal D’nın baskınla ilgili haberleri, Havuz’un A Haber’ini bile aratmadı.
Oysa ki böyle olmamalıydı.
Erdoğan ve dalkavukları, 2 yıldır Doğan grubuna da demediğini bırakmadı.
“Terörist” ilan ettiler Aydın Doğan’ı. “PKK’ya yardım” suçundan yargılanması gerektiğini yazıyorlar hala.
AKP’nin Havuz’una katılmadığı için “Hesap vereceksin” dediler.
Aydın Doğan da muzdaripti AKP’nin zorbalıklarından.
Ama bugün çok farklı tutum içine girdiler.
Olması gerektiği gibi tavır koyamadı Hürriyet ve Doğan Grubu!
Böyle olmamalıydı.
Hürriyet de baskı ve zorbalığa karşı “Susmayacağız!” diyebilen gazetelerin arasında yer almalıydı.
Ama olmadı…
POSTMEDYA