Fuat Avninin muhalif medyaya el konulacağı yönündeki iddaları üzerine Meydan Gazetesi yazarı İhsan Yılmaz bugün ki yazısında bunun olabilirliği ve olması durumunda nelerin yapılması gerektiği hakkından çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
İşte O yazı
Bugüne kadar söylediklerinin bir kısmı hariç (ifşa olduklarından olsa gerek) çoğu gerçekleşen ve Saray çevresinden olduğu anlaşılan Fuat Avni’nin son ifşaatı muhalif medyaya da Erdoğan rejiminin 1 Kasım seçimlerinden önce el koyacağı oldu. Aslında bunu 7 Haziran seçimlerinden önce planlamış ama sonuçlarını kestiremedikleri için seçim sonrasına ertelemişlerdi. Ellerinde bir de aralarında benim de olduğumu tahmin ettiğim 200 kişilik bir muhalif yazar, çizer, akademisyen, gazeteci ve işadamı tutuklanacaklar listesi vardı. Bu listeyi keyiflerine göre 2000 de, 5000 de yapmaları ise mümkün.
Tüm bunları sadece Fuat Avni’nin söylediklerinden yola çıkarak dile getirmiyoruz. AKP’li yetkililere çok yakın oldukları bariz olan, onlarca mesajları yayılan, düğünlerine AKP’lilerin katıldığı vs. AK-Troller ve Cem Küçük gibi AK-trol kıvamındaki tetikçi tipler de zaten uzun süredir muhalif medya organlarının terörist olduğunu ve el konulması gerektiğini yazıp çiziyorlar. Buna bir de ‘Havuz medyası’nın son zamanlarda Doğan Medya Grubu’nu terör destekçisi gibi göstermesini eklerseniz, büyük resmi elde edersiniz. Artık çok bariz ki, rejim, muhalif medyayı susturmaya kesin karar vermiş durumda ancak bunun zamanlamasına karar veremiyor. Muhalif grupların ve medyanın hâlâ birbiri ile didişmesi ve diğerlerine olan zulmü “oh olsun” tavrı ile seyretmesi, rejimin işini kolaylaştıran en önemli etmen. Bunca olan bitenden sonra, Erdoğanistlerin nasıl bir Türkiye hayal ettiğini anlamayıp, batırılmakta olan gemide, birbiri ile “sen güverteyi kirlettin” kavgası yapan tayfaya gelecek nesiller mide bulantısı ve küçümseme ile bakacak.
Maalesef ülkede demokrasi o kadar perişan bir duruma düşürüldü ki demokrasinin sadece seçimler olmadığı, seçimlerin de sadece oy kullanmak olmadığı, seçmenin muhalif fikirleri hakki ile duyduktan sonra tercihini sağlıklı bir şekilde yapması olduğu gibi Siyaset Bilimi 101 seviyesindeki bilgileri tekrar edip durmak zorunda kalıyoruz. Devletin TRT ve AA’sı ile AKP’nin emrinde olduğu, pek çok özel TV kanalının ve gazetenin her gün sadece iktidarı övdüğü bir ülkede, seçimler sağlıklı değildir. Hele hele toplam medya gücünün %70’ine ulaşan bu imkânlarla muhalif grup ve partiler her gün yalan haber ve beyanlarla şeytanlaştırılırken, onlara cevap hakkı bile tanınmaması demokrasilerde rastlanan bir şey değildir.
Tüm bunların üzerine, bir de oy oranı olarak %60 olan ama ancak %30 kadar medya kapsamına sahip olan muhalefetin kendisini ifade ettiği medya susturulursa, orada fiilen seçimler yalan olmuş ve fiilen darbe yapılmış demektir. Demokrasi, seçmenin farklı seçenekler arasından bir tanesine ülkeyi yönetme yetkisi vermesidir. Eğer bu farklı seçenekleri değil de gücü ele geçirenin tek taraflı propagandasını dinlerse, seçmenin, gerçek bir tercihte bulunması mümkün olmaz. Bu tür seçimler Saddam’ın, Esat’ın, Kaddafi’nin yaptığı seçimlerden farklı olmaz.
Muhalif medyanın herhangi birisini bile Erdoğanist rejim susturmaya kalktığında, tüm muhalefetin seçimleri boykot etmesi ve AKP’ye Türkiye’nin Erdoğan’dan büyük olduğunu göstermesi gereklidir. Sivil, siyasi, sosyolojik imkânları kullanmayıp da mucizevi kurtuluş bekleyenler, 1930 ve 1940’ların Almanya ve İtalyası’nı iyi incelesinler.
İHSAN YILMAZ
MEYDAN GAZETESİ