Rotahaber Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık bugün ki köşesinde süpriz ve bir o kadar çarpıcı bir analiz kaleme aldı. Tanık yazısında AKP nin tek başına 1 kasımda yapılacak seçimlerde iktidara gelebileceğini idda etti.
İşte o yazı…
Önce kritik bir şerh koymalıyım.
Seçimlerin yapılacağı tarih belli. 1 Kasım 2015 Pazar günü. Siyaseti takip ettiğini bildiğim pek çok kişi, seçimlerin yapılamayacağına ilişkin kuşkusunu dile getiriyor.
Böyle bir ihtimal var mı?
Bence de var. Lakin bu kötü tablonun gerçekleşmesi mümkün mü sorusuna benim cevabım yüzde 10 ihtimal.
Şu sıra Ankara’da siyaset gündemini darbe sarmış durumda. Ankara’dan konuştuğum AK Parti’ye yakın isimler “Fısıltı almış başını gidiyor” diyor.
Nitekim bunu Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan geçen hafta bunu açıkça ortaya koydu.
1 Kasım’ın ufukta görülmesi üzerine tartışma bitti demektir. Türkiye günü geldiğinde sandığa gider.
Partiler şunu yapabilirlerdi. 16 Ağustos’ta CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı ile birlikte katıldığımız canlı yayında,  “Kuralları ve ortamı bütünüyle Saray tarafından belirlenmiş bir ortamda muhalefetin seçimleri boykotu” durumunu gündeme getirdiğimde, bunun asla doğru olmayacağını söylemişti.
Bütün ihtimaller iyice zayıfladığına göre, Türkiye’nin gündemi bundan sonra seçim olacak demektir.
Şimdi gelin tabloyu birlikte analiz edelim. (Yazacaklarımdan rahatsız olanlar, bu cümleden itibaren yazıyı okumayı sonlandırabilirler.)

KAMUOYU ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİNİN SÖYLEDİĞİNİN TERSİNİ SÖYLÜYORUM
Açık ve net söylüyorum, eğer bugünkü şartlarla seçime girilirse, bu sandıktan AK Parti tek başına iktidar olarak çıkar.
Kamuoyu araştırma şirketlerinin nasıl bir tablo ortaya koyduğunu biliyorum. Hepsini de iyi takip ediyorum. Hangi araştırma şirketinin hangi oy oranlarını açıkladıklarını ve bunlara ilişkin yaptıkları analizleri de ders çalışır gibi okuyorum.
Hiçbir araştırma kuruluşu kusura bakmasın. Bu toplumu tanımıyorlar.
(Bir gün geriye dönük seçim iddiaları ile ilgili tahminlerimi paylaşırım sizinle. O günlerde yazılıp imzalanmış belgelerden söz ediyorum.)
Niçin AK Parti, bu sandıktan iktidar olarak çıkar ona bakalım.
AK Parti’yi sonra anlatayım. Onun dışındaki partileri analiz edelim.
CHP’DE KIPIRDAMA

CHP, son dönemde en doğru adımlar atan parti oldu. İki tane hayati denebilecek kadar önemli defosu var. Kemal Kılıçdaroğlu, çalışkan bir isim. Partiye farklı bir görünüm (pozitif anlamda) kazandırdı. Ne var ki partide takım oyunu oynanmıyor. Kılıçdaroğlu ve etrafındaki belli bir kadro çırpınıyor.

Oysa genel seçimler (elbet yerel seçimler de öyle) tam bir takım oyunu ile oynanır. En küçük bir beldedeki ekip bile tam takım oyuna katılmıyorsa, istenilen sonuç alınamaz. Maalesef CHP takım oyunu oynamayı başaramıyor.
İkinci önemli defosu, CHP markasının negatif etkisi. Aslında son dönemde CHP bir merkez sol partiden öte merkez parti gibi icraat yapıyor. Ama Tek Parti’nin kuruluş yıllarının getirdiği olumsuzluklar sırtında bir kambur olarak duruyor.
Parti kurmayları, övünmek için zaman zaman gündeme getirdiği konular, bir taraftan da sırtına negatif bir yük bindirmiş oluyor.
Bu iki sebepten dolayı CHP’nin alacağı oy oranı 7 Haziran’ın bir miktar üzerinde olacak. Yüzde 30’lu rakamlara ulaşması kolay görülmüyor.
MHP 7 HAZİRAN GECESİ HAVLU ATTI

Hem katıldığım programlarda hem de bu köşede birkaç kez ifade ettim. 7 Haziran seçimlerine giderken en avantajlı parti MHP idi. Ancak Devlet Bahçelikendisine iktidar yolu açacak bir büyümeyi kabul etmedi. “Küçük olsun benim olsun” diye hareket etti.

MHP yönetimi, 2014 yıl sonundan önce Saadet PartisiBüyük Birlik Partisi ve yeni kurulan ciddi bir iki parti ile birlikte hareket edeceğini açıklamış olsa idi. Aralık ayı anketlerine yüzde 20’lerden başlayan bir oranla ortaya çıkacaktı.
Bu kendine en büyük rakip olarak gördüğü AK Parti’de ciddi bir dağınıklığa sebep olurdu. AK Parti’nin oy tabanını kucaklayacağı mesajını taşırdı. Kerhen kendini AK Parti’ye vermek durumunda olanlar için güven veren bir liman olabilirdi.
Bahçeli, bunların hepsini önce oyalama taktiği ile bekletti. Sonrasında ise “iki haftada üst kattan alt kata inmeyen faks” kandırmacası ile bu potansiyele dirsek çevrildi.
Bugüne gelindiğinde tablo değişti mi? Zor soru gibi görünüyor. Basite indirgeyip cevaplayayım. Değiştiğine dair bir emare bugün için yok.
Üstelik, umut bağlayanların beklentilerine cevap veremeyen bir parti yönetimi görüntüsü var. 7 Haziran seçim gecesi Bahçeli’nin yaptığı meydan okuyuş doğru bir çıkış olsa bile kullanılan dil hatalı idi.
Bahçeli, hem elindeki kartları ilk gecede harcadı, hem de seçimlerin tek mağlubu olarak sandıktan çıkan Erdoğan’a can simidi atmış oldu. (İkinci önemli can simidini Deniz Baykal uzattı)
Bütün bunlardan daha önemlisi bir şey var. Bahçeli ve ekibi, esas itibariyle pek de yanlış olmayan bu izlediği politikalarını kamuoyuna anlatamadı. Öyle görülüyor ki MHP 7 Haziran öncesi ve sonrasındaki hatalarını izale edemeden 1 Kasım gelmiş olacak.
Bu tablo ile sandığa gidilmesi halinde 7 Haziran’ın “iki kazananı”ndan biri olan MHP, bu seçimin kaybedeni olabilir.
HDP’Yİ PKK ÇÖKERTME PEŞİNDE

Kamuoyu araştırma şirketleri 7 Haziran öncesinde HDP’yi hep baraj sınırında gösterdi. 22 Nisan’da yazdığım yazıda HDP’nin baraj sorunu olmadığını, “iki kesimden gelecek oyların HDP’yi uçuracağını” anlatmıştım.

Erdoğan’ın milliyetçi oyları devşirmek amacıyla Çözüm Süreci’ne mola vereceği yıl başından önce belli idi. Yürütülen operasyonlar ve kullanılan öteleyici dil, AK Parti içinde kalan Kürt kökenli oyların bir kısmını daha HDP’ye kanalize edecek. Bu partiden bir miktar da emanet oy adreslerine dönecek.
PKK’nın 20 Temmuz Suruç katliamından iki gün sonra başlayan terör eylemleri, siyasi kadronun elini zorlaştırıyor. Pek çok kişi için HPD’nin yüzündeki 7 Haziran makyajı dökülmüş oldu.
Bütün bunlara rağman, HDP’nin bu seçimde baraj sorunu yaşaması mümkün görünmüyor. Araştırmalarda iddia edildiği gibi bir oy artışı olacağını sanmıyorum. Gelen ve gidenlerle mevcudu muhafaza edeceğini düşünüyorum.
SEÇİMİN KAZANANI AK PARTİ OLUR
AK Parti ve onun gerçek patronu Erdoğan hakkında bu köşede çok yazı yazdığımı okuyucularım bilirler. Erdoğan’ın bu ülkeye “Çıraklık Dönemi” dediği 2003-2007 arasında büyük hizmetler ettiğini her zaman ortamda dillendirdim. Özellikle 2011 sonrasında ise kazandırdıklarını bir bir yok etmeye giriştiğini de söyledim.
Bunlar ayrı konu.

Haziran seçimlerinin hemen arkasından Erdoğan ve ekibinin nasıl bir tezgahın içine girdiğini ve 7 Haziran seçimlerini hükümsüzleştirmek için neler yaptıklarını, sandıkların daha dumanı tüterken anlattım. 13 Haziran’da katıldığım programda moderatörler Prof. Mümtaz’er Türköne ve Mehmet Kamış inanmakta güçlük çekmişti. (2. dakika 40. saniyeden itibaren)

Çok dillendirilen o soruyu ben sorayım. Bütün bu yaşananlara rağmen, insanlar gidip AK Parti’ye oy verecek mi?
El cevap: Verecekler.
Verecekler çünkü, muhalefet muhalefet değil.
Verecekler çünkü, hiçbiri seçmende güven telkin etmedi.
Verecekler çünkü, ötekiler üzerine düşeni yapmadı.
Verecekler çünkü, insanlar borçlandırılarak rehin alınmış durumda.
Verecekler çünkü, halka risk almanın neye mal olacağı gösterildi ve gösteriliyor.
Verecekler çünkü, STK’ar susmuş durumda.
Verecekler çünkü, toplum kendine gösterileni görüyor ve ona göre karar veriyor.
Verecekler çünkü, toplumun deniz feneri olan aydınları pıstırılmış ve hepsi kendi derdine düşürülmüş görünümünde.
Verecekler çünkü, on yıllar içerisinde insanların değer yargıları değiştirildi.
Verecekler çünkü, halk kendi bir şeyler tırkıkladığını bildiği için devletten bir şeyler götürmeyi hırsızlık değil “işini bilmek” olarak değerlendiriyor.

Başta da dediğim gibi bu anlattıklarım bugünün tablosu.
Yarının önümüze nelerin getireceğini, o günler geldiğinde konuşuruz.

Ünal TANIK / Rotahaber