Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi muhaberat devletine çevirme konusunda bir adım daha attı. Erdoğan muhtarlar toplantısında yaptığı konuşmada, muhtarlardan muhbirlik yapmalarını istedi. AKP, daha önce de MİT kanunu ve İç Güvenlik yasalarıyla bu konuda önemli bir mesafe katetmişti.
Türkiye’de uzun süredir tartışılan ancak her defasında yalanlanan ‘Türkiye muhaberat devleti oldu’ yönündeki iddiaları doğrulayan açıklama bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Erdoğan muhtarlar toplantısında yaptığı konuşmada, muhtarlardan muhbirlik yapmalarını istedi.
Konuşmasında muhtarlara bu süreçte çok iş düştüğünü belirten Erdoğan, “Benim muhtarım hangi evde kim var? Gelecek gayet uygun ve sakin bir şekilde kaymakamına, emniyet müdürüne bildirecek. Siz bu devletin en ücra köşedeki mahallesinin köyünün temsilcisi durumundasınız.” ifadesini kullandı.Erdoğan’ın bu açıklaması “Türkiye muhaberat devleti mi oluyor?” tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Geçtiğimiz aylarda çıkarılan MİT yasası ve İç Güvenlik Paketinin ardından da muhaberat devleti tartışmaları yaşanmış ancak hem Erdoğan, hem de hükümet bu iddiaları yalanlamıştı.
Erdoğan’ın bugün muhtarlara yönelik yaptığı çağrı, Türkiye’nin artık muhaberat devletine dönüşmeye başladıının en önemli göstergesi oldu.
PEKİ NEDİR BU MUHABERAT DEVLETİ?
‘Muhaberat’, Arap dünyasında istihbarat teşkilatları için kullanılan genel bir isim. ‘Haber alma teşkilatı’ anlamına geliyor. Fonksiyon açısından demokratik ülke servislerinden oldukça farklı. Özellikle Suriye, Mısır gibi devletlerde muhaberat birimleri ‘şüphe’ ile çalışır. Hemen her şeyden ve herkesten duyulan bir şüphedir bu.Hatta herkes, istihbaratçılar bile potansiyel suçlu olarak görülür, izlenir, en ufak bir hatada bile rejim düşmanı ilan edilebilir. İktidar da ‘ajan’, ‘hain’, ‘dış güç’, ‘komplo’ gibi söylemlerle sürekli ‘şüphe’ güdüsünü zinde tutar.
Yine bu tür rejimlerde istihbarat birimlerinde lidere yakın isimler görevlendirilir. Atamalar mezhebe, etnik kökene göre şekillenir. İktidarla istihbarat iç içe geçer. Bu yüzden üst düzey sivil ve askerî bürokratlar ile istihbarat bürokratlarının akrabalık ilişkileri bulunur.Çoğu zaman da bu bürokratik birimler arasında bir geçişkenlik sağlanır. Mesela uzun yıllar askerî bürokraside çalışan üst düzey bir yetkilinin sonradan istihbaratın başına geçmesi veya uzun yıllar istihbarat birimlerinde çalışan bir bürokratın daha sonra kabineye girmesi şaşırtıcı olmaz.
Suriye ve İran örneğindeki gibi kapalı rejimlerde istihbarat birimleri hayatın her alanında faaliyet gösterir. Ekonomiden turizme, finanstan medyaya, hatta yerel yönetimlere kadar.
Muhaberat devletinde iktidarlar halkın, ferdin yerine aldığı kararları direkt rejime bağlı çalışan istihbarat üzerinden uygular. Yani istihbaratı toplumu yönlendirme, yönetme aracına dönüştürür. Bundan ötürü bu birimlere halka dair her türlü bilgiyi edinme, arşivleme imkânı tanınır.
Telefon dinlemelerini, banka hesaplarını, tapu işlemlerini, yurtdışı ve yurtiçi seyahatlerini mahkeme kararları olmaksızın izler. İktidardan aldığı güçle polis, asker ve yargı birimlerine meydan okuyabilir. Rejime karşı tehdit olarak algıladığı kişileri, vakıf ve sivil toplum kuruluşlarını kolayca hedefe koyabilir.
Kendine bağlı medyada aleyhlerinde kara propaganda yürütüp iltisaklı mahkemelerde yargılar. Hiçbir hak hukuk gözetmeksizin hain ilan ettiği şahısları gizli hücrelerinde işkenceye tabi tutabilir. Bundan ötürü bu tür ülkelerde hapis aynı zamanda sistemli işkence, ölüm anlamına gelir! Bitip tükenmek bilmeyen zulüm anlamına gelir! Neticede halk dinlendiğini, izlendiğini düşünür. Devlete karşı açık vermemek için azami hassasiyet gösterir. Kısaca ceberut devlet karşısında siner!
KAYNAK: HABERDAR