Rotahaber yazarı Prof. Dr. Kenan ULUALP bugün ki analiz yazısından Kilis’te bir askerin şehit edilmesiyle başlayan olayların ne manaya geldiğini iç siyasetteki olası etkileriyle kaleme almış.

İşte o yazı.
Aylar öncesinden siz okuyucularımıza Suriye’ye kara harekatı olabileceğini yazdık.
Zora düştüğünde çığlık çığlığa Ceyn’i arayan Tarzan misali, kapasitesi belli bazı danışmanların marifeti ile bugün o noktaya gelindiğini görüyoruz.
Muhtemelen ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ diyenler sayesinde kendilerine koltuk bulan bu adamları tanısanız üç koyun bile güttürür müsünüz bilmem. Bunlar İstinye’deki sosyetik restorandan çıkmazlar. Kendilerince süper zeka danışmanlık önerilerini içkilerini yudumlarken planlarlar.
Elbette ülkenin milli menfaatleri gerekirse silahlı kuvvetler kullanılarak korunur. Fakat ‘tek başına iktidar’ dönemi bitmişken ve erken seçimden söz edilirken ısıtılan bir savaş halinin gerekliliği uluslararası hukuk bazında şüphe ile karşılanmaktadır.
Üstelik girilmesi söz konusu olan Suriye’nin arkasında Putin’in desteği olduğu bilinmeyen bir durum değil. Bu demektir ki olası bir harekatta karşınızda Rusya’yı bulabilirsiniz. O durumda NATO üyesi bir ülke olmanız dolayısı ile NATO’nun da Rusya’ya karşı sizi koruması gerekir. Böylesi acayip bir askerî kargaşaya günümüz dünyasının önde gelen devletleri asla izin vermez.
Sonuç itibarı ile Suriye’ye yönelik bir kara harekatı olasılığı sıfır olmasa bile sıfıra yakındır.
Önceki bir yazımızda “….Türkleri serbest bırakan Türk yerleşimlerine pek saldırmayan, dolayısı ile her nedense Türklere karşı sempatisi bulunduğu düşünülen İŞİD’e Türkiye’nin askeri müdahalede bulunmamasından ötürü Rusya’nın elinin güçlenmesi, Obama’nın canını sıkmaya başlamış” demiştik.
Siyasi kulislerde Suriye’ye harekat söylemlerine bu bağlamda bakınca esas mesajın Amerika’ya olduğu söylenirken Obama – Erdoğan görüşmesi gerçekleşti.
Dolayısı ile sıradan vatandaşın bakışı ile Erdoğan yerden göğe haklı görünmekle beraber esasen olayın farklı dinamikleri mevcut.
Şimdi gelelim bazı tesadüflere
HDP’nin Meclis yolunu engellediği için Amerikan sivil demokrasi kuruluşlarının eleştirisine maruz kalan % 10 seçim barajının düşürüleceği yönünde Davutoğlu’nun verdiği demeç,
Gerek iç gerekse – başta Amerika olmak üzere – dış kamuoyunun tepkisini çeken hükümetin dershanelerin kapatılması yönündeki kararının Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi ve
Yiğit Bulut’un AB’yi haşlayan (Amerika’ya dolaylı göz kırpan) yazısı…
Hepsi – ne hikmetse (!) – tam bu döneme denk geldi.
Eeee… AB’nin eli de armut toplamıyor elbet. Alakalı mıdır değil midir bilemeyiz. Fakat tam da Amerika’ya göz kırpma sürecinde Zarrab’ın bir adamı dört siyasîye altın ticaretinden yüzde verildiğini söyleyiverdi.
Diğer taraftan borsa tepetaklak olmuş düşerken, döviz kurları rekor kırmış durumda.
Siyasi ortam ise çözümden ziyade, koalisyon öyle mi böyle mi olsun, erken seçim mi yapalım gibi zaman kaybettirici diyaloglara odaklanmış görünüyor.
Son olarak dün Kilis sınırında gerçekleşen İŞİD saldırısı…
Ortam gerilmiş durumda. Güneydoğu’da askeri önlemler arttırılmış halde. Savaş rüzgarları esiyor. Yarın öbür gün siyaset arenasında “gün birlik beraberlik günü bir an evvel geniş tabanlı koalisyon ile hükümetin kurulması gerekir” söylemini duyarsanız şaşırmayın.
Siyasi çevrelerden yansıyana göre ufukta erken seçimden çok AKP-CHP Koalisyonu görünüyor.
CHP kulislerinden yansıdığı kadarı ile görüşmelerin dört bakanın Yüce Divana gönderilmesi noktasının çözülmesi ile beraber neticeleneceği ifade ediliyor.
Siyaset işte böyle bir şey, yerden göğe haklı olmak yetmiyor. Değişik taktik ve fırsatlarla şekilleniyor…
Siyaset mimarlarının olası yönelimlerini ise koalisyon kurulduktan sonra siz değerli okurlarımızla paylaşacağız.
Kaynak
Rotahaber