2023 yılında Osman Şimşek bir mektuptan söz etti. Ona göre, Fethullah Gülen’in Hulusi Akar’a yazdığı bu mektupta Gülen, demokrasiden yana olduklarını, darbeye destek vermediklerini, ülkede kan dökülmesinden yana olmadıklarını anlatıyor. Şimşek’in o açıklamasından itibaren o mektubun peşine düştüm. Araştırmalarımdan edindiğim sonuç şu: Evet, öyle bir mektup var. Ancak mektubun içeriğini Osman Şimşek’ten başka kimseden teyit edemedim. Bu yüzden Şimşek’in anlatımını doğru kabul ederek analizlerimi yapıyorum.
Eğer Gülen, Hulusi Akar’a yazdığı mektupta darbeye onay vermediyse, darbe neden oldu? Adil Öksüz ve diğerleri neden Akıncı’da yakalandı?
Ahmet Dönmez uzun süredir bu durumu şu şekilde açıklıyor: Fethullah Gülen Hocaefendi, kendisine yenik düştü. Aslında cemaat yöneticisi Fethullah Gülen bir darbeye ikna edildi, tuzağa çekildi, buna zaten gönüllüydü ama kamuoyuna verdiği mesajlarda darbeye karşı oldukları yönünde açıklamalar yaptı. Bu yüzden Gülen’i “ikili tavırlar sergilemekle” suçlayıp, zeytinyağı ve su ayrımı yaparak cemaatin aslında görünmeyen yüzünün görünen yüzüne hâkim olduğunu, hatta görünen bilinen büyük halkanın, görünmeyen mahremleri korumak için bir “ön cephe (front)” gibi kullanıldığını iddia ediyor.
İşin doğrusu, Dönmez’in yazılarından çok şey öğrendim. Ancak Dönmez’in sunduğu verileri kullanarak yaptığım analizlerde her zaman onun ulaştığı sonuca varmıyorum. Dönmez’in yazdıklarını önemsizleştirmemek için ona doğrudan itirazlar yazmadım. Eğer yazsaydım, bu kadar bilgi açığa çıkmayabilirdi.
Ahmet Dönmez’in yazdıklarını eleştirel süzgeçten geçirmeyenler üzerinde ciddi etkisi olduğunu görüyor muyum? Elbette görüyorum. Dönmez, anlattığı hikâyeye önemli bir kesimi inandırdı. Bazen anlattığı hikâyede bariz hatalar yaptığı zamanlarda, bile bile düzeltme ihtiyacı hissetmedi. Bariz olgusal hatalarını kendisine DM’den yazdığım hâlde bunları düzeltme ihtiyacı duymadı. Çünkü, tıpkı Gülen’e atfettiği gibi, kendisi de anlattığı hikâyeye inandı. Onun dışındaki ihtimalleri hep görmezden geldi.
Kendi anlattığı hikâyedeki olgusal yanlışa rağmen, anlatısını düzeltmediğine dair sadece bir örnek verip konumuza döneceğim ve Dönmez’in, Gülen’i darbeye onay vermekle suçlarken nerede yanıldığını anlatacağım.
Örneğin, Ahmet Dönmez 12 Mayıs 2025’te yaptığı bir videoda şöyle diyor:
“Gülen’in sağlık durumu kötüydü, kognitif yeteneği kalmamıştı. 5 Haziran 2024 tarihinde cemaat mensubu gazetecilerin kendisini ziyareti sırasında kendileriyle konuşmamıştı. Bundan bir, bir buçuk ay kadar sonra bu vasiyetname imzalanıyor. Peki, yıllardır tanıdığı, sık sık gördüğü bu gazetecileri tanıyıp tanımadığı bile meçhul olan, o günkü ziyaretinde selamlaşma ve vedalaşma dışında hiçbir şeyi konuşmayan, konuşamayan Fethullah Gülen’in, bundan bir ay sonra böyle bir vasiyetnameyi berrak bir zihinle, sağlam bir istek ve iradeyle kabul ettiğini, okuduğunu, anladığını ve imzaladığını iddia edebilir miyiz? Soru bu. Acaba o güne dair bir video paylaşılmamasının sebebi de bu olabilir mi? Bu da bir diğer soru. Yani bu videonun paylaşılması hâlinde -varsa eğer bu video- Gülen’in sağlık durumunun hiç de iyi olmadığı, böyle bir vasiyetnameyi anladığına dair sağlam ve özgür bir iradeyle imzaladığına dair belirtilerin olmadığı görüntüler ortaya çıkacaksa ve bu da çok büyük tartışmaları, itirazları beraberinde getirecekse, acaba bundan dolayı mı böyle bir video paylaşılmamış olabilir?”
Dönmez’in bu videosundan sonra tezinin ne kadar yanlış olduğunu anlatan birkaç DM attım. Örneğin, Gülen’in 30 Temmuz 2024 tarihli bir videosunun olduğunu, yani vasiyetnamenin imzalandığı tarihten bir hafta sonra paylaşılan bir videoda Gülen’in konuştuğunu, karşısındakileri tanıdığının açık olduğunu belirtmeme rağmen, Dönmez oralı olmadı. Kendi izleyicileri için de o videosunu düzeltmedi. Yine kendisine 10 Haziran tarihli Medyascope haberinin linkini atıp oradaki değerlendirmeyi de paylaşmıştım: “Fethullah Gülen’den yeni video: Geçen hafta susuyordu, bu kez konuşuyor.”
Yani Ahmet Dönmez’in videosundaki argümanını düzeltmesi için en az iki olgusal veriolmasına rağmen, bunları görmezden gelip kendi inandığı argümanı izleyicilerine sundu. Üstelik bunu bir okuru olarak benden duymasına da gerek yoktu. Kendisi de kolayca bir araştırmayla bunu bulabilirdi. Ancak gördüğüm kadarıyla Dönmez önce bir hikayeye inanıyor sonra da onun verilerini topluyor. Ona ters gelen verileri de görmezden geliyor.
Dönmez’in o videosu ile “Mesih Gülen”in açtığı vesayet tartışmalarındaki iddialar birebir örtüşüyor. O video, izleyicilere bilgi sunmanın dışında başka bir amaca hizmet etmek için mi hazırlandı bilmiyorum. Ama izleyiciye bilgi vermek için hazırlanan bir videodaki bariz olgusal hatanın düzeltilmemesi dikkat çekici.
Amacım, Dönmez’in yazdıklarını tamamen çöpe atmak değil. Yazdıkları arasında olgusal çok sayıda veri var. Ancak daha önce de bir vesileyle söylediğim gibi, Dönmez’in yazdığı verileri oturttuğu bağlamı yanlış buluyorum. Zira Dönmez şuna kesin inanıyor: Fethullah Gülen, 15 Temmuz darbesine kesin olarak inandırıldı ve buna onay verdi.
Şurası doğru gibi görünüyor: Gülen’in bir şeylere inandığı doğru görünüyor. Ama inandığı şey, 15 Temmuz akşamı yaşanan darbe girişimi miydi, başka bir şey miydi, bilmiyoruz.
Örneğin Gülen, aslında General Gökhan Sönmezateş’in anlattığı “operasyona” inandırılmış olamaz mı?Ne demişti Gökhan Sönmezateş: “Küçük bir grupla Erdoğan’ı kaldığı otelden alıp yargılamak üzere mahkemenin huzuruna çıkacaktık. En fazla 150 kişinin bildiği, katıldığı, Hulusi Akar’ın onay verdiği bir operasyondu bu. 15 Temmuz akşamı olanlara ben de inanamadım.”
Yukarıda anlatılan olgusal veriyi de Ahmet Dönmez’den öğrendim. Ama Dönmez bir şeye inandığı için, benim sorduğum soruyu sormak yerine Gülen’in 1995 yılında yazdığı mektuptaki darbe karşıtı tutumunu 15 Temmuz’da neden göstermedi diye sorguluyor. Gülen 15 Temmuz’da bir darbe değil de yargının talebine rağmen polis ve jandarmanın getirmeye gücünün yetmediği bir kişiyi getirip yargıya teslim edileceğine inandırıldıysa bu darbeye inanmış mı demek oluyor?
Yani aslında Gülen’e o mektuplarda anlatılan plan bir darbeden ziyade bir operasyondu ve Gülen de bu nedenle mi “Demokrasiden dönüş yok, kan dökülmesini istemiyorum” diye cevap yazdı?
Yukarıda yazdıklarım bir somut bilgiye dayanmıyor. Burada en somut bilgi Gökhan Sözmezateş’in inandırıldığı operasyon planı. Bunun dışındakiler birer soru. Eğer durum böyleyse, o zaman Hulusi Akar’ın mektubu da Gülen’in cevabı da anlamlı bir yere oturur. Değilse, önümüzde gördüğümüz 15 Temmuz kumpasına bakıp “Gülen işte buna onay verdi” diyebilmek için karadan gemi yürütmek gerekir. Dönmez de onca yazdığı yazıda ve son yaptığı videoda, özellikle de Gülen’i “dualizmle” suçladığında bunu yapıyor. Oysa hikâye, anlatılanlardan çok daha basit olabilir.
Bu durumda cevaplanması gereken soru şu: Gülen onay vermediyse 15 Temmuz neydi o zaman? İnsanlar tam da bu yüzden o akşam oynanan oyuna “kontrollü darbe” diyor olabilir mi?. O darbenin Gülen’e bakan yönü şu: Gülen’e yakın isimleri, 15 Temmuz akşamı olacak kontrollü darbeye kim çekti?
Emre Uslu