“Biz bu toprağa değil, bu zulme yabancıyız.”

1. Tanıklığımızdır

Bizler, Türkiye’de hiçbir suç işlememiş; düşüncesiyle, inancıyla, kimliğiyle sadece var olan insanlardık. Ne bir başkaldırıya kalkıştık, ne de devlete karşı şiddetli bir direniş içinde olduk. Fakat elimizde olmayan bir sebepten ötürü tehdit ilan edildik. Gücü elinde tutanlar, adaleti kendi menfaatlerine göre eğip büktüler ve bizi sistematik biçimde dışladılar, itibarsızlaştırdılar, sindirmeye çalıştılar. Ailelerimiz dağıldı, mesleklerimiz elimizden alındı, evlerimiz basıldı, kimimiz cezaevlerinde çürütüldü, kimimiz ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bizler bu çaresizliğin tanıklarıyız, ve asla susmayacağız.

2. Reddediyoruz

Biz “diaspora” değiliz. Çünkü biz gönüllü bir dağılma yaşamadık; biz bir projeyle değil, bir felaketle savrulduk. Dilimize, kültürümüze, toprağımıza hâlâ bağlıyız. Fakat şu anda “zorunlu sürgün topluluğu”yuz. Kimliğimiz yersiz değil ama yerinden edilmiş; yurdumuz kayıp değil ama erişilemez. Biz burada, yabancı topraklarda, ne yabancılığı seçtik ne de memleketimizi unuttuk. Bu durum ne nostaljik bir hikâye ne de sadece politik bir gerçekliktir; bu bir varoluş mücadelesidir. Zorla sürülmenin travması, sadece coğrafi bir kayıp değil, aynı zamanda insanî bir parçalanmadır. Biz bu parçalanmayı romantize etmeyeceğiz. Biz mazlumluğu yüceltmeyeceğiz. Biz gerçekliği yüzüne vuracağız.

3. Çağrımızdır

Biz, dünyanın dört bir yanında parça parça olmuş bir bütünüz. Her birimiz, zulmün kayıt dışı belgeleriyiz. Artık suskunluk değil, söze dönüşme zamanıdır. Bu manifesto bir yakarış değil, bir çağrıdır: Kendimizi hatırlamak, birbirimizi bulmak, sesimizi duymayanlara duyurmak için buradayız. Birbirimizi teselli etmek için değil, adaleti çağırmak için bir aradayız. Biz bu hâlimizi kabul etmiyoruz, ama bu hâlden bir diriliş inşa edeceğiz. Yıkıldığımız yerden değil, yürüdüğümüz yoldan konuşacağız. Yeni bir birlik, yeni bir adalet ve yeni bir hikâye için varlığımızı sürdüreceğiz. Biz unutulmuş değiliz. Biz yeniden yazılacak bir geleceğin ilk satırıyız.

Yazar: Prof. Dr. Ahmet Bedir