AKP’nin işkenceleri, Diyarbakır cezaevindekileri katladı!

İşkencenin kan donduran detayları ve hukukçuların işkence mağdurlarına tavsiyeleri…
12 Eylül darbesinin ardından yapılan işkence zulümlerde, Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde yaşananlar asla unutulmaz.

İnsan haysiyetini ve şerefini ayaklar altına alan ne kadar işkence ve kötü muamele varsa uygulanmıştı her iki cezaevinde de.

O dönem 2 sembol işkencesi vardı ancak şimdi AKP’nin onlarca işkence merkezi var.

15 Temmuz sonrası işkencelerin en yoğun yaşandığı yerlerden biri de Antalya Emniyet Müdürlüğü.

Antalya’da bir önceki Emniyet Müdürü Cemil Tombul döneminde başlayan ve ardından Celal Uzunkaya döneminde devam eden işkenceler, 12 Eylül dönemini mumla aratıyor.

Emniyet’teki işkenceler 12 Eylül dönemindeki Diyarbakır Cezaevi işkencelerini katladı.

Antalya polisi tarafından keyfi bir şekilde gözaltına alındıktan sonra makatına sert cisim sokulması nedeniyle kalın bağırsakları patlayan öğretmen Eyüp Birinci, ağır işkencelerin mağdurlarından sadece biri.

Şu an tutuklu bulunan Z.G. isimli bir vatandaş, Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde bulunduğu süre zarfında gördüğü işkenceleri detaylı biçimde kaleme aldı ve Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Anlattığı olaylar tüyler ürperten cinsten.

Z.G., suç duyurusunda yaşadıklarını şöyle anlattı:

“5 Ocak 2017 Perşembe günü Akdeniz Üniversitesi Yakut Çarşısı yanındaki lokantada doktora öğrencisi arkadaşım ve danışman hocamla yemek yedikten sonra çıkışta durdurulduk. Sivil giyimli iki polis memuru kimliklerimizi istedi. Arkadaşım ve bana herhangi açıklama yapmadan zorla araca bindirdiler. Arabanın içerisinde üzerimize baskı kurarak telefonlarımızı aldılar. Bizi oradan Antalya KOM şubesinin doğusunda bulunan iki katlı ek binaya götürdüler. Binaya girer girmez oradaki polisler başıma ve sırtıma tekme ve yumruklarla vurmaya başladı. Vura vura beni bina içerisindeki tuvaletin içerisine düşürdüler ve vurmaya devam ettiler. Bu darp ve cebirler o kadar şiddetliydi ki, bu darplardan kurtulmak için kendimi bina dışına atmak istedim ve kendimi binanın dışına attım.

Bu sırada dışarıdan gelen polisler, tekrardan beni tekme ve yumrukla darp ederek karga tulumba içeri soktular. İçeriye soktuklarında sayısı epeyce fazla olan polisler tarafından darp edilmeye davam edildim.

O arada beni tekrardan yere yatırdılar. Kafamın arkasına sert bir şekilde tekme ve yumruklar attılar. Ben neye uğradığımı şaşırmış vaziyette yerde yatıyordum. Her tarafım ağrıyordu ve çok korkmuştum. Bu arada bana “Anasını s….in çocuğu, a…na k….un çocuğu” gibi ağır küfürler ettiler.

Görevli polislerden birisi yattığım yerden elleriyle boğazımdan sıkarak beni zorla ayağa kaldırdı ve o an nefesim gitti bayılmak üzereydim. Daha sonra “Daha bu akıllanmadı “ deyip tuvaletin yanından bir üst kata karga tulumba çıkardılar.

Benim için hayatımın en kötü ve en zor dakikaların başladığı anlardı. Yukarı katta merdivenden çıkınca masa ve sandalyesi bulunan karşıdaki odaya koydular. Odaya arkamızdan birçok sivil giyimli polis geldi. İçeriye girer girmez beni kapının karşısındaki duvarın dibine zorla çöktürdüler. Darpların devam etmesinden dolayı ellerimle kafamı korumaya devam ediyordum. Orada darp etmeyen bir kısım polisler de sözlü alay ediyorlardı. İçeri giren her polis tekme yumruk atıp çıkıyordu. Gelen darbelerden dolayı mecalim kalmamıştı ve yere yığıldım kaldım.

Yerden kaldırıp emir kipiyle talimat vererek köpek oturuşu pozisyonunu aldırttılar. O arada polislerin kendi aralarında konuşmalarından isminin “Rafet“ olduğunu öğrendiğim aynı zamanda kendisini görsem teşhis edebileceğim bir kişi jop getirdi. Beni jopla tehdit etmeye başladı.

Ben yüzüm yerde dizlerimin üstünde oturur pozisyondayken baş parmağımla işaret parmağım arasına jopu sokup çıkartmaya başladı ve bana “Bu jopu 30 gün boyunca g..ne sokup sokup çıkaracağım, seni Antalya 100. Yıl’da bulunan travestilerin arasına atacagım“ diyerek tehditlerde bulundu.

Hayatımda onurumla ve şerefimle yaşamaktan başka gayesi olmayan birisi olarak en zor dakikaları yaşıyordum. Zira onurumu, şerefimi ve namusumu kaybetmek üzereydim. Bu zorluklar ve tehditler yetmiyormuş gibi eşimle ve çocuklarımla da tehdit ettiler. “Eşini getirip aynı şeyleri yapacam gözünün önünde hem eşine tecavüz edecem, hem de sana tecavüz edecem, g…ne jop sokacam” diyerek tehdit etti. …”

Z.G.’nin yaşadığı işkencelerin bir kısmı bu şekilde.

Hukukçular, Kitlesel Kırım’ın devam ettiği bu süreçte maruz kalınan işkence ve kötü muamele olaylarında nasıl hareket edilmesi gerektiğinin bilinmesinin çok önemli olduğuna işaret ediyor.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve iç hukukta nelerin işkence ve kötü muamele sayıldığının bilinmesi büyük önem taşıyor.

Kişinin gözaltına alındığında yakınlarına haber verilmemesi, avukat tutma ve diğer haklarının hatırlatılmaması, kişinin uluslararası standartların dışında bir yerde tutulması, gözaltına alınma nedeninin söylenmemesi, insani ihtiyaçlarının teminine engel olunması, psikolojik ve fiziksel her türlü baskı, hakaret, kötü söz, vücuda gereksiz temas ve hile ile kandırma gibi eylemler işkence ve kötü muamele kapsamına giriyor.

Hukukçular işkence konusunda yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

1) Gözaltına alınan kişi yakınlarına haber verilmesini talep etmeli

2) Varsa şahsi avukatı yoksa baro tarafından avukat görevlendirilmesini istemeli

3) Avukatı olmadan suçlama ile ilgili şifahen bile olsa herhangi bir beyanda bulunmamalı

4) İşkence ve kötü muameleyi muayene sırasında mutlaka doktora anlatıp rapora geçmesini sağlamalı

5) Maruz kaldığı işkence ve kötü muameleyi emniyet ve savcılık ifadelerinde mutlaka anlatıp mutlaka zapta geçirmeli

6) Savcılıktan kendisinin doktora sevk edilerek İstanbul Protokolüne uygun biçimde rapor alınmasını talep etmeli

7) Kişi bu aşamaya kadar iddiasını zapta geçirememişse hakim önünde mutlaka zapta geçirmeli varsa işkence iddialarını dikkate almayan emniyet ve savcılık görevlilerinin de ismini vermeli

8) Hakim de bu iddiaları dikkate almazsa olay avukata ve bir yakınına anlatılarak kendi adına suç duyurusunda bulunulmasını istemeli

9) Kişi tutuklanmışsa cezaevi kanalıyla vakit geçirmeksizin suç duyurunda bulunmalı

10) Zaman geçtikçe vücuttaki bulguların kaybolacağı dikkate alınarak bu konudaki delillerin en kısa surede toplanmasını istemeli

İŞTE İNSANLIK SUÇUNUN FAİLLERİ
Uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta işkence ve kötü muamele ağır bir şekilde yaptırım altına alınmış olan ve zaman aşımı uygulanmayan suç türü olarak tanımlanıyor. Hukukçular, Antalya’daki işkencelerin sorumlularının Başsavcı Ramazan Solmaz ve Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya olduğunu belirterek, şunları kaydediyor: “Belki talimat vermediklerini ve bu olaylardan haberleri olmadığını söyleyerek kurtulabileceklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar. Zira Ceza Kanunu’muzda denetim görevini ihmal ederek işkence yapılmasına neden olma suçu var. Antalya KOM ve TEM Şubelerinde görevli polis memurlarına talimat verdikleri biliniyor. Onlarla birlikte bugün olmasa da yarın mutlaka yargılanacaklar ve çok ağır cezalara maruz kalacaklar. Unutmasınlar ki her temas bir iz bırakır. Hele ki işkence…”

aktif haber