Darbe girişiminden 10 gün sonra daha önce işyerimizde çalışıp sonra ayırdığımız bir personelimizin ihbarı ile tutuklandım.
Yapmış olduğumuz özel bir yazılımın satış görüşmeleri suç kapsamına sokularak “Hiyerarşik yapı içersinde bulunmamakla birlikte örgüt üyeleri ile gizli görüşme içerisinde bulunduğu” iddiasıyla iddianamem hazırlanıp yargılanmam başladı. Ofis aramasındaki, tutuklama sırasındaki ve iddianamedeki tüm usûl hatalarını, delilsiz ve iftiralarla dolu bir yargılamayı anlatarak vaktinizi almayacağım.
Sadece ilk mahkemede tanık ifadelerinin iftira olduğu ortaya çıktı. Suç unsuru oluşturacak hiçbir delil olmadan tutukluluğum devam etti.
MİT tarafından hazırlanan PVSK EK7 evrakı ile Bylock kullanıcısı olduğum belirtildi. itiraz ettik ve bir yazılımcı olarak bir programı kullanıp kullanmadığımın anlaşılması için birtakım soruların cevaplarını istedik. Denizli 2. Ağır Ceza MİT ve Emiyet’e yazı yazdı, cevap veremediler. Geldiğimiz noktada 4. celsede KOM Şubeden gelen Bylock kullanıcısı olmadığıma dair bir rapor daha geldi. Sonra Rabbime sonsuz şükürler olsun, tahliye oldum. Yargılama sırasındaki mahkeme heyetinin içinde bulunduğu çıkmazlardan, hukuksuzca hareketlerden yine hiç bahsetmeyeyim.
Artık kendi yaşadığım mağduriyetlerden ziyade ülkemizin geldiği nokta daha çok canımı yakmaya başladı.
Şöyle ki:
Geçtiğimiz hafta Denizli işadamlarının mahkemesi vardı. 2. Ağır Ceza Mahkemesi delil yetersizliğinden ve Bylock olmadığından 22 işadamını serbest bıraktı. Bunun üzerine savcı itiraz etti ve beş gün sonra dokuzunu tekrar tutukladılar. Bu tahliyeler emniyette olay oldu. Polisler “Biz yakalıyoruz, siz bırakıyorsunuz” diyerek adliyeyi protesto etmeye başladı ve son iki-üç mahkemenin zorla getirme kararı olmasına rağmen tanıkların hiçbirine haber dahi verilmemiş.
Yaşanan hukuksuzlukların tam anlamıyla bir zulme dönüştüğü yetmiyormuş gibi bir de yargılamalar da yapılamamaya başlandı.
Rabbim ülkemizin, Medrese-i Yusufiyede olan tüm masum insanların ve geride bıraktıkları sevenlerinin yar ve yardımcısı olsun.