Havuz gazetesi Yeni Şafak’ın yazarı Akif Emre Havuz medyasında arzı endam eden Osmanlı torunlarının açıklama yapmasından rahatsız oldu. Sultan torunlarının toplumu ve siyaseti tanımadığını söyleyen Emre’nin bu çıkışı ilginç bulundu:
Osmanlı soyundan gelen kimi şahıslara özel önem atfederek güncel konularda soru yöneltmek yahut tarihin birikimiyle topluma aydınlatıcı fikirlerini serdetmek babında mikrofon uzatılmasına tanık olunuyor. Belli ki ne güçlü bir tarih bilgileri ne de güncel olarak Türkiye şartlarına vakıf olmayan bu insanları hemen her konuda yaptıkları açıklamalar gündem sıkıntısı çeken basın için bulunmaz fırsat oluşturuyor. ‘Sultanın torunu dedi ki..’ ile başlayan haberler sanki sultan dedesinin dizinin dibinde büyümüş yahut Enderun’da eğitim almış gibi biyolojik akrabalığı fikri ve siyasi özdeşleştirme yaparak gündem oluşturuluyor. Muhtemelen yapacakları siyasi gaflardan yararlanarak bir tür tarihle hesaplaşma yöntemi olarak güncelleniyor.
Bir tarafta ne aileden tevarüs ettiği bir haneden görgüsü ve oradan kazanılmış yazılı olmayan aile tarihine dair herkesten farklı olarak bir malumatı olmayan kişileri öne çıkararak tarihin karalanması yaptıkları siyasi gaflar üzerinden bir tür Türkiye düşmanı gibi gösterilmelerinin hiç kimseye yararı olmaz. Avrupa’nın demokratik ülkelerinde hâlâ saltanat süren kraliyet ilesinin sınıfsal statüsü ve gücü ile Osmanoğulları’nın mevcut halini kıyaslamak yapılacak en büyük kötülük olur.
Diğer taraftan nesep itibari ile Osmanoğulları’ndan gelmekten başka özelliği olmayan isimlere özel önem atfederek onları her konuda görüş açıklamalarını isteyerek sahneye davet etmek de boşuna bir hevestir. Özellikle okullara götürülüp çapraz sorular karşısında hiç de donanımlı olmadıkları her hallerinden belli olan şahısları rol model gibi takdim etmek de tarihe sahip çıkmak olmasa gerek. Elbette Osmanoğulları’nın tarihimizde oynadıkları rol isimlerinin saygı duyulmalarını hak ediyor olabilirler. Ancak bunun bilgi, gelenek, birikim olarak yaşayan bir haneden mensubu varmış gibi beklentiye girip tarihe yakışır bilgelikler beklemek de beyhudedir. Kişisel donanımları bir tarafa ama isimlerinden dolayı peşinen belli beklentilere girilmesi, bu şekilde takdim edilmesinin tarihe sahip çıkmakla alakası yoktur. Türkiye’nin şartlarından da tarihin tecrübesinden de haberi olmamak onların kabahati olmayabilir. Çok zor şartlarda bu temsil ettikleri ailenin onurunu korumaya çalıştılar, hayat mücadelesi verdiler. Ancak bu mağduriyetleri geçmişin bilgi ve geleneğini tevarüs etmeye yetmiyor. Sevgi ve karşıtlığı ölçülü tutmak gerekir. Tarihin gerçekleri karşısında direnemeyen kurmaca tarih söylemi işi magazinleştirerek aynı sonucu almaya çalışıyor.