7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’nin girdiği şiddet sarmalında yüzlerce ailenin yüreğine kor düştü. Hemen her gün şehit haberleri geliyor. Güneydoğu’da şiddetli çatışmalar sürerken bir grup varki aylardır adeta cehennem azabı yaşıyor. Onlar, çocukları PKK tarafından kaçırılan acılı aileler.
Son 9 aylık süreçte yaklaşık 20 polis ve asker örgüt tarafından kaçırıldı. Akıbetlerinden haber yok. Aileleri çaresiz ve perişan. Gelen her telefon, çalan her kapı ziliyle yürekleri ağızlarına geliyor. Başvurmadıkları yer kalmadı. Ancak ne seslerini duyan var ne de çocuklarını geri getirmek için çaba gösteren. Yetkililerden yardım istiyorlar.
Çözüm sürecinin bitmesinin ardından terör örgütü PKK yol kesme eylemlerinde yaklaşık yirmi asker ve polisi kaçırdı. Kaçırılma olaylarının üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen kaçırılanların akıbetleri hakkında hiç kimse bir açıklama yapmadı.
SOMUT CEVAP VEREN YOK
Geçen süreçte aileler perişan oldu. Kaçırılanların yakınları Başbakan Ahmet Davutoğlu ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yanı sıra AKP, CHP, HDP dahil bütün partilerin yönetici ve yetkilileriyle görüştü. Partilerin grup toplantılarına katılarak dertlerini anlattılar. Hiçbir yerden somut cevap alamadıklarını belirten aileler kamuoyunun ilgisizliğine isyan ediyor. “Toplumun gözünde onlar birer rakam ama bizim eşimiz, çocuğumuz, evlatlarımızın babası” diyen aileler, yetkililerin devreye girip örgütün elindeki asker ve polisleri kurtarmasını istiyor.
ÖRGÜT GÖRÜNTÜLERİNİ YAYINLADI
PKK’nın elindeki asker ve polislerin nerede tutulduklarına ve akıbetlerine dair bir bilgi yok. Kaçırılanlardan bir kısmının görüntüsünü 31 Aralık 2015’te yayımlayan örgüt diğerleriyle alakalı bugüne kadar hiç bilgi paylaşmadı. Belirsizlik ailelerin endişelerini daha da artırıyor. Ailelerin bu süreçte gitmediği kapı kalmadı. Acılı aileler çaresizliklerini, “Ya kendimize benzin döküp yakacağız ya da Kandil’e kendimiz gideceğiz” sözleriyle ifade etti.
1995’te Refah Partili vekil teslim almıştı
1995 yılında PKK tarafından kaçırılan askerleri geri almak için eski Van milletvekili Fethullah Erbaş PKK kamplarına iki defa gitmişti. 1995’te Ortaklar Karakolu baskınında kaçırılan askerlerin aileleri, çocuklarının kurtarılması için siyasi partilerin kapısını çalmışlardı. Ret cevabı alan aileler, en son Refah Partisi Van Milletvekili Fethullah Erbaş’la görüşmüşlerdi. Erbaş, o dönem Şam’da olan PKK lideri Abdullah Öcalan’a “Anaların gözyaşlarını durdur, bu erkekliğe sığmaz,” diye seslenmiş karşılığında “Erbaş gelirse askerleri bırakacağız” yanıtını alınca kamplara gitmişti. Ailelerle Cizre üstünden Şırnak’a, oradan Dohuk’a geçen Erbaş, askerlerin kendisine orada teslim edileceğini düşünürken, Zap Kampı’na gitmek zorunda kalmıştı. Erbaş, PKK kamplarına ilk gidişinde sadece anneleri gelen iki askeri geri alabilmişti. Erbaş, birkaç ay sonra kalan altı askeri teslim almak için yine Kuzey Irak’a gitmişti.
KENDİMİZİ Mİ YAKALIM
Polis memuru Sedat Yabalak 28 Temmuz 2015’te Diyarbakır Lice yolunda PKK’lı teröristler tarafından kaçırıldı. Yabalak’la ilgili tek bilgi 31 Aralık’ta PKK yayın organlarında yayımlanan görüntü oldu. Bu görüntü haricinde ailesi kaçırılan polisle hiçbir şekilde iletişime geçemedi.
ÇOCUKLARIMIN YANINDAN KAÇIRDILAR
Dokuz aydır eşinden haber alamayan Burcu Yabalak yaşadıkları duruma isyan ediyor. Eşinin çocuklarının ve kendi gözü önünde silahlı teröristler tarafından kaçırıldığını belirten Burcu Yabalak, “Bayram tatili dönüşünde güpegündüz yolumuz kesildi. Cüzdanındaki polis kimliğini görünce hemen arabadan indirdiler. Eşimi çalılıkların arasına doğru götürmeye başladılar. Yalvardım onlara, ‘Ne olur bırakın’ diye. Eşimi kaçıranlar Apo’dan mektup gelirse o zaman bırakırız dediler. Eşimin peşinden gitmek istedim sonra arabadaki çocuklarımın ağlama sesini duydum. Geri döndüm” ifadelerini kullandı.
Yalınayak peşinden koştum
Eşinin araçtan indirilmesinin ardından kendisinin de indiğini belirten Yabalak, “Araçtan o panikle indim. Eşimin ve onu kaçıranların peşinden bir müddet gidip sonra geri döndüm. O sırada yalın ayak çıktığımın farkında bile değilmişim. Temmuz sıcağında eriyen asfaltta yürüdüğüm için ayaklarımın altı yandı. Bu yanığı günler sonra fark edebildim” dedi.
KENDİ EVLATLARINI DÜŞÜNSÜNLER
Görüşebilecek herkesle görüştüklerini belirten Yabalak, “Aileler olarak herkese yalvardık. Artık daha ne yapacağız bilmiyorum. Artık Kandil’e, Kuzey Irak’a gideceğiz. Kaçırılan görevlilerin bazılarının babaları kendine benzin döküp yakmayı planlayanlar vardı. Zor vazgeçirdik. Sadece ölürsünüz sesiniz de duyulmaz, evladınız da bırakılmaz dedik” ifadelerini kullandı.
Kimsenin kendilerini anlamadığını belirten Yabalak, “Eşimi yanımda öldürmedikleri için şükrettim. Bizi anlamak için kendi evlatlarını düşünmeliler. Kendi evlatları sekiz aydır örgütün elinde olduğunu bilseler ne hissederlerdi. Üç tane küçük çocuğum var, yaşadığımız derin travmayı onlara hissettirmemek için elimden geleni yapıyorum. Beş dakika dahi uyusam kabus görüyorum” dedi.
İLGİSİZLİK BİZİ ÇILDIRTIYOR
Telefonunu yanından hiç ayıramadığını belirten Yabalak, “Psikolojimiz bozuldu. Her telefon çalışında insanının yüreği yerinden oynar mı, bizim oynuyor. Hele ekranda yabancı numara görünce o kısacık anda aklınıza iyi ve kötü her türlü şey geliyor. Bu şekilde yaşamak bizleri çok yıprattı” şeklinde konuştu.
Şehit edilse bu kadar içim yanmazdı diyen Yabalak, “Hiç bir şey yapılmaması beni çıldırtıyor. Ben eşimin bayrağa sarılı tabutuyla karşılaşmak istemiyorum. Bir şeyler yapma imkanı olup yapmayanlara hakkımı helal etmiyorum. Bizi ayakta tutan tek şey eşimin sağ haberi. Yılbaşında görüntülerini izledik” ifadelerini kullandı.
EVLADIMI KORUYAMAYAN SİYASİ İRADE SORUMLU
Astsubay Semih Özbey 18 Eylül 2015’te Tunceli Pülümür yolunda bölücü örgütmensupları tarafından kaçırıldı. Sekiz aydır örgütün elinde olan Özbey’in 31 Aralık’ta örgüt tarafından yayımlanan görüntülerde yer aldığı görüldü. Malatya Ticaret Borsası Başkanı Gürsel Özbey geçen süreçte ailecek perişan olduklarını belirtti.
DÜĞÜN YAPACAKTIK
Her kesimden her insanla görüştüklerini belirten acılı baba Özbey, “Yaşayan ölü olduk, eşim kanser tedavisi görüyor, oğlumu hasta annesini ziyarete gelirken kaçırdılar. 550 milletvekili bir saat çocuğundan haber alamazsa ne hisseder acaba? Benim çocuğumun suçu neydi? Devlet neden gerekli önlemleri almadı o yollarda? Çatışmada kaçırılmadı benim oğlum, devletin güvenliğini sağlaması gereken yolda kaçırıldı. Burada bir hata varsa sorumlusu siyasi iradedir” ifadelerini kullandı. Gürsel Özbey şöyle devam etti: “Çocuklarımızı bize sağ salim getirmek için kim elinden geleni yapmıyorsa iki cihanda da ellerim yakalarında olacak, biz aileler cehennem azabı çekiyoruz. Bu yaz düğün yapacaktık oğluma, her şey zehir oldu bizlere.”
ÇATIŞMADA KAÇIRILMADI
Oğlunun üç aylık askerken kaçırıldığını belirten Gürsel Özbey, “Tek erkek çocuğum o benim. Gerekirse artık Kandil’e biz gideceğiz. İnsanların can ve mal güvenliği yok artık. Benim çocuğum çatışmada kaçırılmadı. Devletin korumakla yükümlü olduğu yolda, seyahat esnasında kaçırıldı. Burada bir hata varsa bu siyasi iradenin hatasıdır” ifadelerini kullandı.
YETKİLİLER İÇİN BİRER RAKAMDAN İBARETİZ
Uzman Çavuş Sedat Vardar, 12 Aralık 2015’te açıköğretim sınavı için gittiği Şırnak’ta kaçırıldı. Yaklaşık beş aydır örgütün elinde olan Vardar’la alakalı hiçbir yerden en ufak bilgi alınamadı.
ÖLÜ MÜ SAĞ MI BİLMİYORUZ
Bingöllü Uzman Çavuş Sedat Vardar’ın eşi Aygül Vardar, “Kimse derdimizle dertlenmiyor. Kimlerle görüştüysek bir somut cevap alamadık. Yetkililere göre eşlerimiz birer rakamdan ibaret ama benim eşim, çocuklarımın babası, o rakamın karşılığı. Bu kardeşkanı dursun artık. Bizim durumumuz hepsinden beter, her gün ölüyoruz. Her telefon çalışında yüreğimiz hopluyor” dedi.
Eşiyle alakalı hiçbir duyum ve bilgiye ulaşmadıklarına dikkat çeken Aygül Vardar şunları söyledi: “Şehit olanlara Rabbim gani gani rahmet etsin, en azından şehit diyorsunuz bir mezarı var. Benim eşim ölü mü sağ mı, Allah rızası için ne olur bir sesini duyursunlar. Diğer kaçırılanlarla alakalı görüntü yayımlandı, en azından onların içi ferahladı, yaşadıklarını öğrendiler, seslerini duydular. Bizim beş aydır gözümüz, televizyonlarda, kulağımız telefonlarda kaldı.”
ÇOCUKLARIMLA PERİŞAN OLDUK
Dört çocuğuyla perişan olduğunu belirten Aygül Vardar, “Eşim kaçırıldığında bebeğimiz dört aylıktı, şimdi dokuz aylık oldu, artık baba demeye başladı. Çocukların psikolojisi bozuldu, altı yaşındaki kızım dışarı çıktığında kaçırılır mıyım korkusu yaşıyor. Beraberken bile beni de kaçırırlar mı anne diye soruyor kızım” şeklinde konuştu.
DÜĞÜN EVİ YERİNE YAS ÇADIRI KURDUK
Diyarbakır-Bingöl Karayolu’nda 24 Temmuz 2015’te kaçırılan Mardinli polis memuru Vedat Kaya’nın ailesinin de acılı bekleyişi sürüyor. Ağabeyinin düğün hazırlıkları için gittiği Muş’tan memleketi Mardin’e dönen polis memuru Vedat Kaya’nın içinde bulunduğu otomobil Lice yakınlarında durdurulmuştu.
Kardeş kavgası bitsin
Vedat Kaya’nın abisi Asaf Kaya, “Bir gün sonra kardeşimizin düğünü vardı Evimiz düğün evi olacaktı ama yapamadık, yas çadırı kurduk “ dedi. Bütün partilerle, sendikalarla ve STK’larla irtibata geçtiklerini belirten Asaf Kaya, “Kaçırılanların ailesi perişan. Artık bu kardeş kavgası bitsin” dedi.
Baba Şeyhmus Kaya, “15 sene çobanlık yaptım, bazı günler ekmek bile bulamadığımız oldu, herkes bizi biliyor. Oğlum okudu, polis oldu. Onu kaçırdılar. Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a rica ediyoruz. Bu savaşı bir an evvel durdursun ve çocuğumuzu kurtarsın” şeklinde konuştu.
İÇİMİZDEKİ YANGININ TARİFİ YOK
Erzincan’daki birliğine giderken 2 Ekim’de yol kesen PKK’lı teröristler tarafından Tunceli’de kaçırılan er Müslüm Altıntaş, altı aydır PKK’nın elinde. Örgütün 31 Aralık’ta yayınladığı görüntülerde yer alan Altıntaş’ttan o günden beri hiçbir haber alınmamış. Acılı baba Şevket Altınbaş çok zor günler geçirdiğini belirtti. Kendisinin KOAH hastası olduğunu maddi manevi çok zor durumda kaldıklarını belirten Şevket Altıntaş şunları söyledi: “Bu süreçte sıkıntıdan başka bir şey geçmedi elimize. Muhatabımız yok. İçimin nasıl yandığını Allah bilir. Ben hastayım, evimize bakan oydu.”
YÜZÜNE HASRET KALDIM
Yaşadıkları durumun tarifi olmadığına dikkat çeken Altıntaş, “Başına gelmeyen ne olduğunu bilmez. Ben çocuğumun yüzüne hasret kaldım, nerede ne durumda olduğunu bilmiyorum. Sağ mı değil mi, dönecek mi dönmeyecek mi bilmiyorum” ifadelerini kullandı. Yoksul bir aile olduklarını belirten Şevket Altıntaş, “Oğlum askere giderken 250 lirası vardı, baba 200’ü sen al size lazım olur dedi. Almadım cebine koy dedim. Sonra o gidince baktım çekmeceye bırakmış o parayı, bu beni öldürüyor işte” dedi.
KİMSE DERDİMİZLE DERTLENMİYOR
Van’da vatani görevini yaparken, bir arkadaşının düğün için izin alıp Erzurum’a gelen er Sedat Sorgun, 13 Ağustos’ta Diyarbakır-Bingöl karayolunu kesen teröristler tarafından Lice’de kaçırılmıştı.
Sedat Sorgun’un dayısı Muhammet Yaprak, dokuz aydır perişan halde olduklarını belirtti. Kimsenin dertleriyle dertlenmediğini belirten Yaprak akil adamların devreye girmesini istedi.
İÇİMİZDEKİ ACI DİNMİYOR
Yaprak, “Kaçırılma haberini duyunca yıkıldık. İnsanın inanası gelmiyor, acımız ilk günkü gibi taze ve yakıcı. Her yabancı telefon gelişinde içimiz tuhaf bir hal kaplıyor. Yılbaşında görüntüsünü yayımladılar, en azından sağ olduğunu öğrendik ama insanın içindeki ateş dinmiyor” dedi.
Yeğeninin aklından çıkmadığını belirten Yaprak, “Bizimkisi süresi belli olmayan bir ızdırap. Bütün yetkililerin kapısını aşındırdık. Ne olur evlatlarımız bırakılsın artık. Bizim bölüşemeyecek bir şeyimiz yok ” ifadelerini kullandı.
ÖLDÜYSE CENAZESİNİ VERİN SAĞSA SESİNİ DUYURUN
Geçen yıl temmuz ayında Trabzon’dan Şırnak’a tayin olan Jandarma Uzman Çavuş Ferdi Polat, Serdar Vardar ile birlikte 12 Aralık 2015 günü Açık Öğretim Fakültesi sınavı için gittiği Şırnak il merkezinden kaçırılmıştı. Mayıs ayında düğün hazırlığı yapan Ferdi Polat kaçırıldıktan sonra haber alınamadı. Cudi Dağı eteklerinde bulunan bir cesedin fotoğrafı aileye gösterildi. Fotoğrafın kardeşine benzediğini gören Ali Polat Şırnak’a gitti. Ancak ceset ortada yoktu.
İÇİMİZ KAN AĞLIYOR
Örgüt yetkililerine seslenen Ali Polat, “Eğer kardeşim öldüyse Allah rızası için cenazemizi bize teslim edin. Eğer sağsa ne olur sağ olduğuna dair bir sesini duyalım. Ölüp ölüp diriliyoruz, ailecek perişan olduk. Ne olduğunu kimse bilmiyor, kardeşim her gece rüyalarımıza giriyor. Günler nasıl geçiyor bir de bana sorun, kaçırıldığına mı yanalım, öldü iddialarına mı yanalım, ortadaki belirsizliğe mi yanalım? İçimiz kan ağlıyor, ne cenazemiz var diyebiliyoruz, ne kardeşim burada diyebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
ÇAREsizLİĞİN DİBİNİ YAŞIYORUZ
Ferdi Polat’ın Trabzon’da Acil 122 servisinde sağlık personeli olarak çalışan eşi HürriyetPolat eşinin kaçırılışını ve yaşadıkları süreci şöyle anlattı: “Haziran 2015’te nikah kıydık. Mayıs 2016 için de düğün planı yapıyorduk. Eşimin şark görevi çıktı. Astsubay olmak için sınava hazırlanıyordu. Doğu görevini bir yıl erken bitirip Ankara’daki okula geçmek için çabalıyordu. Ankara’ya geçince ben de yanına geçebilecektim. Ankara’da yuvamızı kuracaktık.”
Eşiyle en son kaçırılmadan yarım saat önce konuştuklarını belirten Polat, “Kendine dikkat et dedim. O da buralarda sıkıntı yok dedi. Yarım saat sonra tekrar aradım ama telefonuna ulaşamadım. Ertesi gün askeri yetkililer eşimin ailesine haber verdi” ifadelerini kullandı. Örgütün asker ve polis kaçırdığını daha önce duymadığını belirten Başkaya, “Çaresizliğin en dibini yaşıyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama düşüreni de yakıyor o ateşi görmezlikten geleni de yakıyor” değerlendirmesinde bulundu.
SİYASİLER EMPATİ KURSUN
Vatandaşların kaçırılma olaylarından ve doğuda yaşanan olaylardan haberinin olmadığını da belirten Polat, “Neler yaşandığını bilmiyorlar. Bazı yorumlar yapıyorlar ki içimizi kanatıyorlar. Dikkat etselerdi, teslim olacaklarına ölselerdi, onlar da onlardandır o yüzden gitmişlerdir şeklindeki sözleri, yorumları duymak acımızı arttırıyor. Bu onların elinde olan bir şey değildi ki. Bu süreçte bizleri teselli edecekken, destek verecekken bu şekilde konuşulması bize bir acı daha yaşatıyor. Tek istediğimiz empati, siyasilerin ve bu konuda bir şey yapabilecek isimlerden tek istediğimiz empati, vicdan, merhamet. Kendilerini bizlerin yerine koysunlar. Kendi annelerini, çocuklarını, evlatlarını düşünsünler, onların başına böyle bir iş gelse ne yaparlardı” dedi.
112 Acil serviste çalıştığı için üç defa şehit cenazesinde görev aldığını belirten Polat, “Bu olayı yaşamadan önce ben de bir asker eşi olarak kendimi onların yerine koyuyordum. O an eşinizle ufak bir küskünlüğünüz olsa hemen bir sesini duymak istiyorsunuz” ifadelerini kullandı.
ÖZGÜR DÜŞÜNCE GAZETESİ