AKP iktidarının İsrail politikası “rüzgârgülü” gibi…
Hiçbir temel ilkesi yok. Söylemde kabalık, uygulamada çıkarcılık ön planda…
Rüzgâr ne taraftan güçlü eserse o yöne dönüyor.
***
Hatırlarsanız, 2004’te o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a, Amerikan Yahudi Kongresi tarafından “Üstün Cesaret” ödülü verildi.
Ardından Türkiye, arabuluculuk yaptı ve Pakistan’ın tarihinde ilk kez İsrail’i tanımasını sağladı.
Özgüveni artan Türkiye, Suriye ile İsrail, Hamas ile İsrail arasında da arabuluculuğa girişti… Olmadı!
***
İsrail, Gazze’de Hamas’ı vurdu.
Erdoğan, o dönem tam 12 kez İsrail için “terör devleti” ifadesini kullandı.
Sonra Davos yaşandı…
İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e, “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” dedi.
Ardından Mavi Marmara vuruldu… İpler iyiden iyiye koptu.
***
“Ortadoğu’nun lideri” olma hayali kurmaya başladı, Türkiye.
İsrail karşıtı sert söylemlerle Arap sokaklarının desteğini kazanmaya çalıştı.
İsrail, “stratejik müttefik” iken “stratejik düşman” haline geldi.
***
Türkiye’de de İsrail düşmanlığı körüklendi.
Gezi ve 17 Aralık’ın arkasında İsrail’in olduğu ileri sürüldü.
“Paralel paranoya” başlayınca, “İsrail uşağı, MOSSAD casusu” denilerek Cemaat de itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
***
Ne var ki, Suriye’de işler sarpa sardı.
Mısır’da, Irak’ta, Libya’da, hatta Filistin’de siyasi hesaplar ters yüz oldu.
ABD ve AB de kapıları kapatmaya başladı.
Rüzgâr artık tersten esiyordu…
***
2004’te olduğu gibi, uluslararası camiada yeniden “meşruiyet” krizi yaşamaya başladılar.
İç politikada da halkın desteğini alamadıkları, her alanda özgürlükleri baskı altına almaya çalışmalarından apaçık ortada…
***
Ektikleri öfke tohumlarını unutup, “can simidi” olarak yeniden İsrail ve Musevi lobisine sarıldılar.
İsrail ile ‘gizli’ pazarlıklar yürütüldü. Lobilere paralar ödendi.
“İsrail ve Türkiye dost ülkelerdir”, “İsrail’e ihtiyacımız var” itiraflara gelmeye başladı.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Amerika’daki Musevi örgütlerin temsilcileriyle önceki gün görüştü.
Görüşmeye, Erdoğan’a “Üstün Cesaret” ödülü veren, İsrail ile ilişkiler gerilince geri isteyen Musevi kuruluşu da katıldı.
Bilindiği kadarıyla o ödül hiç iade edilmedi.
***
Kaderin garip cilvesi…
Masum insanları en ağır hakaretlerle “İsrail’in uşağı” olmakla “casuslukla” suçlayanlar, şimdi İsrail ve Musevi lobisinden medet umuyor.
“Siyasal İslamcılar” boş söylemlerle dış politikanın yürümeyeceğini gördü ama ülkenin diplomatik itibarını “rüzgârgülü” gibi istikrarsız hale getirdiler.