Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti dolayısıyla, bir grup taraftarı,“#WeLoveErdogan” başlıklı sempati mesajları yayınlamaya başladılar. Bu mesajlar, yoğunluğuna göre, Twitter’da Trend Topic oluyor. Yani, birinci sırada yer alıyor. Ama gayretler boşa gitti. Twitter, sahte hesaplardan geldiği kanaatiyle, söz konusu hashtag’in yayılmasını engelledi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, engeli, “küresel operasyonun bir yansıması”olarak değerlendirdi. Bütün dünya el ele vermiş, Tayyip Erdoğan’ı devirmeye çalışıyor! Hatta, Bozdağ’a göre, Avrupa Konseyi de işin içinde. Zira, Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesini (Cumhurbaşkanı’na hakaret maddesi) mesele yapıyor. Venedik Komisyonu’nun bu konuda bir rapor hazırlaması da küresel komplonun parçası!
Bir de ne görelim… İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesinin Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasıkararı vermesin mi! Anayasa Mahkemesi, meseleyi inceleyecek, ama, bunca baskı varken, Adalet Bakanı küresel bir komplodan şikâyet ederken, AYM, nasıl çekinmeden, korkmadan bir hüküm verebilir? “Hakareti düzenleyen madde anayasaya aykırı; basın özgürlüklerini yeterince gözetmiyor” dese, AK Parti ve AKSaray, onları hemen damgalamaz mı? Sadece “paralel”demekle de yetinmezler, küresel bir komplodan söz edildiğine göre, “casus”yaftası bile yapıştırabilirler.
Bekir Bozdağ, selefi Sadullah Ergin’in özelliklerine sahip biri değil. Ergin’in, Ergenekon davaları döneminde, “Adil yargılama sağlansın, yaygınlaşan tutuklamalar engellensin” diye, nasıl yoğun bir gayret içine girdiğine hepimiz şahittik. Bekir Bozdağ ise bu sözleriyle, hâkimlere mesaj veriyor; onları baskı altına alıyor. Ya “Cumhurbaşkanı’na hakaret edildi” diye gazetecileri cezaevine tıkacaksınız… Ya da “paralel suçlamasıyla” ve “küresel komplonun bir parçası sıfatıyla” siz cezaevine gireceksiniz…
Şu anda, hâkimlerin ve savcıların hapishanede olması, böyle bir gözdağından endişe duyanları haklı çıkarıyor. Ama gene de derim ki, kararınızı verirken ey hâkimler, evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda hareket edin. Bugünler geçecek, evlâtlarınıza, onların iftihar edebileceği bir miras bırakın.
“ERDOWİE, ERDOWO, ERDOGAN”
Almanya’da, Extra3 programında “Erdowie, Erdowo, Erdogan” adlı bir mizah klibi yayınlandı. Bunun ardından, Alman Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak uyarıldı. Aslında bu da başka bir mizah klibinin konusu olabilir.
Programın sunucusu Christian Ehring, Alman Der Spiegel dergisine konuştu. Böyle bir olaya ilk defa şahit olmamışlar. Eski İran dini lideri Humeyni’nin eleştirildiği Rudi Carrel’in programına da İran aynı şekilde tepki göstermiş. Belki bir adım daha öte; o tarihte konsolosluğu kapatmış ve İran’dan Almanya’ya uçuşları yasaklamış. Sevinelim… Humeyni’nin İran’ından bir gömlek üstünüz.
Tabii böyle bir müdahale olunca, hadise daha da büyüdü. Bütün Alman televizyonları o klibi yayınladı. Erdoğan’ı Almanya’da “ayın elemanı” seçtiler. Klip ise, 2 milyon 700 binden fazla izlendi.
Almanya’dan basın özgürlüğünü vurgulayan açıklamalar geldi. Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü aynen şöyle dedi: “Almanya ile Türkiye’nin paylaştığı tüm çıkarlara rağmen, basın ve ifade özgürlüğünün bizim için müzakere edilemez olduğu bilinmelidir.”
Bu sözlerin tercümesi şu aslında: Suriyeli mülteciler dolayısıyla bazı hatalarınıza göz yumuyoruz ama, işi fazla uzatma. Basın özgürlüğüne dokundurtmayız.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Almanya’ya ders vermek istedi; lâkin Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün ağzından dersini aldı.
Extra 3 programı tarafından yayınlanan şarkının sözleri şöyle: “İsraf içinde yaşıyor kendisi / Boğaziçi’nin efendisi / Basın özgürlüğünden boğazı şişer / Ondan, hep atkı ister / Onun istemediğini yazan bir gazeteci varsa inan / Ertesi günü tutuklatır Erdoğan / Erdowie, Erdowo, Erdogan” (Şarkının devamı var. Onu internetten okuyabilirsiniz.)
HAYIRSEVER BOYDAKLAR
CHP’yi kutlamak istiyorum. Hacı ve Memduh Boydak ile görüşmek üzere, cezaevine bir heyet gönderdi; onların sesinin duyulmasına vesile oldu.
Türkiye’nin yüz akı işadamları tutuklanıyor… Çıt yok! Herkesin üzerine ölü toprağı serilmiş sanki. Korku dağları bekliyor…
Neymiş efendim… Uydurdukları ve FETÖ diye isimlendirdikleri bir terör örgütüne Boydaklar finans sağlıyormuş! Gülen Cemaati, size göre “terör örgütü”… Benim gözümde, okul açan, muhtaç duruma düşen kişilere yardım eden, bu gayretlerini küresel çapta yürüten bir yapı. Hayırseverlik tartışmasına girersek, Rıza Sarraf’a göre çok daha “hayırsever” olduklarını söyleyebilirim.
Boydaklar, Cemaat’e yakın kuruluşlara da katkı sağlamış, başkalarına da. Birçok hastane, okul, aşevi yapmışlar; cemevinden Süryani kilisesine kadar maddi destekte bulunmuşlar; Suriye’den göçenlere, depremzedelere sahip çıkmışlar. Hatta o çok tartışmalı Deniz Feneri’ne bile yardım etmişler.
Bu dönem gelip geçecek. Herkesin hayrı da, zulmü de daha iyi görülecek.
ENDİŞELİ BEKLEYİŞ
Bugün Çağlayan Adliyesi’nde Can Dündar ve Erdem Gül’ün duruşması var. Eğer 14. Ağır Ceza Mahkemesi, bir önceki kararında direnir ve tutuksuz yargılamaya devam ederse, Türkiye’nin daha güzel bir geleceğe doğru yol aldığı hususunda ümit besleyebilirim. Ama savcının, sözde ek delillerine dayanarak, Anayasa Mahkemesi’nin “gazetecilik faaliyeti” demiş olmasına rağmen, yeni bir tutuklama kararı çıkarsa, ülkenin üzerine çöken sis biraz daha yoğunlaşır. Karanlık daha kesif bir hâl alır.
Zira hepimiz Tayyip Erdoğan’ın tahliyeden sonra sarf ettiği o sözleri hatırlıyoruz: “Bu olayın ifade özgürlüğüyle yakından, uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanına bugünkü göreviyle burada her türlü saldırı vardır. Basın mensubu, yazılı, görsel, kalkacak Cumhurbaşkanına, Başbakana istediği gibi saldıracak, istediği gibi, onunla ilgili iftira oyunlarının içerisine gerecek, biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Ben Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı kabullenmek durumunda değilim. Bu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. Aslında mahkeme kararında direnebilirdi…”
Eğer 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden tutuklama derse, kimse, bunun adil bir karar olduğu hususunda ikna olmaz. Herkes, “Erdoğan’ın gözdağına boyun eğdiler” der. Üstelik bütün Türk yargısı da yeni bir darbe yemiş olur.





