Bundan bir, bilemedin bir buçuk yıl önce Zaman’a ve diğer kurumlara el konulsaydı zil takıp oynardın.
Seçim akşamlarında olduğu gibi Aktroll destekçilerinle beraber gazetelerin önünde sevinç çığlıkları atardın, biliyoruz. Ama bak çok istediğin bir şey gerçekleşti, senin için buruk.
Düne kadar beraber oturduğun insanlar TOMA’larla, gazlarla haşat edildiği için değil burukluğun, merak etme, biliyoruz. Ya da kaldırımda sessizce dururken aniden polisin gaz bombası ve plastik mermi yağdırdığı insanlara da üzüldüğün yok.
Yüzü kanlar içinde kalmış kadını gördüğünde hissettiğin “aman ya cemaate malzeme vermeseniz”den öte değil. Aynen eli kelepçeli kadınları görünce “Keşke bu görüntüler verilmeden bu işler yapılsa” dediğin gibi.
Bütün yapılan haksızlıkları bir şekilde vicdanında tevil edebiliyorsun. Bunun için insafsız da olsa epey malzemen var.
‘Ama cemaat’le başlayan cümle portföyün şimdiye kadar yazdığın yazılardan daha uzun. Yine de için rahat değil, o tahmin edilen sevinç yok içinde, sebebini anlatayım sana:
1“Devlet içinde devlet olmaz” ambalajı ile sureti haktan başlayıp başka hesapların görüldüğü cadı avına verdiğin destek, artık sokaktaki insanların derdest edilmesine kadar gitti.

Komşun, akraban gidiyor. Sesini çıkaramıyorsun. Masum olduklarını gayet iyi bildiğin işadamları, gazeteciler, ev hanımları hapse atılıyor. Keşke hepsi yok olsa da vicdanını rahatsız eden kimseyi görmesen ama bu pek mümkün değil.

2 Her muhalif ses kısıldığında senin omuzlarına bir yük daha biniyor. Eskiden olsa iki üç köse yazarına cevap yazar, aferini alırdın. Şimdi tek kale maç. Göze girmek için polemikten çok daha fazlasını yapman lazım. Mahalleye sonradan gelen yabancı tiplerin yalakalığını görünce çok gerilerde kaldığını hissedip stres yaşaman da boşuna değil.
“Beyefendi yazımı gördü mü?” diye telefon ettiğin saray soytarılarına da yaranman gerekiyor artık. Kendi içinizde bile çatlak bir ses çıktığında nasıl akbabaların saldırdığını görünce kendini iyice kapana sıkışmış hissediyorsun.
3 Gidişatın kötü olduğunu görüyorsun ya da hissediyorsun. Artık bir adamın hırslarının, ihtiraslarının yeni Türkiye diye sunulduğundan şüphen yok ama akarken küpü doldurmak işine geliyor. Su akana kadar gazeteden, belediyelerden, teşkilatlardan doldur doldurabildiğin kadar.
Arada bir aklına gelmiyor değil gemi kayalıklara çarpmadan atlamak ama nereye atlayacaksın, seçeneğin yok. İstikbal kaygısı yüzünden için içini yiyor. Düne kadar Akbil bastığın günlere dönmezsin merak etme ama bu kadar ah aldığın dünyada 10 evin olmuş kaç yazar? Huzur başka bir şey değil mi?
4 Suriye meselesinde ne kadar çuvalladığımızı, IŞİD belasından mülteci sorunlarına kadar ne kadar yanlış yapıldığını yazamıyorsun, çözüm süreci denen, kimsenin aslında ne olduğunu bilmediği şeyin sonucunda nasıl ülkenin sokaklarında çatışmaların yaşandığı bir yer haline geldiğine dair iki laf edemiyorsun. Ankara’nın göbeğinde 5 ayda 3 kez bomba nasıl patlar soramıyorsun. Başkanlık diye aslında ne istendiğini de anlamayacak kadar ahmak değilsin.
Düne kadar yıldızı parlayan ülkenin artık alay konusu olduğunu sen de okuyorsun ama hemen unutman gerekiyor. Peki, n’apıyorsun? İşin kolayını; vur Demirtaş’a, vur Kılıçdaroğlu’na, vur cemaate…
5 “Ben eskiden daha iyi Müslümandım” demek seni çok üzüyor. Bir umre patlatayım, biraz temizleneyim desen de ‘şu geçsin bu da geçsin öyle’ deyip bir türlü onu da yapamıyorsun.
İslamcı bir hükümetin 13 yıldır yönettiği ülkede yaşanan tecavüzlerin, sapıklıkların, hırsızlıkların, soygunların hesabının senden sorulması büyük bir haksızlık değil mi? Senin ne dahlin olabilir ki?
Sevgili yandaş, Türkiye felakete doğru gidiyor.
Umutlanmak için tek bir neden yok.
Tarih göstermiştir ki bu tür despotik yönetimler yakıp yıkmadan enkaz bırakmadan gitmiyor.
Partiler gelir geçer ama camialar kalır. Zulüm görür ama cemaat bitmez. Masum insanların ahları üzerine kalır. Beyefendiden korkuttuğun kadar Allah’tan korkmayı dene, köprü öncesi son çıkış geçti geçiyor.
Kaynak: Levent Kenez -Meydan Gazetesi