Evet, maalesef öyle.
Kimsenin birbirini kovalayan rezaletleri görmeme lüksü kalmadı artık.
İçten çürümüş, kontrolü artık kaybetmiş, çaresiz kaldıkça paniklemiş, panikledikçe sertleşmiş bir siyasi parti, akla hayale gelmeyen hukuk tanımazlıklarla ülkenin dört yanını parça parça abluka altına almaklameşgul.
Abluka altına alınan; adalete inançtır, huzurdur, serbestçe fikrini söyleme hürriyetidir, mülkiyet hakkıdır, can güvenliğidir, sisteme olan inançtır, medeni cesarettir.
İnsan hayatının ta kendisidir.
Bir parti varlığımızı, çocuklarımızın geleceğini, ülkenin menfaatlerini, itibarını abluka altına almış vaziyette.
Lütfedip başınızı çevirirseniz gerçekleri göreceksiniz.
Güneydoğu’ya bakın.
Orada kan gövdeyi götürürken, insan hayatlarının basit istatistiklere, sayılara indirgendiğini farkedeceksiniz.
Son resmi açıklamalara göre sadece Sur’da iki buçuk ayda 44 güvenlik görevlisi, 186 PKK’lı ölmüş. Cizre’de bugüne kadar ‘654 teröristin etkisiz hale getirildiğini’ de öğreniyoruz ve ilçede habire bir yerlerden toplu cesetler çıkmaya devam ediyor.
Son üç günde çevre ilçelere 100’den fazla cenaze gitmiş; STK’ler ölüler hangi ailelere ait, başka kimler kayıp, kim öldü kim kaldı anlamaya çalışıyorlar.
Türkiye Kupası çeyrek finalinde ‘çocuklar ölmesin, maça gelsin’ diye pankart açtığı için TFF Disiplin Kurulu’na bir futbol takımının cezai tedbir istemiyle sevkedildiği, ‘barış’ diyen akademisyenlerin topluca sorgu odalarına alındığı, ortaçağın engizisyon günlerine geri savrulmuş bir ülke burası.
Sendika toplantısında hükümet sert dille eleştirildi diye, ortada şiddetin ş’si yokken, toplantıya katılanlar hakkında topluca ‘hakaret’ soruşturması açmanın çare olarak görüldüğü bir ülke.
Az buz değil, Bingöl’de merkezi emir üzerine tam 600 polisin sokaklara çıkarak 12 Eylül’e yakışır formatta bir kimlik kontrolü, GBT denetimi vs. ile bir başka ‘ilk’e imza attığı bir ülke.
Orası burası hiç farketmiyor artık, abluka kültürü her yere er geç yayılacaktır.
70 yaşını geçmiş, etliye sütlüye karışmayan, saygıdeğer bir hanımın İstanbul’un orta yerindeki şahsi mülküne girip çıkmasının, eş dost tarafından ziyaret edilmesinin yetkiyi nereden nasıl aldığı belli olmayan bir özel güvenlik gücü tarafından engellendiği, mülkiyet hakkının paspas yapıldığı bir ülkeye dayatılmış olan bu ‘yeni düzen’, vatandaşın zorbalık ablukası altına alınması değilse nedir?
‘Yapmayın etmeyin’ diyen vicdanlı vatan evladı, sanatçı Mahzun Kırmızıgül‘ün anında hain ilan edildiği,ortaçağ usulü aforoz yediği bir ülkede, emin olun çok yakında sadece Kürtler, Aleviler, solcular, gazeteciler, savcılar veya ahlak sahibi dindarlar değil, bilaistisna her vatandaş, devletin nezdinde ‘gerektiğinde ezilecek böcek’ muamelesi görecektir.
Başınızı çevirmeyin.
Bir ‘topyekun abluka zihniyeti’, şuurunu kaybetmiş bir parti üzerinden bu ülkeye kabus gibi çökmektedir.
Anlayın.
Hayatlar, kimlikler, onur, özgürlükler, toplum zeminini düzenleyici demokratik kurallar, temel haklar, barış içinde bir arada yaşama hayalleri, üniversiteler, iş dünyası, medya, yargı, ne varsa abluka altındadır.
Saygın hukukçu, adalet eski bakanı Hikmet Sami Türk‘e kulak verin, o bile yeter:
“Hukuk tarihimizde yaşanmamış bir baskı var. Öngörülmedik, tahmin edilmedik bir siyasi baskı var. Süreç o kadar kötü ki, askeri darbe dönemlerinde bile hâkim ve savcılar üzerinde böyle baskı görülmedi.”
“12 Eylül’de, 28 Şubat’ta bile bugünkünden daha cesurca hukukun üstünlüğü ve demokrasi savunulabilmişti. O günlerde iyi duruş sergileyen pekçok insan bugün aynı duruşun çok gerisinde. Özellikle hukukçu akademisyenlerin bilim adamı objektifliğini sürdürmesini beklerdim. Bu da bir bakıma darbe dönemlerinden daha ağır bir süreç yaşandığının kanıtıdır.”
Haber Kaynağı: Özgür Düşünce





