Haberdar sitesinden İlhan Tanır’ın köşe yazısı;

Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, bir süredir en güçlü ve alternatifsiz müttefiği olan ABD’ye edilmedik laf bırakmıyor.

Normal şartlar altında bir müttefik ülkenin liderinin, ‘’Eyy Amerika’’ diye çıkışması, onu Suriye’de ‘’kan gölü’’ bir politikaya sahip olmakla suçlaması ve yer yer aşağılayarak hitap etmesi müttefik ülkeler arasında bir diplomatik kriz çıkarmalı. Türkiye Amerikan Büyükelçisini çağırmakla böyle bir kriz izlenimi verse de ABD pek oralı olmuyor.

Bir İsrail, Fransa veya İtalya sınıfı müttefik ülke liderinin Erdoğan’ın günlerdir Amerikan başkanına ve yönetimine yönelttiği suçlamaları kullanması, Washington’da ciddi yankı bulur, önde gelen gazetelerde gündemin başına yerleşirdi. Bu durum Beyaz Saray basın toplantısında da büyük yer kaplardı. Erdoğan’ın Gezi’den beri çılgın sözlerine bağışıklık kazanmış Amerikan basını, yönetiminin bu ağır sözlerin üstüne çokça düşmediği görüldü. Televizyon haber programlarına Erdoğan sözleri yansımadı dahi. Beyaz Saray basın toplantısında da sorulacak değerde bulunmadı.

ABD Dışişlerinde ise konu Pazartesi’nden beri konuşuluyor. Karşımızdaki ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcülerinden, tecrübeli isim Mark Toner, Ankara’dan gelen ağır sözlere karşı mümkün olduğunca alttan altmaya gayret gösterdiği görülüyor.

ABD’nin PYD’nin PKK ile bağını bilmemesi imkansız. Ama Suriye’de IŞİD’e karşı başka güç olmadığı için Suriyeli Kürtlere eli mahkum.

2016 Başkanlık seçim adaylarının her iki partiden toplam 9-10 adayının şimdiye kadar anlaştığı pek az dış politika konusu bulunmakta. Bu çok nadir anlaşılan konuların başında IŞİD ile mücadele eden Kürtlere silah başta olmak üzere her türlü desteğin artırılması politikası olduğu görülüyor.

ABD’ye ortadoğu bölgesinden hemen hemen hiç bir iyi haberin gelmediği özellikle son 2-3 yılda, Kürtler IŞİD ile mücadeleleri ile averaj Amerikalıların bile beğenisine ulaşan tek iyi haber görünümündeler. Ayrıca Ruslar, adeta köşe başında Suriyeli Kürtleri baştan çıkarmak için cilve yapıyor. Moskova’da PYD resmi temsilcilğini,‘’Rojova Özerk Yönetimi’’ adı altında açılmasına izin verdiler. Washington ise Salih Muslim’e halen vize veriyor değil.

Suriyeli Kürtlerle Çıkmak İsteyen Çok

Cenevre’ye gidip, konferansa katılamayan PYD eşbaşkanı Salih Müslim’in ve PYD’nin gönlünü almak için hemen ertesinde PYD’ye temsilci göndererek, desteğini artırma gereği duydu Washington. Ortadoğuda hemen her konuda Rusların bir veya iki adım gerisinden gelmeye alışık Washington, Suriyeli Kürtler konusunda Ruslardan geri kalmak istemiyor.

ABD’nin PYD’ye sırtını dönmesi demek, şu dönemde PYD’nin Rusya’ya hızlıca yaklaşması demek olacak zaten. Bu Türkiye için pek ideal bir durum olmasa gerek aslında.

ABD ile kapılar çarpılıyor

Amerikan yönetiminden üst düzey bir yetkili, Erdoğan’ın bu meydan okumalarına ABD’nin bunca sessizliğini şöyle açıklama yoluna gitti: ‘’biliyoruz ki PYD’yi PKK ile eş bulan bir Türk hükümeti var. Onlar için Afrin ile Kobane’nin birleşmesi, PKK ile ortak olan bir örgütün pratikte yeni toprak kazanması demek. Bu da gelecekte kurulacak bir Kürt devletinin temeli olarak görüyor.’’ Bundan dolayı da Ankara’nın kızdığına inanıyorlar.

Bu kadar ağır tepkiler, sözler ve meydan okumalara rağmen Beyaz Saray açıklama yapmayı bırak, gönderdiğim sorulara cevap vermek ihtiyacı dahi hissetmedi. Dışişlerine pas etmeyi uygun gördü. Toner de ABD’nin Türkiye ile Suriye Kürtleri üzerinde ‘’anlaşamadığını,’’ duruma ‘’farklı gözlerle baktığını,’’ ‘’PYD ile PKK arasında bir bağ görmediğini’’ ve ‘’PYD ile PKK arasında çok açık bir fark olduğunu’’ sonuna ‘’nokta’’ kelimesini ekleyerek tekrar ede ede söyledi.

Putin ile Mücadele Kötü Gidiyor

Erdoğan diğer taraftan Putin ile girdiği mücadelede Suriye içinde çok açık bir yenilgiye doğru gidiyor. Elleri kolları bağlanmış halde son dört yılın Suriye politikasının üstüne hergün bombaların yağmasını sadece seyrediyor. (Bir uçak düşürmenin maliyetinin bu kadar olacağını gerçekten hesap etmiş miydi Erdoğan?)

Ayrıca Erdoğan rejimi ABD’den K.Suriye’de Rusların bu saldırganlığına bir hal çaresi beklerken, bu hamlenin pek geleceğe benzemiyor. Suriye’deki bu politika yenilgisi uzak illerde değil bizzat kapı dibinde meydana geldiği için, bu yenilginin neticesi olarak on binlerce yeni göçmen Türkiye’ye geliyor ve Erdoğan rejimini de daha da büyük bir yük biniyor.

Kendi Ordusu ”kral çıplak” dedi

Aynı gün, Hürriyet’e konuşan Türk Silahlı Kuvvetleri yetkilisi, tüm Türkiye’nin okuduğu gibi, Suriye’ye Türk askerinin bir BM kararı olmadan ayak basmayacağını ilan ederek, bunun da Rusya’nın oluruna muhtaç olduğunu hatırlatarak, Erdoğan’ın daha birkaç gündür kullandığı ‘’Suriye’ye ordu yürütme’’ blöfünü eliden alıp, yere çaldığı görülüyor.

AB ile ilişkiler de pek fena

Kısaca aynı günlerde hem ABD hem Rusya ile arasını bozan, yeni sızan dokumanlarla AB ile de iletişiminin de pek sağlıklı olmadığı ortaya Erdoğan’a kendi ordusu da ‘kral çıplak’ dedi.

Bir Washington kaynağının söylediği gibi ‘’appears that Erdoğan is boxed in.’’

10 Şubat Çarşamba günü bu psikoloji ile Muhtarlara konuşan Erdoğan ABD’ye karşı daha ağır sözler söyleme yoluna gitti.

İçeride Arınç grubunun ayaklanması ile sarsılan Erdoğan, dışarıda da nefes alamıyor.

Son umut Amerikalı Yahudiler liderler mi?

Erdoğan böyle nefessiz kaldığı bir dönemde İsrail ile ilişkileri düzetlme yoluna gidiyor. Yıllardır anti-semitizm ile oynaşan, apaçık antisemitik yayınlar yapan, ona buna İsrail ve Mossad ajanlığı yakıştıran, Hitler güzellemeleri yapan gazetelerin en büyük destekçisi Erdoğan, başı kipalı Amerikan Yahudi liderlerini en üst düzeyde ağırlıyor.

Bunların içinde, Filistin karşıtı olarak ün yapmış sağcı, muhafazakar Netanyahu’ya çok yakın Amerikan-Yahudi lobisi AIPAC’in temsilcisi dahi olduğu ortaya çıkıyor.

Erdoğan, Amerikan Yahudi liderlerinin kendisini kurtaracağını mı ümit ediyor?

Washington’dan görülen o ki Erdoğan’ın çok çabuk bir zamanda oyunun dinamiklerini değiştirmesi gerekiyor.

Bunu yapabilir mi bilmiyoruz ama denemesi gerekiyor.

İLHAN TANIR / HABERDAR