Suriye bugün tam anlamıyla tüm Batı’nın satranç tahtası haline gelmiş durumda. Türkiye’ninde askeri müdahale edeceği söylentilerinde ayyuka çıktığı bugünlerde 6 yıldır süren iç savaş boyunca başlangıçta en aktif ülke konumunda olan Türkiye bugün tam anlamıyla dış kapının mandalı durumuna düştü. Suriye’ye müdahale etmeye hazırlanan Suud askerlerinin bile Türk topraklarında konuşlanacağı söylentileri tepkileri fazlasıyla çekiyor. Çünkü bir zamanlar rol model olan Türkiye stratejik derinliğinde boğulmuş durumda.

Rusya, Suriye ile yaptığı güvenlik anlaşması sonrasında Suriye’ye yapılacak her türlü saldırıya kendilerinin müdahale edeceğini açıkladı. Suriye topraklarında İran’lı generaller ve askerlerle rejim adına savaşıyor. Türkiye ise istediği hiç bir sonucu elde edemediği gibi gelen mültecilerin tüm dertlerini üstlenmek zorunda kaldı. Üstelik bunu da Avrupa Birliğinin bir sürü şart koyduğu 3 milyar Euro karşılığında.

Suriye’de ilk savaş başladığında herkesin gözü Türkiye’nin üzerindeydi. Hatta Arap baharı başladığında tüm kuzey Afrika ve Ortadoğu’da rol model olacak gibi gösteriliyordu. ancak bugün hem Ortadoğu’da hem Kuzey Afrika’da İran egemenliği had safhaya ulaşmış durumda. Türkiye son yıllarda attığı her adımda bir hataya düşerken, İran kademe kademe Türkiye’nin bıraktığı boşlukları dolduruyordu. Üstelik özellikle Ortadoğu’da bunu tek bir adam üzerinden başarıyordu. Kasım Süleymani isminde ki İran’lı general Suriye ve Irak başta olmak üzere İran hakimiyetini ilmek ilmek işlerken Türk yetkililer masa başında nutuk atmaktan öteye gidemiyordu.

Kimdi bu Kasım Süleymani?

Burada iki kişi çok ünlüdür; Kâsım Süleymâni ve Polat Alemdar. ama maalesef Polat Alemdar gerçek değil.”

Erbil’li bir siyasetçiye atfedilen bu sözler aslında Ortadoğu’da yaşayan insanların kimleri istediği ama gerçekte kimlerle muhatap olduklarını görme açısından oldukça manidar bir gerçeği ifade ediyor. Yılların fenomen dizisi Kurtlar Vadisi ile yetişen nesilin sanal bir kahramana bu denli bağlılığı ayrı bir yazı konusu olsa da bölge halkının gerçeklerle yüzleştiğinde karşısına çıkan isim ise Kasım Süleymani oluyor.

Yakın tarihte belkide bir daha hiç örneğine rastlanmayacak şekilde ilkokul mezunu Korgeneral sıfatını taşıyan biridir Süleymani. Sıradan bir inşaat işçiliğinden askerliğe geçişi ile  başlayan serüven “Kudüs Gücü Komutanı ” olarak devam etmekte. Hakkında, BBC’den Al-Monitora, Al jazeere’den New Yorker dergisine kadar özel haber yapılan bir insan Kasım Süleymani…

İran Irak savaşında yıldızı parlayan ve bir süre sonra İran dini lideri Ali Hamaney’in özel operasyon adamı olacak seviyeye gelen bu İranlı general elbette adını en çok Ortadoğu’ya şekil verme çabaları ile tanınıyor. Yalnız bir başka tanınma şeklide hakkında belki de onlarca kez vuruldu öldü haberi olmuştur. Geçtiğimiz günlerde Aksiyon dergisinde yine bu haberi görünce ” Bu kaçıncı oldu artık kimse saymıyor” şeklinde bir tepki vermiştim. Gerçekten de öyleydi, defalarca vuruldu öldü iddiaları dolaşmış hatta bir gazeteci tarafından bizzat kendisine ” Hakkınızda öldü iddiaları var ne diyeceksiniz” diye sorulmuş biridir.

Ortadoğu’ya şekil vermesinden bahsetmiştik. İran Irak savaşından sonra özellikle Lübnan bölgesinde kendisine bağlı Şii milislerle beraber operasyonel faliyetlerde bulunmaya başlamış ardından, stratejik zekası ile bir süre sonra ABD’nin Irak temsilcileri ile masa başında İran adına pazarlık yapacak bir konuma gelmiştir. Suriye, Irak, Lübnan, Afganistan, Tacikistan gibi bölgelerde ayak basmadık yer bırakmadım ifadesi yine kendisine aittir. Hatta Suriye’de operasyonlara başlamadan önce bizzat Putin tarafından Moskova’ya davet edilmiş ve Rusya’nın Suriye operasyonları hakkında birifinglerde ve planlamalarda bulunduğu söylenmekte. Zaten Suriyeye geldikten sonra Esed rejimi adına süreci tersine çevirmeyi başarmış biridir. Muhaliflerin ele geçirdiği pek çok şehiri Suriye ordusu Kasım Süleymaninin sayesinde tekrar geri alabilmiştir. Yaklaşık 15 bin kişilik bir kuvvet ile Suriye’de tüm dengelerin değişmesini sağladı.

Öldü konusuna gelecek olursak 24  Kasım’da Halep kırsalında vurulduğu iddia edildi hatta vuran Ahraruş Şam militanına ödül bile verildiği yazıldı çizildi. Ancak diğer yandan Kasım Süleymani için ertesi gün düşen Rus uçağı pilotunun Hatay sınırı yakınından özel birliği ile kurtardığı da yazıldı. Bu yüzden bu türden muamma haberler bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Lübnan’da bir cenaze evinde konuşma yaptı ve boy boy fotoğraflar verdi.

Amerikalıların kendisine Gölge Komutan diye hitap ettiği ve ABD’nin Irak işgali sırasında İran ile yapılan müzakerelerde neredeyse tek yetkili olan Kasım Süleymaninin aynı zaman  Irak başbakanını değiştirmeye bile gücü yetiyor. Maliki’yi nasıl ısrarla başbakan koltuğuna oturttuysa yine aynı şekilde yıprandığı gerekçesiyle yerine Abadi’nin geçmesini de sağlamıştır.

Her ne kadar İran adına ve İran milliyetçiliği için bölgede Şiilerle temasta olsada Özellikle Suriye ve Irak’ta ki Kürtlerle de irtibatını devamlı sıkı tutmuştur. Belki de bizi en çok ilgilendiren konuların başında bu birlikteliği geliyor. Kasım Süleymani; Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da Kürt bölgelerinin oluşmasını istiyor. Ancak bunun İran’ın çıkarlarına ters düşmeyecek şekilde olması için çabalıyor. Irak Kürtleri ile iyi diyalogları olan Süleymani Kandil’in önemli misafiri, Rojava’nın oyun kurucusu, Türkiye’deki Kürtlerin ise stratejisti iken İran Kürtlerinin ise rejimin bayrağı altında yaşamalarını istiyor.Esed ile Suriye Kürtlerini çatıştırmadan uzlaştıran kişi de o.

Burada ne İranı nede Kasım Süleymaniyi övme niyetinde değilim. Ancak en başta da belirttiğim bir cümle vardı. Biri gerçek diğeri ise bizim sanal kahramanımız. Belki de Kurtlar Vadisi’nin yada Polat Alemdarın çok sevilmesinde ki bir sebepte millet olarak çok aktif ciddi kahramanlara ihtiyacımızın olduğunun bir göstergesi.

Ancak Bir zamanlar Ortadoğu’da rol model olarak teklif edilen bir ülke iken ve biz kendimizi ” Bizden habersiz Ortadoğu’da yaprak kıpırdamaz” zannederken işte bu İranlı geldi ve Ortadoğuya İran menşeli incir ağacı dikti. Sonuçta bizim yapabildiğimiz ise sadece bu ağacın dikilişini seyretmemiz oldu.

Yıllardır kendi içimizde ki derin çetelerle uğraşmaktan ne Ortaoğuda ne de Kafkaslarda doğru düzgün bir girişimimiz olmadı. Ancak koyu bir İran milliyetçisi bir adam Ortadoğuyu İran adına karış karış gezdi. Yazılanlara göre yeri geldi Rusya ile ABD ile masaya oturdu yeri geldi dağlarda çöllerde aç gezdi. Ancak kendi ideali ve davası için bir yandan bürokrasinin zengin ve lüks sofralarına otururken ertesi gün dağda asker kumanyası yemekten de geri kalmadı.

İşte bizim dış politikada ve dahi en başta Ortadoğu’da ki en büyük zaafiyetimizi gözler önüne sermek istedim. Sanal kahramanımızın bile Irak’ta Suriye’de bu denli tanınıp sevilirken gerçek bir kahramanımız olsaydi kimbilir ortadoğuda Türkiye adına ne büyük gelişmeler yaşanırdı.

Ancak biz Ortadoğuyu yönetmeyi yada şekil verebilmeyi sadece bir takım demeçler vermekten ibaret mi sandık yoksa zengin petrol bölgelerinden arka planda ticaret şeklinde mi algıladık işte orası büyük bir muamma…