ABD’nin Sihirli Seçim Perdesi Resmen Açılıyor

ABD’nin önseçim maratonu Pazartesi günü Iowa eyaletinde başlıyor. Yaklaşık beş-altı ay içinde 2016’nın Kasım ayında yapılacak genel seçimlerde yarışacak Cumhuriyetçi ve Demokrat başkan adayları her eyalette yapılan önseçimler sonucunda ortaya çıkacak.

 Geçtiğimiz Sonbahar döneminden beri her iki partinin adayları yarım düzineden fazla kez televizyonlarda canlı olarak karşı karşıya gelerek Amerikan iç ve dış politika konularında tartıştılar.Bu süre zarfında ve önümüzdeki aylar boyunca Amerikalı seçmenler gönüllerindeki adayları yakından görme imkanına sahip oluyor. Şeffaf bir şekilde yüzlerce soru ile bu adaylar hayatlarının her dönemine ait sorulara, gündemdeki gelişmeler ile beraber cevap veriyorlar. Dün gece de Iowa öncesi Cumhuriyetçi Parti adaylarının son tartışması muhafazakar Fox kanalında yapıldı.

Değişik partilerin Beyaz Saray’ı ele geçirmelerinin farklı neticeleri olacağı gibi, aynı partinin farklı adaylarının Beyaz Saray’a seçilmelerinin de Türkiye ve bulunduğu bölgeye bakışı hakkında büyük farklar yaratacak. Bundan dolayı önde gelen Cumhuriyetçi ve Demokrat adayların dış politik pozisyonlarını ve söylemlerini inceleyip, seçildikleri takdirde Türkiye açısından neler ifade ettiğini bir sonraki yazıdan itibaren yazmaya başlayacağım.

Iowa Sihri

 Iowa’daki seçimler ‘caucus’ şeklinde yapılıyor. Yani insanların oy kullanması değil, bizzat kasabadaki oy verilecek merkezlere giderek, ellerini kaldırması veya ayağa kalkması ile verilen oylardan oluşuyor. Iowa’da 100 kadar semt, bu semtlerin de toplamda 1600 kadar mahallesi bulunuyor. Bu semt ve mahallelerin her birindeki toplanma alanlarına insanlar bizzat giderek, toplantıda boy göstererek oy veriyor.

Son zamanlarda Demokrat Senatör Sanders Iowa’da daha çok kalabalık topluyor. Iowa’nın Pazartesi günü kar yağışı altında kalabileceği tahminleri de var. Bu noktada o gün evlerden oy verilecek merkezlere hangi adayın taraftarları daha çok azim ve şevkle ilgi gösterirse, o taraf kazanacak gibi çünkü Sanders ile Hillary Clinton arasındaki fark çok küçük (Real Clear Politics’da çıkan ve son iki hafta içinde yayınlanan 7 ayrı itibarlı anket sonucunun ortalamasını alan bulgulara göre Clinton %46.7, Sanders ise %44.6 olarak sıralanmış durumda). Cumhuriyetçilerin adayları da Iowa’da çok yakın. Bundan ötürü seçimlerin sonucu son dakikaya kadar belli olmayacak.

Iowa ve sonraki seçimin 9 Şubat’da yapılacağı New Hampshire, ilk eyaletler olmaları nedeniyle çok daha önemle dikkat ediliyor. Bu eyaletlerde seçim kazanmak veya üst sıralarda bitirmek geri kalan eyaletlerdeki seçimlere gidilirken adaylara rüzgar kazandırıp kaybettirmede çok önemli rol oynayabiliyor.

***

‘’Biden, bize işler kötüye gidiyor mesajını vermek istedi’’

Veri Gazeteciliği alanında çalışmalar yürüten, ABD, İngilitere ve Türkiye’de data gazeteciliği yaparak araştırma alanlarında dersler de veren Pınar Dağ, geçtiğimiz Cuma günü ABD Başkanı Joe Biden ile İstanbul’da görüşen gazetecilerden biri idi. Dağ, işinden edilen, erişim engelleri ile hukuki olarak mücadele eden isimlerin yanında bir de sitesi kapatılmış ve bunun hukuki boyutu ile uğraşıp, siteyi açtırmış bir örnek olarak toplantıda davet edildiğini düşündüğünü ifade etti. Nitekim Dağ sorulduğunda da neden davet edildiğine yönelik verdiği yanıt da bu olmuş. Dağ’a, Biden ile yaptğı toplantı hakkında izlenimlerini sordum, cevapları şöyle oldu:

Biden toplantısında dikkatini çeken ne oldu?

Pınar Dağ: Toplantının dikkat çekici tarafı benim açımdan hükümete yakın hiçbir yayın organından medya mensubunun bulunmamasıydı. Neden olmasın. Bu tabii ki şunu da gösteriyor; demek ki bu yayın organları Türkiye’de basın özgürlüğünün olup-olmadığıyla pek ilgilenmiyor, dışarıdan da böyle okunuyor olmalılar.

 Toplantının içeriği açısından dikkat çekici olan ise ülkenin her anlamda dışarıdan çok kötü durumda olduğunun mesajının sürekli veriliyor olmasıydı.

Türkiye’den gelen tepkileri nasıl buldunuz?

 Pınar Dağ: ‘Manda sevicisi’, ‘ülkesini şikayet eden’ ve daha nice yakıştırmalarla birlikte hükümete yakın bir yazarın doğrudan hedef göstererek “celladına aşık tek millet biziz” diyerek fotoğraflarımızı paylaşması, hedef göstermesi korkunçtu. Hedef göstermenin bir sonraki  aşaması ölümle tehdit edilmek.

AKP medyası çalışanlarından bazıları Biden’i kendileri ile görüşmediği icin tepki göstermelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Pınar Dağ: Bence görüşmeliydiler ve davet edilmeliydiler. Tepki göstermelerini yanlış bulmuyorum. Tukarıda da bunun beni şaşırttığını da belirttim. Herkes dinlenmeli.

Genel olarak Biden’in ziyareti hakkındaki izlenimleriniz?

 Pınar Dağ: Ziyaret Türkiye’ye “kendine çeki düzen ver” mesajı içeriyordu ve  bence herkesin, hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konu bu.Türkiye’de yaşanan sorunların çözümü için dışarıdan, yeni dünyadan beklentili olmak gerçekçi değil zaten ancak muhalif olmak, farklıyım demek bile sizi artık suçlu durumuna düşürürken, dışarıdan sizi birilerinin dinlemek istemesi resmen bir ihtiyaç olarak karşınıza çıkıyor. “Kötüye giden bir ülkesiniz, dışarından kendinizi iyi göremiyorsunuz, (kötü) sinyaller veriyorsunuz” denilmek istendi bize. Üzücü bir durum.

***

CHP’nin Dış Politika Aktörü

 CHP’nin önceki dönemde dış politika aklı olarak takdim edilen emekli Büyükelçi Murat Özçelik, kısa zamanda partiden elimine oldu. Şimdi ise önceki Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, hiç beklenmedik bir hamle ile CHP’den aday oldu ve milletvekili seçildi. Yılmaz’ın, CHP’nin çok ihtiyaç duyulan dış politika yapımında ve ekibinde görev alacağı anlaşıldı.

Kasım 1’den beri üç ayı bulan bir dönemde, Musul’daki Başika kampı tartışmaları da içinde olmak üzere Irak konusu gündemin önemli bir yeririnde duruyor. Musul ve Başika kampı ile söylenmesi gereken çok şey var. Ama CHP’li Yılmaz ortalıklarda yok. Ne yorum yapıyor, ne eleştiriyor.

Öztürk’ü kendi saflarına katan CHP, AKP’nin son yıllardaki en büyük beş hatasından biri sayılabilecek Musul’daki 50 civarı Konsolosluk görevlisi ve ailelesini IŞİD’e rehin bırakma olayını da dokunulmaz hale getirdi. O olayın baş aktörünü kahraman yaptı. O aktörün ağzından şimdi laf dahi çıkmıyor. Tam CHP’ye göre bir iş vesselam.

***

 Türkiye’nin Ağlayanı Kalmadı

 Geçtiğimiz hafta içinde dünyanın en prestijli insan hakları kurumlarından biri olan Freedom House (Özgürlük Evi) yıllık özgürlük haritasını yayınladı. Türkiye’nin özgürlük trendi aşağıya doğru gitmeye devam ediyor.

Türkiye basın özgürlüğünde ilk kez ‘özgür değil’ sınıflanmasına iki yıl önceki raporunda düşmüştü, AKP yandaşı kalemler de bu duruma büyük itirazlar getirmişlerdi. Türkiye 2015 yılını kapsayan en yeni raporda ‘özgür değil’ sınıflamasında daha da aşağıya giden bir trendle yer aldı. Gazetelerde ise bu kez bu durum haber olmakta dahi zorlandı. Artık Türkiye basını ‘özgür değil’ lafına yandaşlar dışında kimse itiraz etmiyor. İki yıl önce günlerce Türkiye’nin gündemini işgal eden, zamanın başbakanı Erdoğan’dan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na kadar her hükümet yetkilisi tarafından tepki gösterilen Türkiye özgür değil savı, bu yıl hiç de garip karşılanmadı, ‘sıkıcı’ başka bir uluslararası rapor muamelesi gördü.

Sadece Özgürlük Evi değil, Human Rights Watch ve Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün raporlarında da Türkiye’deki demokrasi standartlarının gerilediği tespiti yapıldı.

Bu rapor ve ağır eleştirilere rağmen Türkiye, dertlerini söyleyenlere karşı ağlayanı kalmamış gibi bir his veriyor.