Son bir buçuk yıldır tutuklanan gazeteciler, polisler ve hâkimler yeni yapılan 9 no’lu cezaevinde tutuluyor.
Yüksek güvenlikli, yüksek duvarlı bir cezaevi burası.
Yatan tutukluların bir kısmı ile görüştüm.
Görüşemediklerimin mektuplarını okudum.
Ziyaretçilere ve avukatlara kulak verdim.
**
Cezaevi sakinlerinin ana problemi hücrede bulunduracakları kitap sayısı.
Bir de, talep ettikleri TV kanallarının ayarlanmaması.
Müthiş bir güvenlik var.
Tutuklular hücrelerine kadar 10 tane çelik kapıdan geçiriliyor.
Biri kapanmadan diğeri açılmıyor.
Ve asla birbirleriyle karşılaştırılmıyorlar.
**
Ziyaretçiler, üç ayrı binada x-ray ve üst aramasından geçiriliyor.
İki de göz taraması.
Ben genelde sıfır hatayla geçiyorum, kemer bile takmıyorum.
Fakat en son kot pantolonun metal düğmesi yüzünden epey sıkıntı yaşadım.
İçeri kâğıt kalem sokulmuyor, haliyle not alamıyoruz.
**
Her hücrenin 9 adıma 5 adım avlusu var.
Tuvalet lavabo ve duş aynı yerde.
Yemeklerin kalitesi ortalama.
Son aylarda çeşit azalmış.
Parasız yaşamak mümkün değil.
560 TL’ye televizyon, 490 TL’ye mini buzdolabı, 160 TL’ye çay makinesini kantinden ediniyorsunuz. Tuvalet kâğıdı, deterjan gibi ihtiyaçları da.
Prizde kullandığınız elektriği ödüyorsunuz, sadece aydınlatma bedava.
Ücretsiz sabun bile yok.
Yemekler kapıdaki delikten, tutuklunun uzattığı sefer tasına konuyor.
Çay makinası burada işe yarıyor, ısıtmak için.
**
Tutukluların, haftada üç gün, üçer saat bilgisayar odasında savunma hazırlama hakkı var ama istedikleri bazı dosyalara erişemeyenler, neyle suçlandıklarını bilmeyenler bunu da yapamıyor.
**
Gazeteciler haber yaptıkları için…
Polisler görevlerini icra ettikleri için…
Hâkimler verdikleri karar yüzünden tutuklular.
Önemli bir bölümü de tecrit altında.
Can Dündar ve Erdem Gül, 40 gün sonra buluştu.
Darısı diğerlerine.