Bu halk nasıl uyanır.!
Bu halk ancak, biz bu halktan ümidimizi kesmeden ve onları anlamaya çalışırsak uyanır.
Uyuyan bir insana, nasıl ki uyurken bir şeyler anlatabilmek için uyandırmak lazım. Aynen onun gibi, bu gün ülkede derin bir uykuda olan insanımızın da bu uykudan evvela uyandırılması lazım.
Peki bu nasıl yapılacak.
1-Öncelikle, bu halkın şuan uyuduğunu kendimize ikna etmemiz ve ona göre davranmamız lazım.
Nasıl ki uyuyan insanların iradeleri ellerinde değildir, ve kolunu kaldırsanız , bırakınca düşer zira irade devrede değildir. Aynen bunun gibi, halkın şuan yaptığı ve ettiği şeylerle halkı suçlamaktan ve onlara hakarete varır şekilde ithamlarda bulunmaktan vazgeçilmeli.
En büyük yanlışlarımızdan biri olan halkın uyuduğunu unutarak, onun yaptıklarından dolayı ona hakaretamiz söylemlerin içine girme, ve AKP’ye laf vuracam diye , halka hakaret ve ufak görme eylemimizdir.
Bunu AKP, halkın tekrar be tekrar uyutulmasına adına çok iyi kullanmakta. Biz, uyandırma adına bişeyler yapıyoruz zannederken, AKP, bu yaptıklarımızı birer uyku hapı olarak kullanmakta.
Bu nedenle ; öncelikle bu halkın şuan uyuduğunu ve, ilk yapılacak şeyin uyandırmak olduğunu kabul etmek ve ona göre davranmak lazım.
2-Halkı uyandırmak adına kullanılacak, yöntem ve kişilerin doğru seçilmesi lazım.
Uzunca bir süre hırpalanmış, işkencelere maruz bırakılmış, hakaret edilmiş, zulmedilmiş muahafazakar kesimin, yılların bu yorgunluğundan sonra, AKP ile elde ettiği rahatın, halkın üstünde müthiş bir uyutma ve hipnoz etme gücünün olduğunu unutmamalı.
Yıllarca bu halka olmadık eziyetleri yapan ve onları AKP’nin kucağına iten zihniyetlerin argümanları ve o kesimin söylemleriyle bu halkın, bırakın uyanmayı, tam aksine hipnozlarının etkisinin artacağını bilmek lazım.
Bu nedenle, AKP’nin geçmişini hatırlatması ile, halkın eski yaralarının kanayacağını bilerek, bu uyandırma işinde, negatif etki edecek; ne yollara, ne kişilere, ne de söylemlerle bu uyandırma işine girişmemek lazım. Zira sizin halkı uyandırma adına kullanacağınız kişilerin mazilerinde yaptıkları eylem ve söylemler, AKP tarafından halkın eski kabuslarını tekrar hatırlatılmasına hizmet ediyor. Geçmişteki o kabusları, tekrar yaşamamak adına, halk, rahat rahat uyumayı tercih ediyor.
Yani halkı, halkın korkmayacağı, kötü anılarının olmadığı insanlarla ve söylemlerle uyandırmak lazım.
Buna çok net bir örnek vereyim.
Bu konuda çok itiraz gelebilir ama ben bunun doğru olduğuna inanıyorum.
Düşünün ki, straptez giymiş bir bayan sunucunun sunduğu bir programda, kendisine ateistim diyen bir yazar, eğer bu halkın ne kadar doğru olursa olsun , halkın ahlak anlayışını ve dindarlığını tartışırsa , bu o halkı uyandırmaya değil, AKP’nin bunu kullanarak halkı daha derin uyutmasına yarar.
Konuşulanlar ne kadar doğru olursa olsun, denilenler ne kadar hakikat olursa olsun, halk basit düşünür ve halk, kendi ahlakını, straptez giymiş bir bayan ile ateistin sorgulaması ve onları ahlaksızlık ve dinden uzaklaşmışlıkla suçlaması ile itham etmesine karşı sadece tepki duyar. Dile getirilen doğrular değil, konuşanların şekline ve kimliğine takılıp, eleştirilmesine karşı sadece tepki duyar ve nefreti artar.
Bu nedenle, özellikle cemaatin kanallarının , yani muhafazakar kesimin izlediği ve haberlerine güvendiği kanallarının bu hususa dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum.
Hatta, insanlardan aldığım bilgilere göre, Ak Partiye, AKP denilmesinin bile, Akp tarafından kullanıldığı ve bunun bir küfür olduğuna halkın inandırılarak, bunu kullananların aslında küfür ettiklerine inandırıldıklarını duydum.
Tüm bunlardan dolayı, söylem, bunu söylemi söyleyecek şahıslar ve söylemin söyleyiş şekline çok dikkat edilmeli.
3-Sosyal medyada konuşulan ve anlatılanlar halkın gündeminde olmadığı bilinmeli ve halkın içine inmek lazım.
Halkın çok büyük bir kısmının, hala sıfırlama tapesini bilmediği ve 17-25 aralıkta ortaya çıkan soygundan haberdar olmadığını bilmemiz lazım.
Sosyla medyayı gerçek dünya zannederek, halkı bizim bildiklerinizi bildiklerini zannetmemiz en büyük yanlışımız. Zira halk, havuz kanalları, havuz kanallarını seyrettirmek için yönlendirme işiyle vazifelendirilmiş muhtarlar ile , bir hayal Türkiye’sinde olduklarına inandırılıyor.
Kanallarda ki diziler, ve programlarla ninni söylenerek uyutuluyor. İnternet halkın çok büyük bir kısmında yok, sosyal medyayı kullananlar zaten AKP’ye oy vermiyor, yani anlayacağınız, biz sosyal medyada kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Ve sonra, halk neden bunca ortada olan pisliğe rağmen, hala AKP’ye oy veriyor diye halkı suçluyoruz.
Halkın olan çoğu şeyden haberi yok, ortaya çıkan pisliğin çok az miktardaki kokusu halka ulaşıyor, o ulaşan kokuda, havuzun ortalığa sıktığı pembe parfümlerle , kötü değil güzel koku olarak halka ulaşıyor.
Bunu bilerek, halkın içine girmek lazım. Sosyal medyada dünyayı kurtarmaktan vazgeçip, gerçekten halkla olmalı. Dertlerini dinlemeli, anlatmalı, onlara tek tek ulaşmak lazım. Toplu programlara engel olabilirler önemli değil, en başta akrabalarımızın ve dostlarımızın , damarlarına dokunmadan, onların nefislerini karşımıza almadan, bıkmadan, ümidimizi kırmadan, tartışarak değil, konuşarak onlara anlatmak lazım.
Şahısları değil, değerleri ve hakikatleri anlatmak lazım. Zira meseleler şahıslara indirgenirse, şuan alternatif olarak koyabileceğiniz kimse yok. Bu nedenle, şahıslar üzerinden değil, hakikatler üzerinden konuşulmalı.
İnsanlara kaybettikleri hassasiyetleri, değerleri, dinin vecibeleri ve Allah’ın emirleri, gündemin kirine pasına bulaştırılmadan, bir yere yönlendirme adına değil, hakikati gösterme adına anlatılmalıdır.
Evet zordur anlamak istemeyenlere anlatmak, yüzlerce kez anlattığınız halde anlamayan veya anlamak istemeyenlere bişeyler anlatmak, ama bu işte, bizim asıl işimizdir unutmamalı. Unutmamalı ki; Peygamber, Peygamber olduğuna inandığı halde, Allah’a iman etmeyen amcasına, 80 defadan fazla gitmiş ve anlatmış, ve de bıkmamış. Ümitsizliğe düşmemiş, tekrar ve tekrar anlatmış.
Anlatmakla yetinmemiş, dertlenmiş, ızdırabını duymuş kalbinde. Allah ” kendini helak edeceksin” diyerek, O’nun hem bu yaptığını övmüş, hemde bir hakikati hatırlatarak, hidayeti verenin ancak Allah olduğunu hatırlatmıştı. Bizlerde vazifemizin anlatma hemde bıkmadan anlatmak olduğunu bilerek, gözlerin ve kalblerin açılmasının ancak Allah’ın inayetiyle olduğunu unutmamalıyız.
4- Fiili dua kadar, kavli duanında önemini bilmeli ve bunu ihmal etmemeliyiz.
Evet ülkemiz zor günlerden geçiyor.
Her gün şehit haberlerinin geldiği ve büyük belaların yaşandığı bu günlerde, anlatma ve insanları uyarmanın yanında mutlaka duada etmeli ülkemize ve insanımıza.
İşin yüzde ellisi anlatma ve çabalama ise, geriye kalan yüzde ellininde dua etmek olduğunu unutmamalı.
Yer ve gök dua üzere duruyor.
Allah, onca kıymet verdiği ve eşref-i mahlukat olarak yarattığı insana, duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var demiştir. Dua hak katında bu kadar önemli bir mevzudur. Bu nedenle bunun ihmal edilmemesi lazım. Dua sözle olduğu gibi, insanın dertlenmesi, ızdırap çekmesi, uykularının kaçması, iştahının kaçması da birer duadır.
Bu nedenle, ülkemizdeki yaşanan sıkıntılar, insanların bu gaflet içindeki halleri, dünyada yaşanan sıkıntılar bizlerde birer rahatsızlığa neden olmalı, hem halimizle , hem de , kavli dualarımzla Allah’ın kapısını çalmalı ve ülkemizin ve insanlığın selameti adıan dua etmeliyiz.
Bu çok önemli bir mevzudur.
Buna inanmalı ve hiç bişey yapamıyorsak bile, en azından dua etmeliyiz.
Allah, vatanımızı ve insanlarımızı korusun, her türlü bela ve musibetlerden korusun.
Birlik ve beraberlik versin.
Bizi birbirimize düşürenlerin oyunlarını bozsun.
Halkımızın gözlerini ve kalblerini hak ve hakikate açsın.
Dünya insanlığını, yaşadığı sıkıntılardan kurtarsın.