Ünlü Romalı Senatör “Büyük” Cato, hangi konuda konuşursa konuşsun sözünü hep aynı cümleyle bağlardı.

 

“Kartaca yok edilmelidir.”

 

Sanırım biz de hangi konuda yazarsak yazalım söze hep aynı cümleyle başlayacağız.

 

“Tayyip Erdoğan, anayasal sınırları içine çekilmedikçe, anayasaya aykırı biçimde Türkiye’yi tek başına yönetmek için diretmekten vazgeçmedikçe bu ülke huzur ve istikrar görmeyecek.”

 

Tek bir huzurlu gün yaşayamayacak.

 

1 Kasım’da “istikrar için” AKP’ye oy verenler, kendilerine ve ülkelerine ne yaptıklarını her gün yaşadıkları acılarla ve endişelerle anlayacaklar.

 

Sadece ölüm, hırsızlık, baskı, hukuksuzluk, kriz, fakirlik, içsavaş, savaş görecekler.

 

Ölüm, kan, zulüm, yolsuzluk, yoksulluk, baskı artacak, bunu saklamak için hep yeni belalar aranacak.

 

Memleketi iliklerine kadar soyan bir iktidarın, hırsızlığını arkasına saklayacağı bir “İslam gömleğini” üstüne giymesi, bütün ülkeyi de bu gömleği giymeye zorlaması ve bir “islam halifesinin asla sorgulanmayacağı” iddiasını kendine “korunma zırhı” yapması, ülkeyi koşar adım korkunç felaketlere sürüklüyor.

 

Yaşadığımız her belanın temelinde AKP’nin insafsız soygunları ve cumhurbaşkanının açıkça “anayasayı çiğnemesi”, ülkeyi fevkalade hukuksuz yöntemlerle yönetmekte direnmesi yatıyor.

 

Bu hukuksuzluk da “İslam”ın arkasına saklanıyor.

 

Türkiye’nin anayasası, buranın “laik” bir ülke olduğunu yazıyor.

 

AKP, ezilen Müslümanların da diğerleriyle eşit haklara sahip olacağı, herkesin hayatını istediği gibi yaşayacağı, “gerçekten laik ve demokratik” bir ülke olma sözü vererek iktidara geldi. Bunu sağlamak için Avrupa Birliği kritelerini kendisine ölçü aldığını söyledi.

 

2011’den itibaren çizgisini değiştirdi.

 

Şimdi keyiflerince soyabilecekleri, bu soygunu Türkiye’yi bir İslam devletine çevirerek saklayacakları, cumhurbaşkanının anayasaya uymayacağı, hukuku çiğneyeceği, “fiiili başkanlık sisteminden” söz edebileceği bir düzeni ülkeye yerleştirmeye uğraşıyorlar.

 

Bunu yapamayacaklar.

 

Türkiye Cumhuriyeti bir İslam devleti olmayacak.

 

Erdoğan da halife olamayacak.

 

Ama bu yoldan dönemiyorlar.

 

Hırsızlıklarını yargıdan kaçırmak için öylesine bir şiddet yoluna saptılar ki geri dönüşleri mümkün olamıyor.

 

Şiddet yükseldikçe yükseldi.

 

Tahir Elçi’yi de Diyarbakır’da öldürdüler.

 

Kimin vurduğunu bu düzende belki hiçbir zaman bilemeyeceğiz ama bu cinayetin sorumlusunun “bu şiddet düzeni” olduğunu, iktidar için ölüm yolunu açanların sorumlu olduğunu biliyoruz.

 

Dürüst, açık, şeffaf, barışçı bir adamı öldürdüler.

 

İyi bir insanı “tek bir kurşunla” ensesinden vurarak hayattan koparıp aldılar.

 

Öldürdükleri ilk adam değil.

 

Sonuncusu da olmayacak.

 

“İslam devleti” kılığındaki bir soygun düzenini, hukuksuz bir “halife” yönetimini topluma zorla kabul ettirebilmek için yarattıkları “zehirli” iklim, bu ülkenin dürüst ve cesur insanlarını ölüme ve hapishaneye gönderiyor.

 

Can Dündar’la Erdem Gül’ü gerçekleri açıkladıkları için “tek hakimli” mahkemelerinden çıkardıkları kararla hapishaneye yolladılar.

 

Erdoğan’ın “onlar bunun bedelini ödeyecekler, peşlerini bırakmayacağım” dediğini kimse unutmadı.

 

Davayı da bizzat Erdoğan açtı zaten.

 

Haksız yere hapishanede tutulan gazeteciler listesine Dündar ve Gül de katıldı.

 

Yarın başkaları katılacak.

 

Bu ülke, İslamı bir “maymuncuk” gibi kullanmak isteyen bir avuç hırsıza kalmayacak, buna emin olun.

 

Bu adamların daha fazla kan dökmemesi, daha fazla zulmetmemesi, ülkeyi savaşa, içsavaşa, darbeye sürüklememesi için bütün “demokrat ve laik” güçlerin bir araya gelmesi, çok açık bir toplumsal mesajı hukuka sahip çıkarak vermesi gerekiyor.

 

CHP ile HDP’nin ortaklaşa kitlesel “demokrasi ve laiklik” mitingleri yapması, toplumun çoğunluğunun bu yoldaki iradesini meydanlarda, gür bir sesle göstermesi gerekiyor.

 

Sessiz kalınırsa bunlar yarın muhalefet liderlerini de tutuklayacaklar.

 

İşi sonuna kadar, Türkiye’yi kökünden kırana kadar kanırtacaklar.

 

Savaş çıkartmaktan bile kaçınmayacaklar.

 

Ne yaparlarsa yapsınlar istedikleri olmayacak.

 

Ama daha fazla kanı, zulmü önlemek için harekete şimdi geçmeyecekseniz ne zaman geçeçeksiniz?

 

Polisler Kılıçdaroğlu ile Demirtaş’ın kapısına dayandıklarında mı?

 

Bunlar bu hukuksuz yönetimi sürdürdükleri sürece, toplum bunları hukukun içine çekmedikçe, bu iktidarı hukuka uymaya mecbur etmedikçe, bu ülke tek bir gün bile huzur ve istikrar bulmayacak… Tek bir gün…

 

YAZININ DEVAMI