İtibar suikastçısı olarak istihdam edilen sosyal medya teröristleri hakkında yazılan ve söylenenleri sağda solda okumuşluğunuz veya duymuşluğunuz vardır.
Artık zıvanadan çıktıkları ve kontrol edilemez hale geldikleri, bizzat sahipleri tarafından da konuşulmaya başlandı.
Tabir caizse kendi oluşturdukları Frankenstein artık kendilerine de külfet ve yük olmaya başladı.
Başlangıç ve devam eden süreçlerinin kritik anlarının tanığı olduğum bu küfürbazlar hakkında kamuoyunu bilgilendirmek vicdani bir sorumluluk halini aldı.
‘Bu konunun ekonomi ile ilgisi ne?’ dediğinizi duyar gibiyim. Ekonomi ile çok alakası var. Bunu da yazının finalinde açıklayacağım.
Ülkenin yaşadığı hatırı sayılır bir buhran sonrası yüzde 34 ile iktidarı devralan AKP hükümetinin hemen akabinde yaptığı icraatlarından biri de kendisine lojistik destek sağlayacak düşünce kuruluşu adı altında bazı yapılar kurmasıydı.
Bu yapılar içerisinde istihdam edilenler arasında iç ve dış politika ve toplum araştırmaları üzerine çalışanlar olduğu gibi teknoloji, yazılım, bilgisayar ve elektronik mühendisleri de vardı. Bu kişiler teknik anlamda sisteme lojistik destek sağlıyorlardı. İlk seçim sonrası yapılan seçimlerin adil yapıldığını ve müdahale olmadığını söyleyenlerin her zaman olduğu gibi yalan söylediğinden emin olabilirsiniz.
Bu durum son zamana kadar kimsenin dikkatini çekmediği için, şimdi milletvekili olan dönemin İstanbul İl Başkanı herkesin ve her kesimden insanın oyuna muhtaç olduğu bir zaman diliminde ‘Liberaller, cemaatler, aydınlar vb. kusura bakmasın bundan sonra onlarla yollarımız burada ayrılıyor’ dediğinde kimse buna anlam verememiş ve onların oylarını kimlerle dolduracaklar acaba diye sormayı da akıl etmemişti.
2023 ve 2071 hedefleri diye telaffuz edilen her şey kendince bu kusursuz organizasyonun bir parçasıydı aslında. Bu konu hakkında da önümüzdeki günlerde çarpıcı bir araştırma yazısı yayınlayacağım.
Bu süreçte sadece bahsedilen kesimlerle değil, yola çıkarken birlikte olunan birçokları ile yol ayrımına gelinmiş, buna rağmen oylar sürekli yükseliş trendini sürdürüyordu. Bu durum insanların olup bitenden şüphelenmeye başlayıp uykudan uyanıp yüzünü yıkamasına kadar devam etti. Organizasyonun medya, finans, bürokrasi, hukuk ayakları da tamamlandığında iktidarın kalıcı ve sürdürülebilir olduğuna inanç tamdı. Çünkü bu sistemde artık seçimler seçmene bırakılamayacak kadar mühim, bir o kadar da formaliteden ibaret hale gelecekti. Sistem test aşamasını tamamlamak üzereyken öyle bir arıza yaptı ki; herkes allak bullak oldu.
BİR DÖNÜM NOKTASI OLARAK GEZİ
Teknoloji ve medyanın nimetlerinden elde edilen ganimetle her şeyin yapılabilir olduğu özgüveni sağlanmıştı. Ve işler istenilen şekilde oluyordu. Ülkenin dört bir tarafına örülen duvarların aynısını İstanbul Taksim’deki ağaçları söküp oraya da beton dökmek isteyince, halk beklenmedik bir tepki gösterip ‘Bu kadarı da fazla; yeter artık’ ‘dedi. Bu haklı ve beklenmedik itiraz her şeyi kafasına göre yapmaya alışanlarda büyük bir yıkıma sebebiyet verdi.
Kurdukları sistemde hiç kimsenin önüne duramayacağına ve itiraz etmeyeceğine o kadar inanmışlardı ki, bu durum karşısında çılgına döndüler. Üstelik bu karşı duruş özellikle sosyal medya vasıtasıyla haberleşen gençlerden gelmekteydi. Tüm yapılanları sessizce izleyen toplumun, bu olayda yüksek sesle tepki vermesi karşısında iktidar mensupları neye uğradığını uzun süre anlayamadı.
AKP Genel Merkezi derin bir ölüm sessizliğine bürünmüştü. Hatta bazıları ‘buraya kadarmış’ diyerek iktidarla ve birbirleriyle vedalaşmaya hazırlanıyorlardı. Koltuk telaşındaki bir milletvekili ile göze girmek isteyen bir belediye başkanı bu fırsatı kaçırmadı ve sosyal medya üzerinden cenk etmeye başladılar. Bu kısa sürede dikkat çekti ve takdir edildi. Bu noktada hızlı bir şekilde bir sosyal medya timi kurulması fikri kabul gördü ve hemen uygulamaya konuldu.
Gezi olayları bir şekilde bastırılmış fakat silinmez bir korku hasarıyla birlikte bir de ‘küfür timi’ miras bırakmıştı.
İlk başta 1.500 kişi olarak organize edilen troll ekibin lojistik merkezinde digital medya ve bilgisayarı iyi kullanan, kişi ve kurumların özel hesaplarına giren mühendisler, toplum gündemini hazırlayan saldırılacak kişi ve kurumları tespit eden lider kadrosu ve verilen talimatları uygulayan piyonlardan müteşekkil devasa bir ekip faaliyette bulunuyor.
Daha sonra sayıları 4 bin 500, sonra 6 bin ve şu an neye hizmet ettiğinin tam olarak farkında olmayan şuursuzlarla birlikte bu rakam on binlerin çok çok üzerine çıkmış durumdadır. Ekibin içerisinde kendi adına ve trol hesabıyla çalışan danışman, bürokrat, daire başkanı, ajans başkanı, genel müdür vb. birçok isim bulunmaktadır.
Bunun yanında ‘çamur havuzu’ oluşturarak ortak kullandıkları ve bazı gazete merkezleri tarafından yönlendirilen ‘gizli arşiv’ vb. hesapları da kara propaganda amaçlı olarak kullanmaktadırlar. Bu hesaplara ilave olarak medyalarında yüksek ücret ödedikleri düşük IQ’lü köşeciler ile ekip tamamlanmış olmaktadır.
Bu hesaplar ortak bir koro halinde yazılı ve görsel medya imkânlarını da kullanarak her gün itibar suikastçılığı görevini yerine getirmektedirler. Amaca giden yolda her türlü fitne fesat, yalan tezvirat ve iftirayı mubah olarak kabul eden bu fitne fücur timi kendilerini bir savaşın mücahidi olarak görmektedirler.
Nasıl ve ne tür icraatlara imza attılarsa, ekibin içerisinde yer alan nispeten beyin takımı olarak tanımlayabileceğimiz bazıları da, olası bir iktidar değişikliği halinde yurt dışına kaçmayı planlamaktadırlar.
Trollerin maaşlarına gelince… Trol maaşları 1.000 TL ile 8 bin TL arasında değişmektedir. Ekip, parti merkezi, özel sektör, başbakanlık, bazı kamu kuruluşları ve belediyelerde istihdam edilmektedir. Bu ekibin maaşları ise milletin verdiği vergiler, müteahhitlerden alınan haraçlar yoluyla karşılanmaktadır. Bir kısmına da çeşitli kurumlarda iş imkânı, bazılarına ise çeşitli ihale ve işler verilmektedir. Böylece görünen ücretleri dışında ekstra paralar kazanan, hayat standardı yüzde bin artan troller de mevcuttur.
Kısaca küfür yiyen de, yediği küfürün parasını ödeyen de bizzat halkın kendisidir.
Düzene ikinci darbe Soma’daki facia olmuştur. Yüzlerce insanın birilerinin iktidar ve para hırsına kurban edildiği bu olay sonrası, kömür ve makarna başta olmak üzere seçim rüşveti dağıtımında aksaklıklar yaşanmıştır.
Küfürbaz trol ordusu insanları itibarsızlaştırmak isterken bizzat kendi kazdığı çukura düşmüş, fakat elinden tutanların sayısı her geçen gün azalmaya başlamıştır.
TEHLİKELİ PLAN
Kendisine destek vermeyip yanlışlarına göz yummayanları sosyal medya çetesinin küfür hakaret ve iftiraları ile yıldırmak isteyen güç odakları bu aşamayı da geçerek çok tehlikeli bir plana start vermiştir. Bu planın ilk icraatı da tek başına tüm muhalefet kadar etkin olan Ahmet Hakan’a yapılan şiddet eylemidir. Önümüzdeki günlerde bu planın ileri ve değişik hamlelerine de tanık olabiliriz. Umarım ve dilerim bu aşamaya fırsat verilmeden ülke salah ve felah bulur.