Saat 18.00

 

Üşüyoruz..

 

Çağlayan adliyesinin bahçesinde üç beş kişi ya varız ya yokuz.

 

Üzgünüz başlar eğik.

 

Zoraki tebessümler oluyor tanıdık bakışlarda.

 

Göz göze geldiğim ve ilk anda tanıyamadığım bir bakış ki içimi acıtıyor.

 

Üzgün olduğu herhalinden belli.

 

Ellerini bağrına kilitlemiş çözülmemesine.

 

Bakışları bulanık görünüyor. Kederli ve derin. Kaçamak bir selamlaşma oluyor

 

‘’Birbirimizi nereden tanıyoruz’’ minvalinde.

 

Birer adım yakınlaşıyoruz, zaten üç beş kişiyiz koca meydanda.

 

‘Yakını mısınız’ diye soruyorum.

 

İçerde,hakim karşısında Can Dündar ve Erdem Gül var. ‘Yakını mısınız’ derken, hangisini kast ettiğimi ben de bilmiyorum.

 

‘Can benim her şeyim, en büyük destekçim, bugüne kadar hep yanımdaydı, elimden bir şey gelmese de onun için buradayım’ diyor.

 

‘’Tanıyorum sizi’’ diyorum.

 

‘’Abdi İpekçi’nin kızıyım’’ diyor.

 

Onu ilk anda tanıyamamış olmanın mahcubiyetini yaşıyorum.

 

Babasının öldürülmesinin ardından, ömrünü adaletin tesisi için tüketmiş naif biri Nukhet İpekçi.

 

Uzunca konuşmaya ne onun ne benim takatim var.

 

‘’Babamın davasının olduğu gün, onun katilleri kalabalıklar tarafından tezahüratla karşılanırken, biz annemle bir kenarda yapayalnız olanları seyrediyorduk’’ diyor, gözleri Can Dündar ve Erdem Gül için desteğe gelen beş on kişiye takılıp.

 

Saat 21:30

 

Hala üşüyoruz.

 

Haber geliyor içerden ve ‘tutuklandılar’ deniyor.

 

Hüznün doruk noktası ve suskunluk.

 

Yıllar önce babasını kaybetmiş birinin,yıllar sonra ülkenin aynı noktaya gelmiş olmasına kahredişi kazınıyor belleğime.

 

İki gün sonra..

 

Öğlen saatleri.

 

Özgür medya için ortak akıl toplantısındayız.

 

Bugüne takılıp kalmadan neler yapılabiliri konuşuyoruz.

 

Masada duayen isimler var. Konuşmalar sürerken Ergun Babahan’ın araya girip “Diyarbakır’da çatışma varmış, Tahir Elçi’yi vurmuşlar” cümlesi ortamda soğuk duş etkisi yapıyor.

 

Tam karşımda Orhan Kemal Cengiz var.

 

Olayı anlamaya çalışırken ki hali ‘en yakınını kaybetme endişesini’ taşıyor.

 

Teyit ettirme gayretindeyiz. Dudaklar da aynı temenniler

 

‘Umarım doğru değildir, umarım Elçi’ye bir şey olmamıştır’’

 

Bitmeyen dakikalar sonrası umduğumuz olmuyor.

 

YAZININ DEVAMI

 

 

SAİD SEFA

HABERDAR

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...