Yine Aynı Yerdeyiz

Goltz Paşa’nın 1883’de Osmanlı ordusunun ıslahı için Türkiye’ye gelmesi ve meşhur eseri “Millet-i Müsellaha’nın (Asker Millet) etkisiyle Türkiye ordusu içerisinde güçlenen Alman ekolü 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ile birlikte ciddi oranda tasfiye edildi.

Söz konusu tasfiyenin nedeni Türkiye’nin 1952 tarihinde NATO’ya üyeliği ile ilgilidir. Bu konseptin yeni temsilcileri askeri darbenin hemen ardından 235’i general olmak üzere 5.000’e yakın subayı emekliye ayırıp Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yeniden dizayn ettiler. Süreç bununla bitmedi. Darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi üyeleri bu sefer de kendi içlerinde bir hesaplaşmaya gittiler. Cemal Madanoğlu liderliğindeki ekip Türkeş kanadından toplam 14 kişiyi adeta sürgün etti.

Talat Aydemir ve Fethi Gürcan’ın darbe denemesinden (1962) sonra silahlı kuvvetlerden atılan subay ve askeri öğrenci sayısı 1659’dur.

12 Mart 1971 Balyoz Harekâtı’na bağlı olarak karşımıza çıkan rakam 600 asker ve öğrencidir.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin ordudan tasfiye ettiği subay sayısı 1020 civarında idi.

1983 ile birlikte Özal liberalizminin yeşerttiği yeni Anadolu sermayesi biraz göze batmış olsa gerek ki 28 Şubatçıların engeli ile karşılaştılar. Olup bitenleri bir daha gözden geçirdiğimizde bahsi geçen bu sermayenin aldığı ağır darbeyi görmezden gelemeyiz. Fakat mesele bununla da sınırlı kalmadı ve silahlı kuvvetlerden pek çok subay bir şekilde tasfiye edildi/edilmeye çalışıldı. Ordudan atılan subay sayısı 900’ün üzerindedir.

Bugün yine aynı yerdeyiz. Türkiye’deki siyasi iktidar gücüne güç katabilmek ve belki de finali getirebilmek amacıyla Türk silahlı kuvvetlerine yükleniyor. Özellikle Suriye’ye gönderilen tırların durdurulmasını gerekçe göstererek subay kadrosuna ağır baskılar uygulamaya başladı. Basına yansıdığı kadarı ile 600 üst düzey subayın emekli edilmesi bile gündemde. Bu bir meşruiyet çabası mıdır yoksa yeni tasfiyeler için aranan bahane midir zaman gösterecek?

Fakat bütün bu olup bitenler gösteriyor ki Türkiye üzerinde toplumsal mühendislik yapanlar belirli bir dönemden sonra bu mühendisliklerini ordu üzerindeki organizasyonları üzerinden güvence altına almanın çabası içerisindeler. Önce darbe sonra tasfiye yapıyorlar ardından da belirledikleri kuralları Kırmızı Kutsal Kitap’a yazarak kurulu düzenlerini güvence altına almaya çalışıyorlar.

Umarım Türk Silahlı Kuvvetleri bu sefer olup bitenin farkındadır. Hele ki 1913 Bâb-ı Ali Baskını ile gelen askeri darbenin Osmanlı’yı nasıl dünya savaşı felaketine taşıdığını hatırladıktan sonra.

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...