PKK’nın şehir savaşına hazırlandığını bir TV programında ilk gündeme getirdiğimde 4 Ağustos 2015’te “Bu adam da ne diyor?” yolunda çok tepki almıştım. Rotahaber’de bu konuyu ilk kez yazdığım tarih 7 Ağustos idi. “TSK, ‘Görev bana düşecek’ deyip böyle hazırlandı” başlıklı yazımda hayli tafsilat vardı.

3 başlık sıralamış ve bunun üçüncüsünü “PKK’nın başlattığı bu saldırılar, gerçek saldırıdan çok test niteliği taşıyan adımlara benziyor. Ortaya çıkan tepkilere göre devamı şekillenecek. Terör örgütünün esas hazırlığı geniş kapsamlı kent savaşı”diye bitirmiştim.

O dönemde görünürde sadece evlerinde uyuyan 2 polisi PKK’nın şehit etmesi üzerine başlayan gerginlikler vardı.      
1 Kasım 2015 seçimleri sonrasında ülkenin ne hale getirildiğini hepimiz görüyoruz, bütün hücrelerimize kadar da yaşıyoruz.

“Kürt halkını PKK’ya yaklaştığına pişman edin. Hem PKK ve HDP zararlı çıksın hem de HDP’ye yanaşan Kürtlerin elleri kırılsın” yaklaşımı ile çatışmalar sürdürülüyor.

Bu çatışmaların Sur‘da, Cizre‘de ne sonuçlar verdiğini hep birlikte gördük.

Havaların ısınmasıyla birlikte çatışmaların yaşandığı 5-6 olan yerleşim merkezinin sayısının 20’ye, 30’a çıkacağı öne sürülüyor. Bu iddialar alınan istihbaratın değerlendirilmesiyle ifade edilen sayılar.

Ortada bir gerçek var. Yüksekova‘da halen devam eden çatışmalara bir süreden bu yana Nusaybin boyutu eklendi. Ama Nusaybin’de yaşanan çatışmaların yapısı öteki yerleşim birimlerinden çok farklı.

Bölgenin en “kritik” yerleşim merkezi hiç şüpheniz olmasın Nusaybin. Kritik kelimesinden neler kast ettiğimi paylaşayım.

Bugüne kadar meskun mahal savaşlarının sürdüğü öteki merkezlerin etrafı kuşatıldığında terör örgütü mensuplarının hareket kabiliyeti kısıtlanmış oluyordu.

– Mardin’in Nusaybin ise Suriye sınırının tam üzerindeki bir yerleşim birimi. Sınırın öte yanında ise Suriye’nin önemli yerleşim yerlerinden biri olan Kamışlı var. Aradan geçen ise sadece bir demiryolu hattı.



– Aslında Nusaybin ve Kamışlı tek bir şehir dense yanlış değil. Bir bütünün iki yarısı gibi. Kemal Sunal ile Metin Akpınar‘ın “Propaganda” isimli sinema filmi tam da burayı anlatıyor dense yanlış olmaz. “Tek şehir” diyerek vermek istediğim ayrıntı şu.

Nusaybin’de teröristler sınırın öte tarafı ile alttan yoğun bir bağlantı içinde. Toprak son derece yumuşak olduğu için bu bölgede, imece usulü ile 
çok kolay bir şekilde tüneller açılmış. Çökmemesi için de sokaklardan sökülen parke taşları döşenmiş. Sokaklarda kazılan hendekler, açılan tünelleri perdeleyecek şekilde oluşturulmuş.

– Bu tünellerden her türlü geçiş yapılabiliyor. Teröristler kendilerini gizleyerek bu tünellerden rahatlıkla geçebiliyor. Silah ve mühimmatı söylemeye gerek yok. Esas söylemek istediğim ise sınırın öte tarafında PYD saflarında savaşan farklı ülkelerden insanlar, buraları kullanarak Nusaybin tarafında çatışmalara katıldığına dair duyumlar var. 
 
– Suriye tarafında ise denetimin başında Rus sistemi var. Yani Türk güvenlik güçlerinin o tarafa geçmesi, Türkiye’nin resmen Suriye’ye müdahalesi anlamına geleceği için bu adım atılmıyor. 

TSK ile iyi bağları olduğunu bildiğim bir kaynağım, askerin elinde burada savaşan başta Ruslar olmak üzere pek çok milletten insan olduğu bilgisini veriyor. Dolayısıyla güvenlik kuvvetleri Nusaybin’de sadece PKK’lılarla savaşmıyor.

– Nusaybin’de üniversitelerin inşaat fakültelerinde okuyan, ya da inşaat teknikerlerinin yardımı ile pek çok binada taşıyıcı kolonların ne tarafa nasıl devrileceğini teknik olarak çalışıldığı ortaya çıktı. Bombaların buna göre yerleştirildiği konuşuluyor.

Nusaybin, bu saydığım gerekçelerle sonuca varılması hayli zor bir yer. İçişleri Bakanı Efkan Ala, 9 Şubat 2016’da, “Yüksekova, İdil, Nusaybin ve Şırnak’ta operasyonlar başlayacak” diye bastırırken, askeri tarafın Nusaybin için acele etmemesinin sebeplerinden birisi de bu saydığım gerekçeler idi.
 
***
Bugün gazetelere yansıyan haberler doğru ise, özel harekat timlerinin eğitim süreleri bölgeye göndermek amacıyla kısaltılıp 3.5 aya indirilmiş. Gelinen noktayı göstermesi açısından önemli bir bilgi diye paylaştım.
 
***
Sivillerin operasyon yapılan yerleşim merkezlerinde anonslarla boşaltılması sağlanıp uzaktan atışlarla bombalanıp binaların vurulacağı belirtiliyor. “Bir anlamda taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmama” mantığı bu olsa gerek.

Bütün bu yapılanlar, halkın PKK ile arasındaki mesafeyi açmaz, birbirine yaklaştırır. Nitekim terör örgütü meskun mahal çatışmalarının yaşandığı yerlerde, bankalarda “hesap kardeşliği” uygulaması ile halkı kendi yanında tutma yolunda önemli adımlar atıyor. S Bilisim Danismanlik bunu anlatan önemli bir rapor hazırladı.

Çatışmaların bittiği yerlerde devletten daha hızlı davranıp binaların onarılması ve yeniden inşası çalışmalarına girişildi.

Sırf güvenlikçi yaklaşımlarla 1990’larda köyler boşaltılıp ateşe verilmişti. Hâlâ toplum o dönemin travmalarını taşırken, bu yaklaşımın sonuç vermesi mümkün mü?

Ünal TANIK / Rotahaber
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...