Global Politika ve Strateji Merkezi araştırmacısı Süleyman Özeren IŞİD’in neden büyük bir tehlike olduğunu analiz etti. İşte o analiz:

İstanbul Atatürk havalimanında çok sayıda teröristin gerçekleştirdiği saldırıda 36 kişi hayatını kaybederken onlarca vatandaş yaralandı. Saldırının boyutu, neden olduğu can kaybı ve yıkım dikkate alındığında Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu terör tehdidinin boyutunu tekrar vurgulamak gerekiyor. Bu saldırı pek çok açıdan değerlendirilebilir.

Birincisi, IŞİD’in sadece eylem yaptığı coğrafya açısından değil aynı zamanda eylem tarzıyla da uluslararası farklı bir modus operandi ortaya koyduğu sürekli akılda tutulmalıdır. Örgüt bir yandan en yüksek sayıda can kaybı ve yıkımı hedeflerken diğer yandan korku ve paniği sokağa, gündelik hayata yaymayı amaçlıyor.

İkincisi, örgüt farklı ülkelerde benzer eylem yöntemleri kullanıyor. Atatürk Havalimanına yapılan terör saldırısı, eylem yeri ve eylem tarzına bakıldığında geçtiğimiz Mart ayında IŞİD tarafından Brüksel’de metroya ve Zaventem Havaalanına düzenlenen saldırıya birebir benziyor.

Brüksel saldırısında olduğu gibi bu eylemin hedefinde havaalanı var. Brüksel eyleminde 3 eylemcinin olduğu ifade edilmişti. İstanbul’daki saldırıda da en az 4 ya da daha fazla eylemci olduğu belirtiliyor. Eylemde, korkuyu ve can kaybını en üst düzeye çıkaracak şekilde patlayıcılar, uzun namlulu silahlar kullanılmış ve intihar saldırısı düzenlenmiş.

Üçüncüsü, IŞİD’in Türkiye’de düzenlediği terör eylemleriyle bu son eylem arasında önemli farklar bulunuyor. Eylemin bir diğer özelliği ise, çok daha fazla sayıda teröristin olduğu, daha planlı ve çok daha stratejik bir hedefe yönelmiş olmasıdır. Bu da IŞİD’in eylem stratejisinde önemli değişiklikler olduğunu göstermesi açısından önemli.

Dördüncüsü, Atatürk Havalimanı Türkiye’nin en stratejik noktalarından birisi ve böyle bir saldırının gerçekleşmesi uluslararası alanda son dönemde “Türkiye’nin güvenli olmadığına” dair oluşan algının derinleşmesini tetikleyebilir. Nitekim saldırı tüm dünyada haber kanalları tarafından yoğun şekilde verilmeye devam ediyor.

Beşincisi, bu saldırı IŞİD’in Türkiye’deki eylem çıtasını yükselttiğini ortaya koyuyor. IŞİD bünyesinde binlerle ifade edilen sayıda Türk vatandaşı yabancı savaşçı olduğu bir gerçek. Türkiye Suriye’deki iç savaşın başından itibaren dünyanın farklı ülkelerinden gelen yabancı savaşçıların Suriye ve Irak’a geçişlerde kullandığı bir transit ülke konumunda. Bu geçişler sırasında Suriye ve Irak’ta farklı radikal gruplarda savaşan militanlar arasında bir çeşit ağ oluşuyor. Bu ağ aracılığıyla yabancı (terörist) savaşçılardan bazıları Türkiye’de kalarak yereldeki örgüt sempatizanları ile lokal gruplar oluşturabiliyorlar. Bugün ve önümüzdeki süreçte Türkiye kökenli ya da başka ülkelerden gelen yabancı savaşçılar konusu üzerinde daha kararlı ve sonuç odaklı durulmalı.

Altıncısı, IŞİD son haftalarda ‘kafir’ ilan ettiği ülkelere yönelik saldırılar yapacağını kendi web sitelerinde, sosyal medyada ve diğer yayın organlarında sık sık dile getiriyordu. Son dönemde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin IŞİD hedeflerine yönelik saldırılara ağırlık vermesi, Suriye ve Irak merkezli IŞİD’in alan kaybetmesine neden olan operasyonlar bu tür terör saldırılarının artabileceği zeminler oluşturuyor.

Yedincisi ve daha önemlisi IŞİD’in artan terör eylemleri bir yandan toplumsal düzeyde farkındalık oluştursa da diğer taraftan IŞİD’e sempati duyan bir kesimin de var olduğu ve bu oranın dikkat çekici düzeyde olduğu bir gerçek.

GLOBAL Politika ve Strateji’nin son yaptığı “GLOBAL Türkiye Toplumsal Eğilimler Anketi[1]” bu konuda önemli veriler sunuyor. Ankete katılanların %83,5’i IŞİD’i terör örgütü olarak tanımlarken, %9,3’ü ise IŞİD’in terör örgütü olduğuna inanmamakta. Katılımcıların %6,1’i IŞİD’in Halifelik olduğunu ifade ederken, %2,6’sı ise IŞİD’in Müslümanlar için savaştığı görüşünde.

Diğer yandan, katılımcıların %59,9’u IŞİD’in İslamı temsil etmediğini belirtirken, %21 gibi kayda değer bir kesim bu görüşe katılmamakta, yani bir anlamda IŞİD’in İslam’ı temsil ettiğini düşünmekte. %19,1’lik bir kesim ise bu konuda fikir beyan etmemiş. Bu oranlar alarm zillerinin çalmasına neden olacak kadar yüksek. Dolayısıyla Türkiye’nin bugüne kadar karşılaştığı en tehlikeli terör örgütlerinden biri olan IŞİD hakkında toplumsal düzeyde farkındalığın artması gerekiyor.

Son olarak ülkemizi sarsan terör olayları toplumun bir kesiminde ‘kanıksamaya’ neden olurken buna karşılık bazı kesimlerin de ‘teröre alışmalıyız’ yaklaşımı içinde oldukları dikkat çekiyor. Bir toplumu teröre alıştırmak insanları toplumsal ötenaziye razı etmektir.

Teröre alışmak değil teröre karşı bilinçli bir duruş ortaya koymak gerekiyor. Terörün bir toplumda kanıksanmaması bu saldırıların gerçekleşmeden önlenmesine bağlıdır. Burada sorumluluk ise başta ülkeyi yönetenlere, ilgili istihbarat ve güvenlik birimlerine aittir.

[1] http://globalpse.org/global-turkiye-toplumsal-egilimler-anketi-kasim-2015-2/#

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...