Obama yönetiminin son 11 ayı. Obama artık kendisinin mirasını düşünüyor. Başkanlık hayalini gerçekleştiremeyen ama Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan John Kerry de, muhtemelen hayatının sonbaharında geldiği Foggy Bottom’da kendi kariyerinin son demini yaşıyor. Ondan dolayı o da kamu hizmeti yıllarına başarılı bir bakanlık mirası ile veda etmek istiyor.

 

ABD, İran’ı Gözü Gibi Koruyor

 

Bu açıdan Obama yönetimi, dış politikada geleceğe bırabileceği en büyük mirası olan İran nükleer anlaşmasını gözü gibi koruyor.

 

İranlılar Amerikalı denizcileri tutukluyor, 50 yerine 100 milyar dolarlık donmuş fona ulaşıyor, Suriye’de istediği gibi barış müzakereleri parametlerini kurabiliyor. Bunların hepsi Obama’nın asisti ile oluyor.

 

Suriyeli isyancılar sahada Rusların bombalamaları altında hayatta kalmaya çalışırken, Cenevre’den gelen müzakere haberlerine göre, masada da ABD’nin yoğun baskısı altında kalıyor.

 

Obama’nın dış politikasındaki pasif yaklaşımı Washington’da birçok farklı dış politika mahfilini rahatsız ediyor. Bu kesimler sadece neocon veya İran karşıtı kesimler değil. Bunlar, Körfez ülkelerine yakın olanlar, Ruslara çok taviz verildiğinden mutsuz olanlar, Avrupa’da ABD’nin zayıf hareket ettiğini düşünenler vb. birçok mutsuz kesimin bileşininden oluşuyor.

 

İşte bu kesimler için Erdoğan son dönemde Obama’da göremediklerini vaad eden bir yabancı lider haline geliverdi.

 

Erdoğan, bu kesimlere göre, Obama’nın yapamadığı şekilde Suriye’de İran, Hizbullah ve Rusya’ya karşı çıktı. İsrail ile yakınlaşmaya devam etti. Üstüne bir de Rus jetini düşürdü. Türkiye’deki kötüleşen İnsan hakları, basın özgürlüğüne baskı, gazetecilerin tutuklanması veya Türkiye’nin güneydoğusundaki olağanüstü durumun Erdoğan’ın bölgedeki ‘’şahin’’ kimliğinin yanında pek değeri yok.

 

Bu kesimlere göre, zaten ortadoğu işlerinden anlamayan Obama yönetimi, bölgede Putin’e dahi kafa tutmuş Erdoğan’ın ülkesine gidip, Biden aracılığıyla Türkiye’ye özgürlükler dersleri vermesi yersiz işlerinin bir yenisi idi. Müttefiğine hakaret idi.

 

Saray’ın Yanlış Washington Hesabı

 

Erdoğan’ın Putin’e karşı kafa tutarken bundan Obama yönetiminin hoşnut olacağını beklediğini yazanlar oldu. Belki Obama değil ama Washington’da Obama’dan bir veya başka yönüyle nefret eden bu birçok kesim için Erdoğan hiç şüphesiz değerlendirdi.

 

Obama’nın ise şimdiye kadar Erdoğan’ın Putin ile girdiği kavgadan pek hoşnut olduğunu gösteren işaret yok. Kabul etmek lazım ki Erdoğan’ın Putin’in uçağını düşürmesinin Obama yönetimi için muhakkak kullanışlı yönleri olduğu aşikar. Kendisinin çatışmaya girmediği hatta Putin’in etkisini kırmak için dahi çok uğraşmadığı biliniyorken, Erdoğanca Putin’e çıkışılması Beyaz Saray’a da yarıyor.

 

Ama Obama’nın son virajında ne yapmak istediğini ıskalayan Ankara, böylece Obama’nın gözüne gireceğini sanmış ise bu hesabı yanlış yapmışa benziyor.

 

Obama’nın son hesapları başka

 

Obama son 11 ayında Ruslarla tansiyonu artırıp, Suriye’de aksak, sakat bir Cenevre sürecini erkenden bitirmeyi istemiyor.

 

Obama Putin ile anlaşmak, Suriye-Irak’da IŞİD’i, 2016 yılı sonu itibariyle, Rakka ve Musul şehirlerinde kıstırmak, ve bir çeşit ateşkesi de Suriye’de görmek istiyor.

 

Erdoğan Putin’e karşı durmasıyla, tansiyonu artırmasıyla, Cenevre görüşmelerine ‘olmasa da olur’ tavrı almasıyla, Washington’da birkaç olumlu yazıya gerçekten de konu olabilir (oluyor). Ama bu kesimler ile Obama yönetiminin çıkarları ayrışıyor.

 

Erdoğan 2017 yılına, yeni başkana yatırım yapıyorsa bunun için biraz erken.

 

Erdoğan’ın Obama’dan pek bir değişim göreceği umulmuyor. Obama’nın iyi bir miras bırakmak için uğraştığı bütün bölgesel konuların tam karşısında yer alan Erdoğan’ın Beyaz Saray’da can sıkmaya devam ettiği işaretleri var.

 

Erdoğan demokrasi düşmanı oldu

 

Erdoğan, Washington’ın ‘mainstream’ Türkiye analizinde, etkili uzmanların gözünde bir demokrasi düşmanı oldu.

 

Washington Post ve New York Times, her iki haftada bir, adeta nöbetleşir gibi, Erdoğan hakkında en ağır eleştirileri yapıyorlar. Eleştiri değil, Erdoğan’ı tiranlıkla, cahillikle, otoriterlikle suçluyorlar.

 

Bu gazeteler bu başyazıları yazarken, ‘editoryal ekip’ olarak, görüştükleri gözlemciler ve takip ettikleri haberlerle yapıyorlar. Bir geniş kabulün yansımalarını yazıyorlar.

 

ABD yönetimleri üstünde etkileri olan Türkiye uzmanları, bölge gözlemcileri, gazeteciler, Erdoğan yönetiminin gazetecilere ne yaptığını, Kürt Çözüm Görüşmelerini neden çıkmaza sürüklediğini, Erdoğan’ın başkan olma hayallerini aslında bir diktatörlük olduğunu biliyorlar.

 

ABD yönetimi yetkilileri de rasyonel çıkarlarını gözeterek, Erdoğan’ın kimliğinin ve demokrasi için anlamının farkındalar.

 

PYD ile ilişkilerini Erdoğan’ın gözünün içine bakarak yapıyorlar. Obama’nın IŞİD ile mücadelede en yüksek temsilcisi Büyükelçi McGurk gülerek eski bir PKK üyesi olduğu ortaya çıkan YPG temsilcisiden plaket alıyor.

 

Erdoğan’ın hiçbir nazı, niyazı kalmamışa benziyor. Erdoğan Latin Amerika’yı gezerken Türkmenleri sınırda bombalanıyor, Türkiye’ye kaçıyor. Suriyeli Kürtlere ‘özyönetim’ sözü verildiği haberleşiyor.

 

Bu demek değilki ABD ile Türkiye ilişkileri kopacak. ABD Türkiye ile her zaman çıkarı gereği ilişkilerini sürdürecek. Şimdiye kadar sürdürdüğü gibi.

 

Ama bu ABD’nin, Ankara’daki her lider ile dost kalacağı anlamına gelmiyor.

 

Washington, Ankara’da nazı, niyazını dinlemesi gerektiğini düşündüğü bir dostu olmadığını pekala düşünebilir.

 

Haber Kaynağı: İlhan tanır – haberdar

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...