Başbakan Ahmet Davutoğlu  yeniden İngiltere ziyaretine başlıyor. Bir önceki ziyaretinin üzerinden henüz 15 gün geçmesine rağmen tekrar İngiltere’ye gitmesi merak konusu oldu. Sadece İngiltere değil, son zamanlarda Davutoğlu çok yoğun temaslarda bulunuyor. 18 Ocak’ta gerçekleştirdiği İngiltere ziyaretinin ardından Davos zirvesi sonra yurt içinde Biden görüşmesi ve Suudi Arabistanın ardından ayağının tozuyla tekrar İngiltere ziyareti gerçekleştiriyor.

Az çok siyasi gelişmeleri özellikle Uluslararası ilişkileri değerlendirenler bilir ki, yoğun bir takvimde gerçekleşen bu temaslar hiç normal değil. Özellikle de 15 gün içerisinde İngiltere’nin 2 defa ziyaret edilmesi.
Bugünler de siyaset sahnemiz özellikle Bülent Arınç sayesinde oldukça renkli geçiyor. Arınç’ın açıklamaları AKP ile Saray kavgasının dışa yansıması olarak değerlendirildi ve herkes bu duruma göre konumunu almaya başladı. Ancak tek konuşan Arınç gibi görünse de gerek Arınç’ın konuşmalarına destek veren eski bakanlar gerekse Kurtulmuş ve Davutoğlu’nun bazı açıklamaları da yabana atılacak cinsten değiller.
Mesela dün Numan Kurtulmuş yine Erdoğan’ın başkanlık hayallerini baltalayacak bir açıklamada bulundu. “Başkanlık sisteminin Türkiye`de etkin bir yönetim mekanizması olduğuna inanıyoruz. Ama sonuçta bunu bir ön şart olarak ortaya koymuyoruz” ifadelerini kullandı. Kısacası Başkanlık sistemi tek gündemimiz değil dedi.
Yine Davutoğlu bugün “Çarpık ve saptırılmış bir parlamenter sistemi savunmak yerine, hür başkanlık sistemini ya da parlamenter sistemi konuşalım” dedi.
Her iki açıklamaya da dikkat çekmek isterim. iki açıklamada da başkanlık sistemi olabilir diyor ama tek şart demiyor. Latin Amerika’ya başkanlık sistemlerini yerinde görmek üzere seyahate çıkan Erdoğan eminim bu açıklamalar karşısında hayal kırıklığı yaşamıştır. Hem Başbakanın hem de Başbakan Yardımcısının bu türden açıklamaları aslında önemli. Çünkü eğer gerçek manada Başkanlık sistemini istiyor olsalardı kesinlikle alternatifli konuşmazlardı. Politik bir dil kullanarak, hem Erdoğan’ı karşılarına almıyorlar hem de süreç içerisinde atacakları adımların zamanını bekliyorlar görüntüsü ortaya çıkıyor.
Yukarıda da dediğim gibi siyaset gündemimiz Arınç’ın açıklamalarına kilitlenmiş durumda. ancak Davutoğlu’nun 15 günlük yoğun trafiği de, Kurtulmuş’un açıklaması da veya eski bakanların Arınç’a destek açıklamaları asla tesadüfi değil. Hepsi birbiri ile bağlantılı olan bir olaylar zinciri ve dikkatle baktığımızda hepsinin çıkış noktası Davutoğlu’nun 18 Ocak tarihinde Chatham House toplantısından sonra başlıyor.
Chatham House düşünce kuruluşunda toplantıya katılan liderlerin önlerinin nasıl açıldığını da ayrıca belirtmek gerekir. Mesela Abdullah Gül, bu kuruluştan ödül alanların bir örneğidir ve İngiliz ekolü dediğimiz bir grubun başını çekmektedir. Bugün emekli gibi görünse de hala daha aktif siyasi bir figür olduğu gerçeğini görmekteyiz.
CFR yada Chatham House gibi düşünce kuruluşlarını da ne küçümsemek nede olağanüstü güçlü bir yapı gibi görmemek gerekiyor. Her iki bakış açısı da hatalı olacaktır. Ancak bugün Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını belirleyen Sykes–Picot haritaları yada gündemimizden hiç çıkmak bilmeyen BOP planı da Chatham House içerisinde hazırlanmıştır.
Fakat bizim asıl gözden kaçırmamamız gereken bir gelişme var ki esasen hem Bülent Arınç’ın Erdoğan’a cevap verdiği 4 sayfalık açıklamanın son sayfasında vardı hem de Davutoğlu’nun geçtiğimiz gün yaptığı açıklamalarda. Her iki açıklama da ısrarla Çözüm sürecinin yeniden başlaması gerektiği vurgulanıyordu. Özellikle Davutoğlu ” Terörle Mücadele de yeni bir eylem planınını Cuma günü açıklayacağız” demişti, yani İngiltere ziyareti sonrasında. Halbuki Erdoğan “Bir daha asla tekrar görüşmeyeceğiz kapandı artık o fasıl” söylemlerine rağmen yine Hükümet tarafından Erdoğan’a zıt bir eylem ortaya çıkıyor.
Oslo’da başlayan çözüm sürecinin hakem devletin İngiltere olduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün yine çözüm süreci dillendirilmeye başladıysa bu İngiltere tarafından verilen telkinlerden kaynaklandığını söylemek abartı olmaz. Özellikle İngiltere basınında son zamanlarda Erdoğan karşıtı haberlerin yoğunlaştığı ve Irak’ta bağımsız Kürdistan referandumunun sık sık gündeme geldiğini göz önüne aldığımız da Erdoğan karşıtı ve Çözüm süreci açıklamalarının çoğalmasını bekleyebiliriz.
Davutoğlu yine Chatham house’da bir toplantıya katılacak mı katılmayacak mı bilmiyoruz. Ancak İngiltere dönüşü yapacağı açıklamalar gidişatın ne yönde olacağını gösterecektir.
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...