Aşağıdaki yazıyı 9 Ocak 2013’te yazmış AKP’yi uyarmıştım. Çözüm sürrecini bu şekilde yönetmekten bir sonuç çıkmaz. AKP PKK ile bir olup beni HAİN ve SAVAŞ LORDU ilan etmişti. Gün geldi maskeleri düştü. Bize de Maskeleri düşüren o yazıyı hatırlatmak kaldı:

İşte UMUTLANALIM MI? başlıklı o yazı:

Açılım süreci başladığından bu yana beş temel argümanı savundum:1) PKK sınır dışına çekilmeden yapılacak müzakere risktir ve böyle bir müzakere PKK’yı güçlendirir. 2) Abdullah Öcalan PKK’nın lideri değil sözcüsüdür. Eğer Öcalan liderliğini yeniden kazanmak istiyorsa PKK’da kendisine gündem dayatan gruba karşı bir hamle yapıp onların etkinliğini kırmalı, onları tasfiye etmeli. 3) KCK yapılanması PKK için can damarıdır. KCK hem Kürt kimliğinin yaratıcısı hem de şiddet sarmalının taşıyıcısıdır. Bu nedenle de KCK’nın sınırlanması PKK’nın etkinlik alanını zayıflatacaktır.4) PKK konjonktürü en iyi kullanan bir örgüttür. Bu nedenle aktörlerin ne dediğine değil faktörlerin PKK’yı nereye sürüklediğine odaklanmak daha doğrudur. 5) PKK kendi siyaseti doğrultusunda uluslararası güçlerle ittifaklar yaparak bugünlere geldi. 2010’dan itibaren de Kürt-Şii ittifakı yapacak bu da PKK için yeni bir açılım olacak. (Bu görüşe en büyük itiraz Cengiz Çandar’dan gelmişti. Çandar PKK kafayı yemedi ki böyle bir ittifak yapsın türünden bir karşı çıkış yapmıştı ama bugün Çandar o görüşlerini unutmuş PKK-İran ittifakının PKK’ya neler kazandırdığını anlatıyor.)

Son İmralı süreciyle birlikte medyada yine umut çiçekleri açtı. Taraflar temkinli iyimserlik diyor ama bizim müzakerecilere bakılırsa “temkin” bir yük gibi algılanıyor. İyimserlik tavan yapmış, güneş gözlüğünü takmış, İmralı’dan mucize bekleyip uçuşa geçenler bile var. Oysa bu aşamada “temkinli iyimserlik” bile bir hayli ileri aşamadır.

Peki, gerçekten temkinli veya değil, iyimser olalım mı?

Devletin nihayet doğru çizgiye geldi. PKK ile müzakere için en azından PKK’nın sınır dışına çekilmesi gerektiği konuşulmaya başlandı. Eğer PKK sınır dışına çekilmeyi deklare ederse, ve çekilmeye başlarsa umutlu olabiliriz. Bunun öncesinde yapılacak her türlü açıklamayı daha çok temkinle daha az umutla izleyebilirsiniz.

Ben bu aşamada PKK silah bırakır mı bırakmaz mı tartışmasını abes buluyorum. Bu aşamada veya gelecek beş yıl içinde PKK silah bırakmaz.
Bunu PKK liderleri de söylüyor. Örneğin Duran Kalkan“PKK ahmak mı ki silah bıraksın” diyor ve bu bazı müzakerecilerin iddia ettiği gibi başka bir şey söyleyemeyeceği için söylenmiş taktik bir duruş değil. Gerçekçi olalım bu konjonktürde, bu şartlar altında PKK silah bırakmaz. Ne PKK, ne onları destekleyen toplum, ne de uluslararası güçler buna hazır ve buna izin verir.

Tartışmamız gereken konu şu: PKK sınır dışına çekilir mi?

Murat Karayılan
, Duran Kalkan ve Cemil Bayık’ın açıklamalarına bakılırsa şu aşamada PKK’nın sınır dışına çekilmek gibi bir niyeti yok. Örneğin Cemil Bayık, “Silah bırakma ve silahlı güçlerin mevzilerini terk etmesi yaklaşımı bir çözüm niyeti olmadığını gösterir” diyerek PKK’nın sınır dışına çekilmesi opsiyonunu tartışmaya bile açmıyor. Murat Karayılan da benzer açıklamalarla PKK’nın sınır dışına çekilmesini kabul etmeyeceğini açıkladı.

Bu durumda muhtemelen önümüzdeki günlerde yapılacak açıklamalarda PKK konusunu Öcalan PKK liderleriyle konuşacak denecek ve PKK’nın sınır dışına çıkma tartışması bir sonraki döneme ertelenecek. Zaten MİT’in öngördüğü merdiven çözüme göre de sınır dışına çıkış konuşulmuyor.

Öncelikle “çatışmasızlık” süreci konuşuluyor.
Bu çok ilginç bir kavram. Kamuoyu tek taraflı ateşkes gibi algılıyor ama “çatışmasızlık” çift taraflı ateşkes demek. Yoksa bu sürecin eskisinden ne farkı var. PKK’nın tek taraflı ateşkes ilan etmesi için İmralı’da iki gün yatılı kalmaya gerek yok. PKK bunu en az 10 defa yaptı kendi kendine.

•30 yıllık mücadelede ilk defa devlet çift taraflı ateşkes kavramına yaklaşmış durumda ve ilk defa devlet önümüzdeki günlerde güvenlik birimlerine çatışmasızlık pozisyonuna geçin, operasyonları durdurun diyecek. Bakmayın siz Başbakan’ın ve hükümet yetkililerinin esip gürlemelerine. Onlar Türk kamuoyunun gazını almak için yapıyorlar bunu. Doğrusu bu PKK açısından büyük bir zafer demek. Zira devleti ilk defa kendi konumuna çekmiş ve iki taraflı ateşkesi resmen kabul ettirmiş demektir. Hem de sınır dışına çekilmeden.•

Peki, bu, PKK’nın sınır dışına çekileceğine dair bir işaret olabilir mi? Bu konuda PKK liderlerinin tutumu önemli. PKK devletin bu yaklaşımlarını hep bir zayıflık göstergesi olarak okudu. PKK’ya göre devlet zayıf olmasa bu tür bir arayışın içine girmez. Dolayısıyla devleti zayıf yakalamışken sınır dışına çekilmek PKK için çok mantıklı görünmüyor.

Bu durumda tek şans Öcalan’ın PKK üstündeki gücü. Öcalan PKK liderlerine rağmen PKK militanları sınır dışına çekilsin talimatı verebilir mi? Ben Öcalan’ın en azından şu aşamada böyle bir gücünün olduğu kanaatinde değilim. Muhtemelen MİT de bunu bildiği için Öcalan’ı güçlendirip sözü dinlenen bir lider yapmaya çalışıyor. Öcalan da bu durumu bir fırsat olarak görüyor ve kendisini yeniden denkleme sokuyor. Bu süre içerisinde PKK sınır dışına çekilmeden atılacak her adım Öcalan’ı ve PKK’yı büyütecek. Yarın Öcalan’ın yeniden “aradan çekiliyorum devlet ve PKK beni kullanıyor” deyip kazanımlarını elde ettikten sonra geri çekilmeyeceğinin garantisi var mı?

Kısacası bu süreç Öcalan ve PKK için bir mehter yürüyüşü. İki ileri bir geri. PKK sınır dışına çekileceğini deklare etmeden boşa umutlanmayın…

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...