Hani meşhur bir fıkra vardır: “Adamın biri bir gün Alâeddin’in lambasını bulur, lambayı okşar ve içinden çıkan cine, Kıbrıs’ı merak ettiğini, uçak ve gemi korkusu sebebiyle de oraya bir köprü yapmasını ister. Cin de: Ya kardeşim, senin işin gücün yok mu? Şimdi yol yapmak için oraya bir sürü asfalt, iş makinaları, demir, çelik halat falan filan lazım, şimdi onunla kim uğraşacak, sen başka bir şey iste, der. Adam da: O zaman bana kadınları nasıl anlayacağımı söyle, der hani. Cinde cevaben adama: Ya senin şu yol kaç şeritli olsun” der. Bugünlerde o cin benim karşıma çıksa, tek isteyeceğim, Avrupa’da vereceğimiz oyların çalınmaması olur. Ancak zannedersem cin, bu isteğime karşılık herhalde başka bir şey yapmamı isteyecektir. AKP iktidarına muhalif oy vermek isteyen herkesin taşıdığı tek kaygı bu. ‘Oy vermek istiyorum ama nasılsa yerini bulmayacak (başka bir deyimle ‘çalınacak’)’.
İster istemez tedirginlik oluşturan mevcut durum, seçmenlerde de ikilem oluşturuyor. Bundan istifade edecek olanda yine mevcut iktidar. Oluşturdukları karamsar ve korku ortamı, bir yandan oy vermek isteyenleri demotive ediyor, öte yandan da sadece kendi taraftarlarının sandıklara gitmesine yol açıyor. Başkaları adına oy atanlara göz yummalar, seçim sandıkları için yedek anahtar yaptıran AKPartizanı imamlar ve sandık başındaki görevlilerin muhalif bildikleri seçmenlere zorluk çıkartmaları da işin cabası. O kadar ki, insanımız, oyları taşıyacak THY uçaklarına bile güvenmiyor. ‘Kim bilir uçakta neler olacak?’ düşüncesi hakim.

Avrupalı siyasilerin de bugünlerde tedirginliklerini dile getirdikleri bu ortam için maalesef bir çözüm de yok. Hani imkan olsa, üçüncü şahıslardan oluşan ‘komiserleri’ sandık başına koyabilsek. Zaten ayaklar altında olan uluslararası imajımızın daha da batması demektir bu. Ama yine de, büyükelçisinden camii imamına kadar yurtdışındaki bütün hükumet (devlet değil) temsilcilerinin ister korku ister menfaat uğruna hizmet ettikleri bu tabloya rağmen, demokrasiden ödün vermek yok. Bir oy bir oydur deyip o sandığa gitmek lazım. En azından, çalan çaldığı ganimete baktığında, aleyhinde çıkan oyları görüp sürecin nasıl aleyhine işlediğini görmeli.

Bahattin Koçak

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...