2017 Projeksiyonu: Türkiye’yi ne Bekliyor Erdoğan’a ne olur?

2012 yılından beri her yıl Aralık ayında önümüzdeki yılın projeksiyonunu yazmaya gayret ediyorum. Son dönemde güncel yazılara ara versem de artık geleneksel hale getirdiğim yıllık projeksiyonlara bu sefer de devam edeceğim.

2017 yılının temel belirleyicisi başkanlık seçimleri ve ekonomi olacak. Bu belirleyicilerin nasıl evrileceği ülkenin geleceğini yakından ilgilendiriyor.  Şöyle ki:

Başkanlık seçimleri denilen süreç sadece Erdoğan’ın başkan olmasıyla ilgili bir süreç değil. Erdoğan zaten başkan, ve ölene kadar da o koltuktan onu kimse atamayacak. Bunu 7 Haziran seçimlerinde gördük. AKP kaybedince Erdoğan külahından tavşan çıkardı ve AKP yeniden seçimi “kazandı.” Dolayısıyla artık Erdoğan’ın seçimle gitmesi sözkonusu bile olamaz. Seçimin sadece sembolik bir anlamı var artık. Seçimlerde hile yapılıp yapılmadığını denetleyecek bir kurum var mı artık? Seçimlerde hile bulan FETÖ’cülükten içeride bulur kendini. Dolayısıyla artık serbest seçim dönemi bittiğine göre Erdoğan’ın ebedi başkan olmasını engelleyen hiç bir şey yok.

Bunu en iyi Erdoğan bildiğine göre Erdoğan kişisel çıkarı için başkanlıkta ısrar etmiyor. Bunu kendisi de açıkça söylüyor zaten. Erdoğan rejim değiştirmek için başlanlıkta ısrar ediyor. Daha açık yazalım otoriter Kemalizmin yerine, diktatöryel Recebizim kurmak için başkanlık istiyor.

Rejim değişikliği sürecinin doğal sonuçları var. Bu sonuçlar yeni kurulan rejimin nasıl tanımlandığıyla ilgili. Yeni rejim Türkiye’yi “stratejik bir değer” gibi görüyor. Türkiye’nin kültürel ve normatif değerlerinden ziyade “stratejik değerlerine” göre bir hesap yapılıyor. Elbette “stratejik değerin” konumlandırılması Batıya göre yapılıyor. Yani Türkiye batı için “stratejik değer” ifade ediyor. İşte yeni rejim bu “değer” hesabı üzerinden kuruluyor.

Kemalizim Batı sıtandartlarına ulaşmak için geliştirilen modernleşme projesinin otoriter devlet eliyle yukarıdan aşağıya uygulanmasıydı. Recebizim böyle bir süreç öngörmüyor. Aksine batı değerlerini reddediyor ve mevcut “yerli” değerleriyle Batı’ya “konum” satma hesabı üzerine kurulu. Bunun için öncelikle Batı ile iyi ilişkileri olan ve Recebizim rejimine tehdit oluşturan muhalif unsurların temizlenmesi gerekiyor.

Özelliklke Gezi sürecinden sonra Erdoğan’ın hedef aldığı kitlelere bakılırsa hemen hepsinin ortak noktası Batı ile birlikte yaşamı savunuyor olmaları. Gülen cemaati’nden Cumhuriyet gazetesine, Selahattin Demirtaş’tan Meral Akşener ve Ümit Özdağ’a, Abdullah Gül’den Ahmet Davutoğlu’na Erdoğan’ın hedefe koyduğu kim varsa hepsinin ortak değeri Erdoğan’a göre “Batıcı” olmaları.

Erdoğan dünyayı şöyle okuyor: Batı beni bitirecek. Gezi olaylarından sonra düğmeye basıldı. Ben direniyorum. Direnişim için içerideki “Batıcı hainleri” temizlemem lazım. İçerideki “Batıcı hainleri temizlersem Batı bana mecbur kalacak. İşte o zaman Yeni Türkiye’yi (siz Recebizim diye okuyun) “stratejik değer” olarak batıya pazarlayabiklirim.

Erdoğan’ın Türkiye içindeki muhaliflere saldırılarına bakalım:

Gülen cemaatinin Batı yanlısı, batıyla birlikte diyalog kuralım çabasını biliyorsunuz. Gezi sürecinde Gülen’in “Gezicilere çapulcu demeyin” açıklaması Erdoğan’ın Gülen’in kalemini kırması için son damlaydı. Ondan sonra Dershaneler konusunu gündeme getirdi ve o gündür bu gündür aralarındaki savaş sürüyor. Bu savaş muhafazakarlar içindeki Batı yanlıları ile Batı karşıtlarının savaşı özünde.

Yine Erdoğan, eli kanlı katil Abdullah Öcalan ile aynı yatağa giriyor, aynı sofrayı paylaşıyor, aynı tastan yemek yiyor, aynı “barışı” getiriyor ama nedense Selahattin Demirtaş “terörist” oluyor. Kimse Erdoğan’a “terörist” arıyorsan PKK terör örgütünün kurucusu Öcalan ile neden kucak kucağasın diye sorma cesaretini gösteremiyor. Oysa Erdoğan’ın HDP ve Selahattin Demirtaş’ı hedef almasının nedeni PKK ile arasına mesafe koymaması değil, Batı ile arasına mesafe koymamasından kaynaklanıyor. Eğer mesele PKK ile arasına mesafe koymak olsaydı Erdoğan kendisiyle Öcalan arasına mesafe koyardı. Bir yandan halen Öcalan ile vardığı mutabakat devam edecek sonra HDP liderini “PKK ile arasına mesafe koymuyor” gerekçesiyle tutuklatacak. Sevsinler senin yalanını…

Erdoğan’ın Sözcü ve Aydınlık gibi Faşist/Yerli muhalef medyaya izin verip Cumhuriyet’i hedef almasının nedeni de aynı. Cumhuriyet “batıcı” olduğu için hedefte. Hatırlayın Can Dündar ve Erdem gül tutuklandığında ABD büyükelçsis başta tüm batı elçileri Cumhuriyet’i ziyarete gelmişti. O andan itibaren Erdoğan Cumhuriyet’in Türkiye içindeki “batı blokunun” odağı olduğunu düşündü. Cumhuriyet’i batıcıların elinden kurtarıp Yerli Kemalistlere teslim edecektir.

Hatta sıfr Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ekibini “Batı yanlısı” oldukları için tasfiye etmedi mi?

Bu noktada Erdoğan’ın yeni hedefinin kim olacağını tahmin etmek zor olmayacaktır: Kemal Kılıçdaroğlu ve Erdoğan’ın özellikle Almanya’dan destek aldığnı düşündüğü ve “Alisiz Alevilik yaratmaya çalışıyorlar” dediği  Alevi kesimler yeni hedef olacaktır. Erdoğn işte 2017 yılında Recebizmin son muhalifleri Alevileri ve onların kurumlarını hedef alacaktır.

Bu yönüyle 2017 yılı özellikle Batı yanlısı Alevi gruplar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si için zor bir yıl olacak. Bu noktada Aydın Doğan’ın artık sahneden çekilme zamanı geldi. Ya Aydın Doğan  her şeyini teslim ederek TAMAMEN çekilecek ya da Erdoğan onu da içeri tıkacak.  Erdoğan bir yandan ülke içindeki son Batı yanlısı muhalefeti Erdoğanizimin kurulması için yıkılan “Batı yanlısı” kurumların yıkıntılarını temizleme yılı olacak.

Bunun pratikteki anlamı şu: Erdoğan rejimi için yeni kurumlar oluşturulacak, eski kurumlar devreden çıkacak. Nisbeten 2016’da başlayan bu süreç hızla tamamlanmaya çalışılacak. Erdoğan’ın başkanlık sistemi dediği sürecin bodrum katı böylece tamamlanacak. Tabi ki bodrum “Batı yanlısı” muhalefet odaklarının kuru kafatasları üzerine oturtulacak. Tıpkı Kemalizim gibi Erdoğanizim de kendi “hainlerini” çıkarıp cezalandıracak.

Erdoğan’ın Mustafa Kemal’den farkı şu: Mustafa Kemal nisbeten kapalı bir toplumsal yapı ile tamamen bitik bir ekonomi devraldığı için Kemalizmin kurumlarını kurmakta zorlanmadı. Yani Mustafa Kemal rejimini boş araziye kurdu. Erdoğan ise önce Kemalizmi ve onun ürettiği esnek batıcılığı yıkacak sonra o araziyi temizleyip yeni yapılar kuracak. Bunun ekonomik maaliyeti yüksek olacak.

Bu nedenle Doların 2017 yılının ilk yarısının sonunda 5 TL olması kimseyi şaşırtmamalı. Muhalefet Dolar 5 TL olursa ekonomik kriz gelir bu da Erdoğan’ın sonu olur sanıyor. Ben önermenin ikinci kısmından emin değilim ama Erdoğan yeni rejim kurarken doların 5 TL olacağını tahmin etmek zor değil.

Özetle: 2017 yılında Erdoğan rejimini sağlamlaştırana kadar BATI YANLISI MUHALEFET BASKI ALTINDA TUTULACAK. Bunun EKONOMİK SONUÇLARI DOLARI 5 TL VE ÜZERİNE ÇIKARACAK.

Erdoğan rejiminin önündeki diğer iki sorun tabi ki Suriye ve Kürt sorunu olacak. Erdoğan rejiminin kurumsal gücü Kürt sorunun geleceğini evirecek.

Erdoğan ve çevresinin beklentisinin aksine ABD’deki DONALD TRUMP yönetimi Türkiye’nin işini kolaylaştırmayacak zorlaştıracak. Çünkü Trump İÇERİYE yönelecek ve dış politikada SÜRPRİZ BİR GELİŞME OLMAZSA içeride ekonomi öncelikli bir program uygulayacak.

ABD’de dış politika belirleyici kurum Dışişleri Bakanlığından çok Pentagon olacak. Bu şu demek, eğer Erdoğan Batı bloku içinde kalarak Batı ile pazarlık yaparsa şansı olur. Ancak Batının kendini bitireceğini düşünür ve bunun için batının önüne yığınak yapmaya devam ederse Türkiye’nin durumu daha da kötüleceşecek.

Dolayısıyla Türkiye’nin yakından ilgileneceği Batı ABD değil AB olacak. AB’nin olaylara yaklaşımı ile ABD’nin yaklaşımı arasında fark var. Erdoğan AB’de yükselen yabancı karşıtlığı dalgasının AB içinde kalacağını sanıyor. Bir süre sonra bu dalganın Türkiye kıyılarına vurduğunu görürseniz şaşırmayın. Bunun da ekonomik ve politik sonuçları olacak.

Maddeler halinde yazacak olursak. 2017’den şunları beklemek yanlış olmaz.

  • Erdoğan yönetimi Batı Yanlısı muhalefetin üstüne gitmeye devam edecek. Kılıçdaroğlu ve Batı yanlısı Aleviler yeni nedefi olacak. Erdoğan, CHP’yi Kılıçdaroğlu’nun elinden alıp, Erdoğan’ın faşizmine “işkence yok” diyerek destek veren Metin Feyzioğlu’na teslim etmek isteyecektir.
  • Erdoğan’ın “batının 5. Kol faaliyetini sürdürüyor” dediği Aydın Doğan ve medyasını zor günler bekliyor. Bir at sineği gibi Erdoğan’ın kuyruğuna yapışması Doğan ve medyasını kurtarmayacak.
  • . Başta ekonomik başarısı artık tepe taklak gelirse kimse şaşırmamalı. Bu nedenle Ekonomik tirbülans devam edecek Dolar 5 TL’yi bulacaktır.
  • Türkiye Suriye batağına daha çok saplanacak. Trump ve Putin’in anlaşması Esad’ın kalma olasılığını artırıken Erdoğan’ın işlerini zorlaştıracaktır.
  • Kürtlerin ayrılık süreci daha da hızlanacak.

***

Yukarıda anlattıklarım SİYASET BİLİCİ perspektifiyle ANALİST Gözlemiyle yazdıklarım. Bir de izlediğim bir kader trendi var. Kader çizgisine baktığımızda ilginç bir şey görürürz. Sanki kader Erdoğan’a kötü bir son hazırlıyor gibi. Erdoğan’a şimdiye kadar İslam ve Müslümanlar adına yaptığı iyi şeyleri yine ona kendi eliyle yıktırarak bu dünyada dikili taş bırakmadan öbür dünyaya götürecek gibi bir oyun oynuyor.

İktidara geldiğinde Müslüman dünyanın model lideri olarak gelmişti. Müslüman dünyanın diktatör lideri olarak değiştirdi o imajı.

Moderniteyle Müslümanlığı birleştirecek yegane lider gibi görünüyordu, şimdi IŞİD destekçisi olarak algılanıyor.

Türkiye’yi AB’ye sokacak demokrat bir lider olarak gelmişti, AB’den çıkaran lider olarak tamamlayacak o vazifeyi.

Cemaatin hamisi olarak öne çıkmıştı, Cemaatin düşmanı olarak gidiyor.

Ergenekon ve eski rejimin düşmanı olarak ün yapmıştı, şimdi Ergenekon’un avukatı olarak gidiyor.

Yolsuzluğa karşı savaşan dürüst lider olarak öne çıkmıştı, boğazoına kadar yolsuzluğa batmış hırsız lider olarak değişti o imajı.

İsrail karşıtı algısı vardı, İsrail muhibbi oldu.

Ekonomiyi düzelten adam olarak iktidara gelmişti, şimdi bizzat ekonomiyi bozan adam olarak gidiyor.

Başörtüsüne özgürlük getiren adam olarak gelmişti, öyle bir BAŞÖRTÜLÜ ama AHLAKSIZ nesil yetiştirdi ki bir çok başörtülü kadın onlarla aynı ahlak seviyesine düşmemek için aralarına mesafe koydu.

İslam’ı savunarak iktidara geldi İslam’ın içini boşalttı. Bir çok insan bu diktatör ve hırsızlar Müslümansa ben Müslüman değilim demeye başladı.

Geriye dönüp baktığımda Erdoğan’ın yapıp da yıkımını tamamlamadığı ne var diye sorduğumda hiç bir şey göremiyorum. Eğer bu gidişatı doğru okuyorsam, artık Erdoğan’ın kendi eliyle inşa edip kendi eliyle yıkmadığı hiç bir iyi şey kalmadı.

Eğer bu okuma doğruysa, yani kader oyununu tamamlamışsa, Erdoğan’ın arkasından şatafatlı sarayı ve lüks yaşamı ve çocuklarının gemileri dışında onunla anılacak bir değer bırakmadan gidiyorsa,  hayırla yadedecek akıllı kimse kalmamışsa, 2017 dönülmez akşamın ufkudur belki de.

NOT: yazının ikinci kısmı tamamen subjektif değerlendirmedir. Erdoğan’ın yaptığı ne varsa tek tek yıkmasın ilginç bir durum olarak gördüğüm için, kaderden başka bir açıklamasını da yapamadığım için kayda geçsin istedim.  

 

 

Eski yıllara dair projeksiyonlarımı şu linklerden okuyabilirsiniz:

2012 Projeksiyonu:

http://www.timeturk.com/tr/makale/emre-uslu/korkarim-2012-kolay-gecmeyecek.html

2013 Projeskiyonu:

 

2014 Projeksiyonu:

http://www.duzceyerelhaber.com/Emre-USLU/21332-2014-nasil-bir-yil-olacak

2015 Projeksiyonu:

http://www.siyasetcafe.com/Medya-Haberleri/9298-2015-yuzlesme-yili-olacak

2016 Projeksiyonu:

http://serbestyorum.com/2015/12/04/2016-projeksiyonu/

 

Emre Uslu

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...