Stratfor İbrahim Kalın ve AKP medyası

Tanıdığım İbrahim Kalın’ı anlatayım diyorum ama AKP medyasının Taraf’a karşı tutumuna, boğazımıza sarılmış tüm hıncıyla üstümüzde tepinmesine bakınca midem bulanıyor. Bu muydu tıynetiniz arkadaşlar? Bir alaturka tutarsızlık almış başını gidiyor farkında değil misiniz? Bu Stratfor denen kuruluş önemli mi, gölge CIA mi bir karar verin. Eğer gölge CIA diyorsanız, Başbakan’ın yakınlarına “bu ne iş” diyen Taraf’ın arkasında olmanız gerekmiyor mu? Karanlıklar prensinin şirketiyle oturup kalkan Davutoğlu’na “bu ne yaman çelişki” diye sormanız gerekmiyor mu? Karanlıklar prensi diye tefe koyduğunuz bu adamlarla kucak kucağa, koyun koyuna girmiş gazetelerinize “bu neyin anlaşması” demeniz gerekmiyor mu? <!--more-->

Aynı minval üzerinde çok desteklediğiniz MİT’e dönüp “sevgili MİT, adamlarını Taraf yazarlarının peşine takacağına gölge CIA’in peşine takıp bunların faaliyetlerine neden engel olmadın. Neden devlet yetkililerini uyarıp bu gölge CIA teşkilatını devletten uzak tutmadın. Karşı casusluk faaliyeti kapsamında görevini yapmayıp adamları Başbakan’ın ofisine kadar soktun” diye sormanız gerekmiyor mu? Nedir bu suskun haliniz. Madem artık yazarlarınız ve manşetlerinizde Stratfor’u gölge CIA diye tanımlamaya başladınız bu soruların hepsi haklı soru değil mi?

Yok eğer Stratfor dedikodu yayan bir şirket diyor ve ciddiye alınmaması gereken dedikoduları manşete çekiyor diye Taraf’ı eleştiriyorsanız bunu da anlarım. O halde aynı eleştirileri AKP’nin bakanlarına, danışmanlarına, ve AKP’yi destekleyen Sabah gibi gazeteye yöneltip bunları da ayıplamanız gerekmiyor mu? “Nedir bu bayağılık, bu dedikodu yuvasıyla neden düşüp kalkıyorsunuz. Bu mu sizin seviyeniz. Devleti dedikodu kuruluşlarıyla düşüp kalkarak mı yönetiyorsunuz” diye bir dizi soru sormanız gerekmiyor mu?

Bu ne tutarsızlık bu ne yaman çelişki? Yoksa gücünüz Taraf’a yettiği için mi hep beraber üzerine çullanıyorsunuz bu gazetenin? Ya da emir mi aldınız Taraf’a çok kızan ve kapatmak için her türlü baskıyı uygulayan Başbakan’dan? Hepiniz bir kurşun askerdi de bizden mi sakladınız?

Merak edenler için yazayım. Ben Stratfor’un çalışmalarından ilk kez 2008 yılında Washington’da bir think-thank için çalışırken haberdar oldum. Washington’daki think-thank çevreleri Stratfor’un siyasi analizlerini ciddiye almadıklarından, bu şirketi ciddiye alıp para ödeyenlere de bu şirketin siyasi analizlerini haber yapan medyanın tutumuna da şaşırıyorlardı. Ancak bu Stratfor’un stratejik analizlerinin de kötü olduğu anlamına gelmiyor. Yani Türkiye gibi ülkelerde stratejik kurumların içinde haber kaynakları varsa, örneğin askerin içinde veya enerji sektöründe sağlam kaynakları varsa stratejik konularda edindikleri bilgileri paraya dönüştürebilirler. ABD’nin Stratfor’a para veren kurumlarına bakınca da parayı bu kurumun siyasi analizine değil stratejik analizlerine verdikleri söylenebilir.

Burada temel soru İbrahim Kalın’ın bu kurumla ne işi olur? İbrahim Kalın gerçekten de bu kuruma bilgiler sızdıran bir “kaynak” mı? Tanıdığım kadarıyla ben Kalın’ın bir “kaynak” olduğunu düşünmüyorum. İbrahim Kalın AKP’nin içinde Batı’yı yakından bilen, –Ahmet Davutoğlu dâhil AKP’nin içinde maalesef Batı’ya karşı kuşkucu ve komplocu bir bakış açısı var– Batı ile iyi diyalogları olan, hatta AKP ısrar etmese Amerika’da yaşamak isteyen ve bunun için de Amerika’daki evini ve arabasını uzun süre orada tutan bir kişi. AKP’nin içinde beş tane âkil adam say deseler biri mutlaka İbrahim Kalın olur. İbrahim Kalın ne AKP’nin etrafındaki “hırçın ekip”ten biri ne de o ekip kadar komplocu ve Batı karşıtlığı var içinde. Bu yönüyle İbrahim Kalın o hırçın ve çılgın grup tarafından Doğu’ya doğru çekilen Türkiye’nin Batı ekseninde kalması için bir sigorta aynı zamanda. Özetle ben Kalın’ın AKP ve ülke için bir değer olduğunu düşünüyorum. Umarım Kalın’ı yanında tutmaya devam eder Erdoğan.

Peki, İbrahim Kalın Stratfor gibi çok da ciddiye alınmaması gereken bir kurumu neden bu kadar ciddiye aldı, Sabah ile irtibatını sağlayıp, başkanını Türkiye’ye çağırıp ağırladı?

Bana göre bu sorunun cevabı AKP’nin 27 Nisan sendromunda saklı. 27 Nisan muhtırasını yediğinde AKP için destek vermesi beklenen Washington’dan bir hafta ses çıkmamıştı. Zira Ergenekoncu ekip uzun suredir Washington’da lobi ve kulis faaliyeti yaparken AKP –ABD’yi tanımaması nedeniyle– Washington’u boşlamış, meydanı tamamen Ergenekon/Asker destekçilerine bırakmıştı. 27 Nisan’da Washington’un boş bırakılmayacak bir yer olmadığını anladı AKP. Bu nedenle ilk olarak SETA’nın Washington temsilciliğini açtı. İkinci olarak da Washington’u AKP kadroları içinde iyi bilen İbrahim Kalın’ı transfer etti. İşte Kalın’ın Washington’dan önemli önemsiz ayrımı yapmadan her gelenle görüşmesinin arkasında yatan neden 27 Nisan sendromu. AKP çevreleri Washington’u sıkı tutabilmek için Washington’da ne kadar kurum ve kuruluş varsa irtibatta olup onları da Türkiye’deki kaynakları ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Kalın’ın yaptığı da bu strateji çerçevesinde yapılan uygulamalar. Bu ne kadar doğru bilemem. Ama ben Kalın’ın bu konularda biraz daha seçici davranmasını beklerdim. Doğrusu Stratfor ile yan yana fotoğraf vermesi Kalın’ın ciddiyetine ve konumuna zarar verir. Bunu hesaplamalıydı.


[email protected]

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...