Günlerden Silivri…

Silivri 110 km benim evimden. her hafta bir kez ve zaman zaman iki kez gidiyorum Cezaevine. Eşler ¨ bugün günlerden Silivri¨ diyor ziyaret günlerine. Arkadaş listesinden ziyarete giden bizler için de heyecan verici ama aileler için başka bir heyecan. Hele çocuklar için zorlu bir deneyim Silivri.

İletişim benim için hep cazip ve merak duyduğum bir alandı. Beden dili, renkler, etkin iletişim gibi konular hep okuduğum çalıştığım başlıklar oldu. Bu nedenledir mi bilemem ama benim için de farklı bir gözlem fırsatı cezaevi ziyaretleri. Tutsak arkadaşlarımı görmek ve konuşmak moral bulduğumuz ve geleceğe ait umutla dolduğumuz dakikalar oldu. İletişim ve Psikolojinin tüm kurallarını alt üst eden diyaloglar yaşadık onlarla. Manevi gerilim en üst seviyede. 11 aydır cezaevindeler, haklarında bir iddianame yok, sırf güç ve iktidar sahipleri casusluk, darbe dediği için suçlamalar bunlar, tecavüzden alın denseydi öyle olacaktı zira mağdur-fail, suçlama-delil ilişkisi yok dosyalarda. Bütün bunlara rağmen bir hiç uğruna içerde yatan bu vatan evlatlarından tek bir şikayet duymadım. ¨Bize bunları yapan bu ülkenin de¨ diye başlayan bir cümle ya da düşünce ile karşılaşmadım. Aksine ¨Allah millete devlete zeval vermesin, korusun¨, ¨bugünler de geçecek¨ gibi temenni ve dualar duydum.

Geçenlerde Özgür Açıkgöz´ü ziyaretimde, çıktıklarında neler yapacağımız hakkında sohbet ederken bana bir hadise anlattı o an hissettirmemeye çalıştım ama canımı çok acıttı. Özgür, Yozgatlıdır, doğayı bağ bahçe işlerini sever. Adı gibi ÖZGÜRLÜĞÜNE düşkündür. Beton yerine çayır çimen ve gökyüzünü rahatça görebileceğim bir yerlerde vakit geçirmek istiyorum diye anlatırken dedi ki: zaman zaman ağzında çiçek taşıyan kuşlar havalandırma alanımıza bu çiçekleri düşürüyor ben de onları alıp bardağı vazo gibi kullanıyorum. Üzüldüm ama o üzgün değildi. Haklarında tahliye kararı olan ve hukuki hiçbir delil ile suçlanamayan bu insanlar ne yazık ki bir kuşun ağzından düşüreceği bir papatya ile avunuyor. Kendilerinden geride kalan tüm topluma ormanları kırları bırakıp memleketin tüm yükünü omuzlamaktan bir an olsun yılmadan, şikayet etmeden. Bu haksızlığa dur demenin vakti gelmedi mi ? Ne dersiniz …

Murat Çetiner

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...