Cadı avı ve nefret operasyonlarının son kurbanlarından biri Prof. Dr. Sedat Laçiner oldu. Bakanlıkların âdeta ‘Gestapo mantığı’yla çalıştıklarını söyleyen Laçiner’e göre, “Çekirge sürekli zıplıyor; ama her seferinde zıplaması gereken mesafe artıyor.”

Sedat Laçiner’i paralel diye gözaltına alan akıl artık sana söylenecek söz bulamıyorum.” Gazeteci- yazar Levent Gültekin’in attığı bu tweet aslında olan bitenin en iyi özetiydi. Son iki yıldır süren cadı avı ve nefret operasyonlarının son kurbanlarından biri Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin eski rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner’di. 4 gün gözaltında tutulduktan sonra yurtdışı yasağı konularak serbest bırakıldı.

Laçiner, uzunca bir süredir AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarını eleştiriyor, uyarılarda bulunuyordu. Hükümeti eleştirmeye başlayınca bir dizi haksızlıklar yaşamaya başladı. Rektörlük seçiminde en çok oyu almasına rağmen Cumhurbaşkanınca atanmadı. Star Gazetesi’yle yolları ayrıldı, TRT’de programdan çıkarıldı. İnternethaber sitesinde yazıları kesildi. Laçiner’le son yaşadıklarını konuştuk.

-Tam olarak neyle suçlanıyorsunuz?

İlk gözaltı kararında mevzuatın neredeyse tüm suçlarını yazmışlar. Devleti yıkmak, hükümeti devirmek, yasama organının işini yapmasına engel olmak, terör örgütü kurup liderliğini yapmak ve daha birçok suç. Bu yazıları gören bir polis, ben olduğumu bilmeden arkadaşına dedi ki, “Kimmiş bu adam? Suç makinası gibi, her suçu işlemiş.” Serbest bırakılırken hâkim, ‘terör örgütü üyeliği, örgüt kurmak vs…’ diye serbest bıraktı. Bu suçlardan zanlıymışız.

-Gözaltına alınmanıza verilen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz. Akademik camiadan açıktan destek veren oldu mu?

Koray Çalışkan da açıktan, “Laçiner hangi örgütten diyorsanız, ben de o örgüttenim.” diye yazdı. Pek çok öğretim üyesi mesaj göndererek yanımda olduklarını hissettirdiler. Adliye’ye gelen birçok insan da vardı. İsimlerini tek tek vermek istemiyorum. Malum, tam bir cadı avı söz konusu. İnsanlar korkuyor. Beni yakalayanların bile başları öndeydi. İfademi alanlar dahi okudukları suçlamaları tebessümle karşılıyordu. Emin olun akademik camiada bu suçlamaların doğru olduğuna inanan pek çıkmaz. Sadece Perinçekçi birkaç kişi bu işe sevinmiş. AK Partililer bile anlam veremediler.

GÖZALTINA ALINMAK BENİM İÇİN ONUR MADALYASI OLDU

-4 günlük gözaltı nasıl bir tecrübe oldu?

Gözaltı beni susturmak için gözdağıydı. ‘Konuşursan uzun süre de yatırabiliriz’ diyorlar. Aslında böyle şeyleri bekliyordum. İçeridekilere bakınca ‘Benim neyim eksik?’ diye düşünmüştüm. Onur madalyası oldu. Rütbe atladım.

-Yazmaya devam edecek misiniz?

Bundan sonra da doğru bildiğimi söyleyeceğim. Kolluktan yargıya herkesin gözündeki korkuyu gördüm. Korksam da korkmuyormuşum gibi yapmak, dik durmak, örnek olmak zorundayım. Gerekirse bu yolda canımı veririm, ama doğru bildiğimi söylemeye devam ederim. Utanması, sıkılması gereken ben değilim. Tek silahım kalemim, klavyem, kitaplarım. Başka da bir aracım yok.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...