PKK pazarlığa mecbur

Geçen yıl nisan ayında “Emniyet’te Fethullahçılık tartışması neden ve ne zaman yapılır” başlıklı bir yazı yazmış ve şöyle demiştim: Türkiye’de parametre değişikliklerini anlamam için bir pusulam vardır. Emniyet teşkilatındaki “Fethullahçı” listeleri ortalarda dolaşmaya başlarsa Türkiye’de yeni bir makas değişikliği olacağını anlarım. Bilirim ki Türkiye’de birileri kadro kaydırması yapmak için düğmeye basmış demektir. Dürüst, çalışkan bürokratlar “Fethullahçı” ilan edilip tasfiye edilir. Bölge operasyona elverişli hale getirildikten sonra da operasyonlar başlar.

Son sürece ilişkin yaptığım değerlendirmelerde de PKK ile masaya oturmak için Cemaat tasfiye edilecek, KCK sanıkları serbest bırakılacak. KCK operasyonunu yapan Emniyetçiler PKK’ya diyet olarak görevlerinden alınıyor/alınacak diye yazmıştım. Pusulam yine şaşırtmadı. Yine bir cemaat tartışması yine bir parametre değişikliği ile karşı karşıyayız.

Bu barış sahici mi yoksa bir taktik mi? Gerçek bir barış görüşmesi için ne yapılmalı? Bu sorulara cevap vermek için PKK’nın nasıl düşündüğünü anlamak gerekiyor. PKK şöyle düşünüyor: Öcalan’ın hazırladığı yol haritasına göre barış yaparım. Süreç ne zaman tıkanırsa savaş başlatırım devlet de panik halde benimle masaya oturur. Bunu ben söylemiyorum. PKK’nın Stratfor’a gönderdiği kendi raporunda anlatılıyor:

“Öcalan 2009’da bir yol haritası hazırladı. Devlet buna el koydu ve çözüme ilişkin tartışmayı ‘Milli Birlik ve Dayanışma’ adlı ve tasfiyeyi amaçlayan bir proje çerçevesine sokmak istedi. PKK devletin bu tutumuna 1 Haziran 2010 saldırılarıyla cevap verdi. Bu saldırı iki ay kadar sürdü ve çözüm arayışının yeniden güçlenmesini sağladı. Bu arayışın bir göstergesi olarak Türk devleti resmî bir heyet aracılığıyla önderliğimizle doğrudan diyaloga girdi.

PKK benzer bir değerlendirmeyi Silvan saldırısı ve sonrasındaki şiddet eylemleri için de yapıyor. PKK, AKP’nin son süreçteki barış arayışını da “2012’de kan gövdeyi götürecek. 2012 final yılı olacak” tehdidine bağlıyor. Bu durumda PKK son barış arayışlarını da “AKP ve müzakerecileri korkutup barışa ikna ettim” diye okuyor.

Gerçekten de devlet PKK tehditlerini ciddiye alıp, “bu baharı da savuşturalım gelecek bahara Allah kerim” mantığıyla oturuyor PKK ile masaya. PKK’nın gerçek bir barış için değil zaman kazanmak için eylem yaptığını, Arap Baharı sürecinde ne kazanırım hesabıyla barış masasını devirdiğini sanırım devlet de görüyordur. Oysa önümüzdeki dönem içinde ateşkese zorunlu olan PKK. Anlatayım:


1)
PKK’nın Suriye’deki kolu PYD Esad rejimi sonrası için Kürt bölgesinde özerklik çalışmalarını tamamladı. Zaten Esad PKK’nın bölgeye yerleşmesine izin verdi. Suriye’de PYD altı okul açtı. Demokratik Toplum Hareketi (Suriye’deki PKK yapılanmasının çatı örgütlenmesi) okulların finansmanını sağlayacak. PKK 1500-2000 militanını Suriye’ye kaydırdı ve Esad sonrası çıkması planlanan çatışmalara hazırlık yapıyor. PKK için Esad’ın devrilmemesi çok iyi bir senaryo ama PKK da Esad’ın kalamayacağını biliyor. Mustafa Karasu PKK’nın sitesinde yer alan analizinde bundan açıkça söz ediyor. Yani PKK Suriye’deki kazanımlarını korumak için çaba harcıyor. Bunun için de Türkiye’ye ayırdığı güçlerini Suriye’ye yönlendirmiş durumda ve bu nedenle de ATEŞKESE ihtiyacı var.


2)
PKK’nın Stratfor’a gönderdiği analizde açıkça belli oluyor ki devletin yeni teknolojik imkânları PKK’yı korkutmuş, yıldırmış durumda. Özellikle Kazan Vadisi operasyonu bunda etkili oldu. Bu nedenle de PKK bu teknolojiye karşı savaşmanın aptallık olduğunu biliyor ve ATEŞKESE ihtiyacı var.


3)
KCK operasyonları, PKK’nın dağda verdiği kayıplar sonrasında PKK istediği oranda şiddeti tırmandıramaz. Oysa PKK, baharı kana bulayacağız devleti imha edeceğiz türünden yüksek perdeden tehditler savurdu ve tabanında umut yarattı. Şiddeti yeniden başlattığında hem yarattığı beklentiyi karşılayamayacak hem de yeniden yenilecek. Bu, PKK’nın tabanı gözündeki “Kürtlerin jandarması” imajını bitireceği için PKK tehdit savurduğu düzeyde şiddeti arttıramaz. Bu nedenle de ATEŞKESE ihtiyacı var.


Kalıcı bir barış olma ihtimali hiç mi yok? Barış pazarlığı yapılmamalı mı?

Kalıcı barış yapılma olasılığı Suriye’deki gelişmelere göre değişecek. Bu süreçte PKK ile barış pazarlığı yapılmalı ama müzakerecilerin panik haliyle değil, doğrudan, ileri aşamadan, al-ver süreciyle başlamalı pazarlık:


1)
Militanlarını sınır dışına çıkaracağını ilan et, örgütün iki üst düzey yöneticisinin Öcalan ile görüşmesine izin vereyim.


2)
Militanları sınır dışına çekmeye başla, Öcalan’ın ev hapsine çıkması hazırlıklarını başlatayım.


3)
Silah bırakma sürecini açıkla, Öcalan dâhil af sürecini takvime bağlayayım.

Böylesi bir al-ver süreci tarafların samimiyetini de gösterecek kalıcı barışın ne kadar mümkün olduğunu da… Ben Kürt halkının PKK ile pazarlık konusu yapılmasına karşıyım. Ayrıca PKK’nın bölgeye polis olarak dönmesinin, bölgeyi KCK’ya bırakmanın sorunu çözeceğini düşünmüyorum. Barış masasında bunlar konuşulmamalı. Kürtlerin hakları bir an önce tam ve eksiksiz olarak verilmeli bu demokratikleşmenin zorunluluğudur.


[email protected]

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...