Artı Gerçek yazarı Ragıp Duran Avrupa’da oy verme işlemi başlayan referandumu gözlemledi. Duran’a göre Evet-Hayır kamplaşması Avrupa’da Türkiye’dekinden biraz farklı. Mesele partiler arasında tercih olmadığı için, eski Evetçilerden kararsızlara hatta Hayırcılara kitlesel geçişler sözkonusu. Sonuç ne olursa olsun, şimdiden 16 Nisan sonrası tasarlanıyor.

Artı TV’nin  nöbetçi sunucusu kimliğimle 3-4 gündür Köln’deyim. Gerek ekranda ağırladığımız konuklar gerekse yolda lokantada rastgelip muhabbet ettiğimiz Türkiyeliler,  kaçınılmaz olarak varsa yoksa referandumu tartışıyor, konuşuyor.

  • Erdoğan’ın kışkırttığı diplomatik krizler bizi zor durumda bırakıyor…
  • Nasıl?
  • E biz yıllardır burada yaşıyoruz. Büyük bir kısmımız aynı zamanda Alman vatandaşı. Bizim işimiz gücümüz burası. Çocuklarımız burada okullara gidiyor, burada çalışıyor
  • Peki…
  • E şimdi bizim Alman arkadaşlarımız bize garip garip bakmaya başladı. Çifte vatandaşlığın sona erdirilmesini isteyenler artıyor. Bu ‘Nazi’ sözleri burada vahim sonuçlara yol açabilir.

Çifte pasaportlu bir iş adamı dertli:

–     Bu Erdoğan’ın dilini tutması gerek. Almanya bizim en büyük ticari partnerimiz. Türk sanayinin ham maddesi, yedek parçası, lisansı, brövesi neredeyse üretim için gerekli olan malzemenin yüzde 80’i-90’ı buradan, özel olarak Almanya’dan, genel olarak Avrupa’dan  gidiyor. Almanya, Türkiye’yi kaybederse pek etkilenmez de, Türk iş dünyası Almanya’yı kaybederse bizim bütün sanayi çöker. Bence 16 Nisan’dan sonra Erdoğan, tıpkı Putin ve İsrail’e yaptığı gibi, Almanlardan da özür dilemek zorunda kalacak. Yani bir şekilde ilişkileri tamir etmek şart!

Avrupa’da son iki oylamada AKP birinci, HDP ikinci, CHP üçüncü parti çıkmış. MHP de dördüncü.

–     Son gelişmeler sonucu, benim yakın çevremde, iş yerimde, eskiden beri AKP’ye oy veren arkadaşların çoğu açıkçası sıkıntılı. Gözü kapalı Evet demiyorlar. Çoğu, kararsızım diyor, az bir kısmı ise açık açık Hayır diyor. MHP’ye sempati duyanlar, Türkiye’dekilerden farklı

–     Nasıl farklı?

–     Benim tanıdığım MHPlilerin çoğunluğu Evetçi… Üstelik Devlet Bahçeli’den memnun olmadıklarını da söylüyorlar. Artık gizli saklı da olsa Reisçi olmuş durumdalar.

–     Neden acaba?

–     Galiba burada yani Alman ırkçılarının saldırılarından çekiniyorlar. Erdoğan’ın milliyetçi söylemleri bu kesimde etkili olmuşa benziyor. Neyse ki bu kesim öyle çok geniş, büyük bir nufusa sahip değil…

Hayırcılar cephesindeki duruma gelince, Türkiye’den farklı olarak ‘Biz burada Türk ya da Alman makamlarından herhangi bir baskı filan görmüyoruz. Burası demokratik bir ülke. Kimse kimsenin siyasi tercihlerine öyle gözaltıyla, hakaretle, baskıyla karşılık vermiyor.’ Görüşü yaygın.

Hayırcıların bir başka kazancı da şu:

–     Bu kez parti seçimi olmadığı için çok geniş bir cephe kendiliğinden kuruldu. Kürtlerden Alevilere, CHPlilerden demokrat Müslümanlara ve tabi ki solun bütün renkleri Hayır cephesinde. Kendi aramızda gayet iyi anlaşıyoruz. Kimi AKPli ve MHPlilerle bile çok güzel sohbetler, dahası ortak işler yaptık. İlginçtir bu Hayır kampanyası sayesinde, şimdiye kadar Türkiye politikasıyla ilgilenmeyen çok sayıda insan, bilhassa gençler,  bu sefer aktif bir şekilde kampanyaya katılıyor. Politize oldular. Bir nokta daha: Biz şimdiden 16 Nisan sonrası için de siyaset geliştirmeye başladık. Bu Hayır koalisyonunu, herhangi bir partinin resmi önderliği olmadan sürdürmeyi planlıyoruz.

Tahminler, beklentiler…

AKP cenahında, Hayırcıların çoşkusu, heyecanı ve fedakar çalışması yok. Partiler bazında AKP Avrupa’da en çok oy alan Parti ama bu sefer, Parti yok, Evet-Hayır var. E AKP ile MHP’nin oylarını toplasan bile, Avrupa’da ve galiba Türkiye’de de CHP-HDP ile MHP tabanının oylarından az. Dolayısıyla bu sefer Avrupa’dan Hayır’ın önde çıkma ihtimali  yüksek.

Kutuplaşma, konuştuğum neredeyse herkesin en büyük sıkıntısı.

–     Evetçi Hayırcı diye bölünmek hoş değil… Zaten Türk-Kürt diye, dindar-laik diye, yok efendim Sünni-Alevi diye ayrıştırma çabaları var.

–     Evet ama bu işleri Erdoğan körüklüyor…

–     Paris’te amcam var. Bana dün dedi ki: ‘‘Artık yeni tanıdığım bir Fransızla konuşurken, ‘Ben Türküm ama Erdoğancı değilim’ diyorum’’.

Avrupa’da oy verme işlemi, her zaman çok da ‘nötr’ olmayan mekanlarda yapılsa da, Türk resmi makamları bu kez seçmenler için bir dizi kolaylık sağlamış. Mesela oy kullanma süresi 15 gün. Üstelik, yurtdışında yaşayan ve kayıtlı seçmenler, sadece kayıtlı oldukları illerde değil, yurtdışındaki herhangi bir sandıkta oy kullanabiliyorlar. Resmi talimat uyarınca konsolosluklar, Cumartesi Pazar ve hafta içi günlerde gece geç saatlerde açık tutulacak.

Genel siyasi ortam, yerel nedenler ve başka sebeplerle bu kez katılımın yüksek olması öngörülüyor. Sandık güvenliği konusunda ise Avrupa’daki Türkiyeli seçmenlerin hepsinin gönlü pek ferah değil.

–     Biz sabah gidip oyumuzu kullandık. Ama gece o oy sandıkları nerede nasıl korunuyor bilmiyoruz!

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...