Anayasa Mahkemesi Dershane Yasası’nı görüşmeye başladı. Medyada yer alan bilgilere göre mahkeme kararını yarın açıklayacak.

Normalde bir gün sonra açıklanacak bir Anayasa mahkemesi kararı için bir gün önceden analiz yazıp öngörüde bulunmak çok risklidir. İşin içinde bir gün sonra rezil olmak da var. Ancak mevcut parametrelere bakarak bir öngörüde bulunmak da mümkün.

Görüldüğü kadarıyla dershanecilerde ufak da olsa bir umut ışığı doğmuş gibi. Bunun nedeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya sorulan sorular ve Avcı’nın verdiği saçma cevaplar.

Örneğin AYM üyelerinin dershaneleri neden kapatıyorsunuz sorusuna Bakan Avcı “çok sevdiğimiz için kapatıyoruz” cevabını veriyor. Bakan açıkça dershanecilerle alay ediyor.

Bakan’ın “liseden mezun olan gençlerin tamamını eğitemeyiz” açıklaması da dershanecileri umutlandırmış gibi görünüyor.

Buradan hareketle, AYM’den hukuki bir karar çıkacağını bekleyen bir kesim oluşmuş gibi görünüyor.

Gerçekçi olalım AYM bu yapısıyla Erdoğan’ın en önemli projesine karşı bir karar ALAMAZ…

Eğer AYM’deki Abdullah Gül’ün atadığı üyeleri ve başkanı Dershaneleri kapatmayacak olsaydı orada Bakan’ın dershanecilerle kafa bulacağı sorular değil hukuki sorular sorardı.

Liseden mezun olan gençlerin nerede eğitim alacağının, Milli Eğitim’in bu gençler hazırlık kursu verip veremeyeceği Anayasa Mahkemesini de başkanını da üyelerini de ilgilendirmez. Anayasa Mahkemesi’nin görevi liseden mezun olan gençlerin nasıl eğitim alacağını araştırmak değildir.

Anayasa Mahkemesi’nin görevi bir kanunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını araştırmaktır.

Eğer mahkeme üyeleri Anayasa ile ilgilenseydi, Dershane yasasının, Anayasal garanti altında olan teşebbüs hürriyetini engelleyip engellemediğini sorgulardı.

Eğer Anayasa mahkemesi başkanı ve üyeleri konunun Anayasal boyutuyla ilgilenseydi, gençleri Milli Eğitim’in nasıl eğiteceğini değil, Anayasa’nın 42. Maddesinde düzenlenen “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz” maddesinin çerçevesinin nasıl şekilleneceğine ilişkin ipuçları veren sorular sorardı.

Eğitim hakkının devlet tekeline alınıp alınmayacağı tartışması yapılırdı.

Eğer Anayasa Mahkemesi üyeleri konunun hukuki yönüyle ilgilenseler Anayasada yer alan “Öğrenim (öğretim değil) hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir” “öğrenim hakkı”nın bireysel özgürlük kısmıyla ilgilenirdi.

Eğer Anayasa mahkemesi ve üyeleri gerçekten konunun anayasal boyutuyla ilgilense Anayasa’da yer alan “İlkögretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır” hükmünün AKP’nin çıkardığı o yasa ile çelişip çelişmediğiyle ilgilenirdi.

Kısaca medyaya yansıyan sorulardan hareketle Anayasa mahkemesinin Dershane yasasını iptal edeceğini beklemek hayalcilik olur.

Abdullah Gül’ün atadığı o üyelerin vereceği karadan önce Gül’ün siyaset dönüp dönmeme kararına bakmak lazım.
Eğer Gül siyasete dönme kararı aldıysa, bunun etkisi Anayasa Mahkemesi’ndeki o üyelerin kararlarını nasıl etkiler diye sormak lazım.

Eğer Gül siyasete dönecek ve sistemin üzerindeki Erdoğan vesayetiyle savaşma kararı verdiyse bu savaşın verileceği en iyi yer Anayasa mahkemesidir. Mahkemedeki Gül’e yakın üyeler dershane yasasını iptal isterse bu Erdoğan vesayetine karşı Gül’e selam çakmak için olacaktır. Başka bir ihtimal yoktur…

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...