33 Kurşun’a bir Fatiha çok mu Sayın Başbakan

Allah rahmet eylesin, annenizin cenazesinde döktüğünüz gözyaşları ve okuduğunuz Kur’anlar ve Fatihalar hepimizi hüzünlendirmişti. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyen sizin yönettiğiniz devlet de keşke sizin kadar müşfik olsaydı Sayın Başbakan. Eminim haberiniz yoktur; haberiniz olsa, bir mezar taşından çoktan vazgeçmiş, sadece babalarının öldürüldüğü yerde bir Fatiha okumak için 65 yıldır uğraşan insanların Fatiha okumalarına izin verirdiniz.

1943 yılında yaşanan “33 Kurşun” olayından söz ediyorum. Benim de bilmediğim ve beni çok derinden yaralayan bir trajediyi öğrendim dün. Yazı gününü bekleyemedim ve bu gün yazmaya karar verdim. “33 Kurşun” olayının yaşandığı yerin yakınına Koçkıran Karakolu kurulmuş. Olayın olduğu alan da Karakol’un güvenlik alanı içine alınmış. “33 Kurşun” olayının yaşandığı 1943 yılında zaten cenazeler ailelere verilmemiş, yani o 33 insanın Fatiha okunacak bir kabri dahi yok. Aileler 1943 yılından bu yana, –mezarları bulunmadığından– babalarının, akrabalarının öldürüldüğü yerde bir Fatiha okumak için çabalamışlar ama tam 65 yıldır devlet kapısı yüzlerine çarpılmış.

Öldürülen o 33 insanın mezar taşı olmadığından sadece olayın olduğu yerde, gidip bir Fatiha okumak için Avukat Hasan Özkaplan ve Milan Aşireti lideri yazılı başvurularda bulunmuşlar sonuç çıkmamış. Aşiret lider Ali İhsan, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı’yken kendisine iletmiş taleplerini, sonuç çıkmamış. Hikmet Çetin devreye girmiş, olmamış.Hikmet Çetin dâhil bir çok kişi ailelere “AİHM’e gidin kazanırsınız” demişler ama aileler gitmemiş AİHM’e.

Bundan bir kaç yıl evvel BDP’liler bir minibüs dolusu insanla gelip “33 Kurşun olayını anmaya geldik” demişler. Aileler bunları “60 yıldır neredeydiniz, acımızı neden istismar ediyorsunuz” diye kovmuşlar. Ailelerden biri Fatih Altaylı’nın ailesiyle 27 yıl ortaklık yapmış ve aileyi yakından tanıyormuş. Durumu Altaylı’ya iletmişler yazması için ama o da kulağının üstüne yatmış ve görmezden, duymazdan gelmiş.

Şu anda yaşları 70’lere dayanmış
 o olayda öldürülmüş Mehmet Zeki Ozkaplan’ın çocuğu Naif ve Kinyas Özkaplan ve diğer akrabaları, yine öldürülenlerden Cellat Uzuntaş’ın çocuğu Yusuf, Celal ve Hüseyin Uzuntaş’ın bir tek istekleri var; medyasız, gürültüsüz, gösterişiz on-onbeş kişilik hayatta kalan çocukları olarak gidip babalarının öldürüldüğü yerde bir Fatiha okumak istiyorlar. Ne medya görsün ne bir parti gelip acılarını istismar etsin istiyorlar. Sadece bir Fatiha. Askerî alansa üstümüzü arasınlar, güvenlik riski oluşturmuyoruz sadece gidip orada bir Fatiha okumamıza izin versinler istiyorlar hepsi bu.

Sayın Başbakan, nasıl sizin muhtereme annenizin mezarında Fatiha okuma hakkınız varsa o insanların da babalarının olmayan mezar yerlerinde bir Fatiha okuma haklarının olduğunu en iyi siz anlarsınız.
 O insanların 33 kurşunla öldürüldükleri yetmiyormuş gibi bir mezar taşını bile o insanlara çok görmüş bu devletin bir Fatiha’yı da çok görmesine artık son verin Sayın Başbakan. Ölenin ardından okunacak Fatiha’yı engelleyen başbakan olarak mahşerde o insanların karşısına çıkmayın Sayın Başbakan.

Hatırlatmak isterim; O insanlar askerler tarafından toplanıp götürülürken namaz vakti gelir. Askerlere dönüp “Biz Müslüman’ız ve namazımızı kılacağız, elimizi çözün” derler. Askerler ellerini çözer, etrafını sararlar. Onlar da askerlerin sardığı çemberin içinde abdest alıp namazlarını kılarlar. Heyhat ki son kurşuna abdestli giden bu insanlara bu gün devlet bir Fatiha’yı çok görüyor. Hem de Müslüman değerlere önem veren bir partinin on yıldır yönettiği devlet…

Durun daha zulüm bitmedi. Olayın bir de siyasi yönü var. Geçenlerde büyük haber olarak gazetelere yansıdı. Mustafa Muğlalı’nın adı kışladan silinmişti hani (4 Kasım 2011). Bu olaydan dört gün sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki bir grup CHP’li nereyi ziyaret etti dersiniz: O 33 insanın öldürülüp yakınlarının bir Fatiha dahi okumasına izin verilmediği Koçkıran Karakolu’nu. Aileler “O ziyaretin neden yapıldığını anladık hemen” diyor. Mustafa Muğlalı’nın ismi kışladan silinince o damarı temsil eden devlet “biz ölmedik buradayız mesajını vermek için getirdiler Kemal Kılıçdaroğlu’nu oraya” diyor.Hakikaten de o Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği karakolun terörle mücadele ile hiçbir ilgisi yok. Zaten Kılıçdaroğlu da ziyaret sonrasında “burası çok güvenli” diye açıklama yapıyor. İşte Ergenekon’un gücü bu Sayın Başbakan. Siz Muğlalı’nın ismini kaldırtıyorsunuz, Ergenekon, Kılıçdaroğlu’nu 33 insanın öldürüldüğü yere sembolik ziyarete götürüyor. Kılıçdaroğlu, Ergenekon ofisi aramayı bırakıp gittiği karakola neden gittiğini açıklasın.

Sahi Kılıçdaroğlu, Mustafa Muğlalı Kışlası’nın ismi kışladan kaldırıldıktan dört gün sonra durduk yere neden o insanların öldürüldüğü yere kurulan karakolu ziyaret etti? Uludere’de öldürülen 34 insan için “33 Kurşun” olayı diye yorum yapan Kılıçdaroğlu’nun hiç olmazsa samimiyet adına o karakolu ziyaret etmesindeki maksadı neydi, o ziyareti kim organize etti ve kim ayarladı; bunu kamuoyuna açıklamak durumunda.

“33 Kurşun”un acısı bununla da bitmedi. O insanların isimlerini birer birer valiliğe yazdırıp veren ve onların öldürülmesini sağlayan Sahlet isimli şahsın öz torunu Günay Aslan, bugün dedesinin yediği haltı hiç görmeden timsah gözyaşı döküyor. 33 insan için Roj Tv’nin hazırladığı belgeseli sunuyor. Haliyle o aileler de buna isyan ediyor. Nerden baksan zulüm…

Sayın Başbakan bu zulme dur deyin ve o insanların bir Fatiha okumasına izni verin. 65 yıllık zulmü bir Fatiha götürür mü bilinmez ama yönettiğiniz devletin zulmüne ortak olup “33 Kurşun”a bir Fatiha’yı çok görmeyin…


Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...